Şiir İnceleme,Eleştiri; 14 lü Hece Şiiri-Han Akcadağ.
YORULDUM
Bana ne rengarenk bahar varmış dışarıda!
Dalımdan düşenleri toplamaktan yoruldum.
Sonrası öncesinden de beter bir yaşamda
Dalda kuşlar şarkılar söylüyormuş bana ne!
Çılgınca eceli umut etmekten yoruldum.
Bana ne gökyüzü mavi, umutlar sıcakmış!
Günün kıt kanaat sunduklarından yoruldum.
Gün doğmadan neler neler doğarmış bana ne!
Dermansız yâreler şamar olmuş suratımda
Soluksuz zamanı kovalamaktan yoruldum.
Bana ne insanlar çilesi kadar olgunmuş!
Taşıdığım yüreğe acımaktan yoruldum.
Sabrın sonu selametmiş de derler ne olmuş?
Umut ederek yaşıyor olmaktan yoruldum.
Hayli yoruldum zamansız sonu beklemekten!
Göğsümü döven amansız tokmaktan yoruldum...
Han AKCADAĞ
ZİHNİYETİ OLUŞTURAN DÖNEM:
Özal dönemi çocukluğu, Sovyetlerin dağılışı, Kuveyt ve Irak savaşları,
ABD’nin Basra körfezinden başlayarak Suriyeye kadar gelmesi
Arap Baharları da denilen sosyo politik ve askeri olaylar neticeside Kuzey Afrika ülkelerinde sırayla yaşanan hükümet değişimleri.
Ülkemizde muhafazakarların (AKP’nin) devleti ele geçirmesi.Hukuk gaspları, Başörtüsü olayları ve zulümleri… Ankara Gar patlaması, Hsbc Patlamaları, Gezi olayları…Pkk terörü,Etö ve Fetö olayları…15 temmuzun yaşanması,EYT VE Khk kaoslarının meydana gelmesi.
Ekonomide digital bir hayat, İktidarın muhalefete baskı kurması, yargı yoluyla milletin korkutulmaya çalışılması..İnternet sayesinde bilgiye erişimin kolaylığı..
Cep telefonu kullanımının neredeyse her haneye ve bireyde özelleşmesi
Kovid 19 dünya salgınının yaşanması
Yazın çalışmalarının kağıttan bilgisayara aktarıldığı bu dönem; internet edebiyatı döneminin başlangıcını temsil eder. İnternet edebiyatı ise; tek bir okul, mektep ve üniversiteden diploma almak yerine, ortak bilgi ve kültür dünyasından diploma almak gibidir. Doğruluğu yadsınamaz pozitif ve sayısal ilimler dışında, bir çok kültürün izlerini taşıyan ve harmanlayan internet dünyasında yeni bir çağın başlangıcında yeni şairlerini yetiştirmektedir.
Covid 19 virüs salgını üzerine okulların tatil edilerek eğitim ve öğretimin hızla internete kayma sürecinin sonunda ise bambaşka bir yaşam dünyayı sarmalamaya başlamış ve daha da hızlanarak devam edecektir..
Kitapların yerine dijital yayınların, kalem ve silgilerin yerini klavye tuşlarının, kağıt dergilerin yerini mesleki ve kültürel internet site ve uygulamaların , ikametgah adreslerinin ve isimlerin yerini maillerin ve rumuzların, kağıt ve madeni paraların yerini ise kriptoparaların almaya başladığı bu ara geçiş döneminde, tek bir geleneğe ve kültüre bağlanmanın yetim ve öksüz kalmak gibi olacağı ise açıktır.
Unutmayın ki zaman size uymaz, siz zamana uyarsınız. Zamanı kendini uydurmaya çalışanlar ise dünyayı karıştıran, yaşamı ve sevinci öldüren tarafta yer alır.
