- 715 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Neden sabredenlerle 'Allah' beraberdir?
Büyüklerimiz öfkelendiklerinde öyle söylerlerdi. Biz de manasını merak ederdik: "İnnellahe meassabirîn!" Şimdi büyüğüz. Bakara sûresinin 153. ayetinden bir parça olduğunu biliyoruz. Kısacık bir mealiyse şöyle: "Allah sabredenlerle beraberdir!" Demek: Sadece ’yaşça’ değil ’irfanca’ da büyüklerimiz bu cümleyi kullanırlarken aslında özlerine de bir nasihatte/hatırlatmada bulunuyorlarmış. Sapabilecekleri yanlışlara karşı kalplerini uyarıyorlarmış. (Maşaallah onlara.) Yani diyorlarmış: "O seninle kalsın istiyorsan sabret. Öfkelenme. Allah sabredenlerle beraberdir."
Bu sırrı daha önce ’sabredenlerin yalnızlığıyla’ açıklamayı denemiştim. Hâlâ da bir vechinin böyle olduğuna inanırım: Sabredenler yalnızlaşırlar. Tıpkı Eyyüb aleyhisselamın kıssasında olduğu gibi, sabrettikleri arttıkça, şen kalabalıkları dağılır. Beşerî bir yalnızlaşmadır bu aslında. Menfaati için etrafınızda olanlar ilk kaçışanlar olur. Sonra size gelebilecek zararlardan sakınanlar listeye eklenirler. Bazen umdukları kadar güçlü bir tepki vermediğiniz için dahi terkedenleri görürsünüz. Yani ’sabır süreci’ bir tür ’yalnızlaşma süreci’dir. Rabbü’l-Âlemîn olan Allahımız, ’kişiye şahdamarından yakın’ ve de ’kalbiyle arasına girebilir’ olduğundan, hissettiklerini de en iyi bilendir. Ve rahmetinin şânına yakışır bir incelikte teselli eder: "Allah sabredenlerle beraberdir!"
Şimdi, ’beraberlik’ manasının şu hissettirdiğinden azıcık uzaklaşarak, ’Allah’ lafzının sırrına da uyanıyorum sanki. Hâlâ çocuk olan merakımla soruyorum: "Neden bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hak ’Rahman sabredenlerle beraberdir!’ veya ’Rahîm sabredenlerle beraberdir!’ veyahut ’Kadîr sabredenlerle beraberdir!’ buyurmadı da ’Allah’ lafza-i celalini seçti?" Aklım hemen mürşidimin şu cümlesine koşuyor: "Allah lâfza-i celâli bütün sıfât-ı kemâliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü lâfza-i celâl Zât-ı Akdese delâlet eder. Zât-ı Akdes de bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder. Öyleyse, o lâfza-i mukaddese, delâlet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemâliyeye delâlet eder."
Allah’ın ’Allah’ olması için nasıl/neler olması lazım? İşte ona dair herşey var ’Allah’ lafza-i celali içinde. Çünkü şunlara sahip olamayan ’Allah’ da olamaz. İlahlık bütün sıfat-ı kemaliyeyi birden tazammun eder. Kemalinde noksanı olana ilah denmez. Denemez. Sair Esmaü’l-Hüsna ise bize Cenab-ı Hakkı bir vechiyle tanıtıyor. Bütün isimlerini/sıfatlarını tek seferde kuşatamayan zihnimize bir kolaylık sunuyor. Elhamdülillah. Yani fikrimizin kaldırabileceği pencereler onlar. Fakat ’Allah’ ism-i şerifi bize hatırlatıldığında ’bütün güzel isimlerin sahibi’ne atıf yapıldığını bilmeliyiz. Ve belki o nitelikli bakışın öğütlediği açıyla hissemize düşen hakikatleri avlamalıyız.
Demek ’Allah’ zikredildiğinde ’bütüne bir çağrı’ da yapılıyor. Buradan şuraya geçelim: Risale-i Nur’da bazı vecizeler var, tırnaklamayı/söylemeyi çok sevdiğimiz halde, hakikatinin peşinde koşmayı bırakmışız. Bunlardan birisi: "Bismillah her hayrın başıdır..." cümlesi. "Sahi ’bismillah’ neden her hayrın başıdır?" Soruları bulduğunuzda hakikat de başlıyor gözlerini kırpmaya. İkinci bir soru: "Hayr nedir?" 13. Lem’a yetişiyor imdadımıza: "Ekseriyet-i mutlaka ile, dalâlet ve şer, menfidir ve tahriptir ve ademîdir ve bozmaktır. Ve ekseriyet-i mutlaka ile, hidayet ve hayır, müsbettir ve vücudîdir ve imar ve tamirdir." Demek, hayrı tarif ederken vücudî olana, yani varoluşsal olana bakacağız. Parçaya değil bütüne. Bütünleştirene. Sonsuzluğa hizmet edene. Şerrin tarifi de artık ademîye yerleşecek. ’Ademî’ nedir peki? Ona da çaresiz ’yokluksal’ diyelim.