ŞİİRDE ŞİİR, ŞEKİL, AHENK, DİL, ÜSLUP ve MUHTEVA
(Bir çorba yapalım mı, ne dersiniz, hadi yapalım..:)
Nazım Birimini bent, 14 lü hece ölçüsünde duraksız olarak yazılan şiirimizde, kafiye şemamız örüşük kafiyedir. Yine de unutulmamalıdır ki, şiirdeki tüm teknik kurallar şairlerin kendine has üslübuna bağlıdır. Geleneksel kalıpların ve kuralların dışında kendi tekniği, ahengi ve üslubunu meydana çıkarmak hayatın olağan akışı içinde şairlerin yaşlılık dönemine rastlar.Tüm bilimlerde de olağan olan akış budur. Girişirsin gelişirsin ve zevale erersin. Zevalin yani sonun veya ölümün daha çok hissedildiği ve yaşam ile ölümün arasındaki nefes değerinin çok hızlı yitirildiği çağımızdan şairlerin de etkilenmesi kaçınılmazdır. Şairler tarafından bırakılan bir çok kalıcı eser yaşlılık dönemine rastlar, istisnalar ise milletleri ve toplumları yaşarken de peşinden sürükler, ancak şair ve gelecek konusunda önemli olan, şimdinin geleceği kapsamadır, ki bu da eskinin yenide kaybolmaması anlamına gelir, lakin çok zordur.Dil geliştikçe ve farklı dil ve kültürlerle karşılaştıkça da zihniyetten başlayarak, şekil,ahenk, dil ve üslup bütününde değişimin liderliğini üstlenecektir.
Yeni nesillerimiz kurallardan ve baskılardan, geri kültürlerin meydana sürdüğü alışkanlıklardan hızla uzaklaşmaktadır. Geçmişte nadir olarak görülen kural dışı veya gelenek dışı çalışmalar daha da artacaktır. Serbest şiirlerin ve duraksız, kafiyesiz şiirler daha çok karşılacağımız ise su götürmez bir gerçek olsa gerek.
Şiirimizin kafiye şemasında, master ekli ayaklarımız olan; “toplamak -etmek-kovalamak-acımak-olmak-tokmak” kelimelerini göz önüne alacağız.Alışıla gelmiş şemadan ziyade ses şeması dememiz de daha isabetli olur. Her ne kadar örüşük kafiye desek de; en yakına yönlendirme olarak bu tespit yapılmıştır.
Ekstra örnek vermek gerekirse; başınıza bir hal gelirse (iyi veya kötü) en yakınlarınızla paylaşırsınız veya en yakınlarınız haberdar edilir gibi..
Şiirimizde ahengimiz kafiyeden öte anlamak ve görmek için ise, seslerin; boğaz, ağız ve dil yolunda dimağımıza bıraktığı o hoş tadı tatmak ile şenleneceğiz ve düşüncemizde meydana getirdiği kekremsi tada kendimizi bırakmamız gerekecektir.
Düz ve yuvarlak seslerin geniş sesler kümesinde meydana getirilen ahenk ise şiirin bütününde açık bir şekilde görülmektedir.
Ahengimizi oluşturan asonans ( Ünlülerin tekrarı), aliterasyon ( Ünsüzlerin tekrarı) ve tenasüp (aynı mana (maddi değil)kökenli kelimelerin tekrarıdır) üzerinde yoğunlaşmamız gerekecektir.
Asonansa neden olan ünlülerimiz: a-e-o ve u’dur.
Aliretasyona neden olan seslerimiz : ş-m-b-d-k …Burada önemli olan bazı seslerin kendine yakın diğer sesin içinde kaybolmasıdır. N ‘nin m’de, t’nin d’de, kaynaştırma harfleri olan y,ş,s ve n seslerinin asonansa neden olan seslilerle el ele tutuşmasını; şiire de başlık olan ve olumsuzluk taşıyan “Yorulma”nın, sanki bir çocuğun herşeyi yerinde mutlu olması için tüm oyuncakları eline verilmiş ancak bir isteği yerine getirilmemiş de ondan yüzü asılmış ,keyfi kaçmış gibi bir izlenime götürdüğü açıktır.
Olumsuz bir anlam taşıyan “Yoruldum”un, bahar ile anlatılmaya çalışılmasındaki ters veya zıt duygu aktarımları gerçek şu ki; baharın neşesini de kendi içinde filizlendiriyor.
Şiirin son mısrasında ifade edilen, amansız tokmağın, soluk; göğsün doğa ve beden olduğu açık olduğu kadar yorulmaya’da bir olumluluk katması doğaldır.
Burada şair ne anlatmak istiyor babında komediye sarmaya gerek yok sanırım! Şiirin kendisi baştan aşağı; ölmeyi her şeyden çok arzulayan bireyin veya düşüncenin yaşam sevinciyle gonga vurmasının duyulması ile alakalıdır.
Bu şiirden bana ilham olan ise: Tanrı varmış gibi şiir, Allah yokmuş gibi de mısra..
İlk 2 bendimizin 2.ve 5 . ayaklarında ek redifimiz: “maktan-mekten” olurken, seslenme redifimiz ise “yoruldum” kelimesidir. Son bendin kıta ve beyte bölünmesi ise şiir şemasında bir zaifiyettir. Son bent olması gereken 3. Bendin; kıta ve beyte ayrılmasını şairin kendine has tekniği olarak göremiyorum. Belki de benim bu görüşüm geleneksel şekillere aşina olmamdır diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü ortalama kısa şiirlerin 16-24 mısra arasında olduğu bilirsek, buradaki zifiyet daha iyi görülecektir. Bu zaifiyet şuna benziyor; 1 metreye maraton sığdırmayı isterken 90. Santimetresinde koşuyu bırakmak gibi..
Tenasübü oluşturan kelimeler 1 .bendimizde;
“Bahar” kökeninde aynı mana kökeninden çıkan kelimeler olan; rengarenk, dışarıda, dal, daldan düşmek, kuşlar, kuşların şarkı söylemesi..
2 .bendimizde tenasüplerimiz;
“Gökyüzü” kökeninde, mavi, umut, gün, gün doğumu, soluk, tabiata neler neler doğurmuş diye seyri..
3.bendimiz daha doğrusu kıta ve beytimiz sonuca giden ifadelerin bir derlenmesi toplanması olarak insan özelinde, yürek, yaşamak, göğüs ki bunların da mana kökenini soluk kelimesinde birleştirebiliriz, ve keşke diyorum “soluk” kelimesi son bendde kullanılmş olsaydı..
Şiirin bütününde aliterasyon, asonans ve tenasüplerin şiir ayağındaki k t sert sessizlerini yumuşatması, ulama azlığının geniş seslilerle farkedilmemesinin sağlanması ahenk bakımından gayet başarılı bir şiiri incelediğimizi de ortaya çıkarmıştır..
Şiir dili olarak gayet sade, sıradan ve yaşadığını fark ettiren kelimeler dimağımı yormamakla birlikte, tüm olumsuz çağrışımları da olumluya tebdil etmesi bakımında gayet başarılır.
İnsani yorgunluğun bahar ve doğa içeriğinde yorgunluk olarak kalması düşünülemez, çünkü bahar mevsimi de, doğa da yorulmaz. Burada “yorulur” dediğiniz duyar gibiyim..Şairin “bana ne” seslenişindeki sitem bile, ecelin umut edilmesindeki neşeyi, kuşların şarkı söylemesindeki neşeyle enerjiye dönüştürmektedir. Mantiki anlamda, ecel umut edilmez ve yorulmak olumsuz ifadesi de kuşlar şarkılar söylerken değil kuşlar sükuta uğradığında olumsuzluk içerir.
Burada bana ilham olan ise; tezat gibi somurtan şiirler yaz, aynı gibi gülümseyen mısralar..