Bediüzzaman’ın "Halk-ı şer şer değildir, kesb-i şer şerdir" sözünü de anımsayalım burada. Önemli. Demek yaratılan hakikatte şer değil. Bizim eksik bakışımız/bırakışımız şer. Bize şer. Şer bireysel bu yüzden. Hayrı görmekse bütüne bakmayı gerektiriyor daha çok. Şerri kazanan seçiminde boğuluyor. Gözünü kapamakla kendine gece ediyor. Evet. Hayrı arıyorsan hep ufkunu genişleteceksin. Geniş bakmak boğulmayı da engeller. İstersen Muhakemat’a da götüreyim seni: "Ukul-ü selime yanında muhakkaktır ki: Hilkatte hayır asıl, şer ise tebeîdir. Hayır küllî, şer cüz’îdir."
Bu açıdan bakınca "Bismillah her hayrın başıdır..." çok kapsamlı bir hakikatin anahtarı gibi görünüyor. Şöyle: Varlıksal olan denge ister. Denge ise kuşatıcılık. Kuşatıcılık ise bütün isimleri bilmekle olur. Esma ise ’Allah’ lafza-i celalinin içinde deruhte. Kuşatıcılığını yakalarsan hayatı hayırla yaşarsın. Varlık da sana hep hayır yüzünü gösterir. Bismillah, yani ’Allah’ ismiyle başlamak herşeye, belki bu yüzden İslam nişanı. Buradan nişan alırsan hakikati ıskalamazsın. Sûrete takılmazsın. "Alanı her yerde selametle gezdi!" cümlesi de bu halet-i ruhiyeyi ifade eder.
Nerelere gittik? Sabredenlere neden ’Allah beraberliği’nin hatırlatıldığını kurcalayacaktım. Lakin hepten de ilgisiz şeyler konuşmuş değiliz. Çünkü sabır da aslında bizi ’bütünün bilgisine’ çağırıyor. En çok neye sabredersin mesela? Şer/kötü görünen şeylere. Öyle değil mi? Peki, yukarıda konuştuklarımızla düşününce, onları ’şer’ olarak bilmene sebep olan nedir farkedebildin mi arkadaşım? Aynen. Değerlendirirken ’bütünün varlığını ifade etmesini beklemediğin için’ onları şer sanıyorsun. Uçağını kaçırıyorsun sözgelimi. Kızıyorsun. Sonra düştüğünü duyuyorsun. Demek ortada kızılacak birşey yokmuş. Şükredilmesi gereken birşey varmış. Peki, yaşadığın herbir kemliğin, ya bu dünyada veyahut ahirette, yüzünü güldürmeyeceğini nereden biliyorsun?
"Allah sabredenlerle beraberdir!" Çünkü onlar varlığı olay olay, tefekkür tefekkür, tecrübe tecrübe yudumlarken bütünlüğü hatırlarında tutarlar. Hayrın varlığını zamanın öncelik-sonralık düzeni içinde ortaya koymasını beklerler. Aceleleriyle yıkmazlar. Teenniyle dikkat ederler. Karşılaştıkları ilk anda çirkin görülen birşeyin sabredilince sûretini değiştirebildiğini bilirler. Demek, sabır, Allah lafza-i celalinin tam tecellisini görebilmek adına bütünü beklemektir. Belki biraz da bu hikmetle Aleyhissalatuvesselam buyurur: "Sabır musibetin ilk anındakidir!" İlk anında sabredersen sonrasında musibetin yüzü değişir zaten. Ekşiliği geçer. Bütünlüğü hayırla gülümser.
YORUMLAR
belkibirharfimben
belkibirharfimben
Elinize sağlık Okumuş olmanın hukuku ile Keşke dedim sabrı anlatsaydınız.Sabır nedir deseydiniz bir yerlerinde yazının. "Allah sabredenlerle beraberdir" İfadesinde beraberlik önemli değil, önemli olan sabır ehldir. Evet Hamd olsun ki bizim çocukluğumuzda büyükler büyüktüler.Sinirlenince La ilahe İllallah" diyerek Nefsine "otur aşağı demeyi bilirdiler. "Hasbunallah" "Hallakul alem" söylemeyeli 30 duymayalı 40 yıl olmuştur. Asra sabrediyor olabilirmiyiz acaba.Yoksa korkaklığımızın adımı sabır.
Yazının mimikleri yok söyledikleri vardır Güzel kardeşim. İma arama yazdıklarımda. yazınızın bana hissettirdikleridir yazdıklarım. Allah'a emanet olun.
belkibirharfimben
Hepimize şu günlerde fazlası ile gerekli olan konu içeriğiyle,sonuna geldiğimde biraz daha uzamasını istediğim bir yazı oldu. Huzur verdi çünkü.
Yüreğiniz dert görmesin
Emeğinize sağlık
Saygılarımla