Çıplak ve sade bir üslup ile görmek ve duymak eylemlerinin içte yoğrulmasının başarısını gördüğüm bu şiire; Çıkma,yönelme eklerinin çokluğu bile olumsuz yargıdaki olumlu devamlığa işaret ediyor. -en,an-dan-den eklerinin hareket düşüncesi -mış gibiliğin umursamazlığını örterken, sonrası-öncesi, sunulmayı devam ettiren, gündoğmadan neler neler umudu da “bana ne’liğin isyanını, sabrın sonu selamet umudununun yaşanmasındaki sürekli enerjinin; ayak mısralarındaki tüm olumsuzluğu emdiği de görülecektir.
Sonuç olarak, gereksiz imla kullanımı, son bölümün kıta-beyit olarak ayrılması ve soluk kelimesinin son mısralara saklanması gerektiği dışında herhangi bir olumsuz eleştirimizin olamayacağı bir şiirdir.
Böyle kısa bir şiirde, pekiştirme, ikileme, eklerin kelimelerdeki hareket çokluğu, kalıp ifadelerin yerli yerinde kullanılması, okuma kolaylığının sağlanması, isyanın ve yorgunluğun tezat bir biçimde bahar, doğa ve insan üçgeninde göğsümüzdeki tokmağın enerjisini yudumlatması başarıdır ve haddimce takdiri de tebriği de haketmektedir.
Bir öneri: "Zamansız" ve "soluksuz" kelimelerinin yerlerini değiştirerek yeniden okuyunuz.
Sağlık huzur ve sevgi dileklerimle…
İlhamlarımı da cebime koymalıyım:
Tanrı varmış gibi şiir yaz, Allah yokmuş gibi mısra..
Tezat gibi somurtan şiir yaz, aynı gibi gülümseyen mısra…
Not: İncelemeyi ve eleştirmeyi, incelemek ve eleştirmek isteyenler başımın üstündedir.
YORULDUM
Bana ne rengarenk bahar varmış dışarıda!
Dalımdan düşenleri toplamaktan yoruldum.
Sonrası öncesinden de beter bir yaşamda
Dalda kuşlar şarkılar söylüyormuş bana ne!
Çılgınca eceli umut etmekten yoruldum.
Bana ne gökyüzü mavi, umutlar sıcakmış!
Günün kıt kanaat sunduklarından yoruldum.
Gün doğmadan neler neler doğarmış bana ne!
Dermansız yâreler şamar olmuş suratımda
Soluksuz zamanı kovalamaktan yoruldum.
Bana ne insanlar çilesi kadar olgunmuş!
Taşıdığım yüreğe acımaktan yoruldum.
Sabrın sonu selametmiş de derler ne olmuş?
Umut ederek yaşıyor olmaktan yoruldum.
Hayli yoruldum zamansız sonu beklemekten!
Göğsümü döven amansız tokmaktan yoruldum...
YORUMLAR
Hece şiir'inin ustası olmadığımız bir gerçek! Bu konuda daha çok fırın ekmek yememiz gerektiği de aşikâr. Şiir'in yazarının yapacağı kritiklerin her zaman savunma güdüsüyle yazılacağı ön-yargısını öncelikle bir kenara bırakalım.
Yorumu geniş tutacağım. Bu sayede hem sevgili okur ve yazar arkadaşlara konuyu açan bir açıklama zinciri oluşturmak hem yazarın eleştiriler karşısında objektif kalmasının, şahsi-leştirmemesinin önemine vurgu yapmak için yazıyorum.
Şiir hakkında;
Söz konusu şiir'i yazmaya 2006 baharında başladım ve ancak son halini 2018'de aldı.
İlk olarak Bir Dünyevi, Ustam'ın "Eleştiri konusundaki kalitesini vurgulamak istiyorum.
Övgüye-şayan bir çalışma örneği olmuş. Değerli eleştirmenin birkaç şeyi çok iyi yakaladığının da altını bilhassa çizmek gerekiyor.
Tema & Tezatlar;
Öncelikle şiir, düşünsel olarak umudunu yitirmiş, bıtkın bir yolcunun aslında burnunun dibinde duran onca GÜZEL şeyi elinin tersiyle iterek ZİHİNSEL olarak inatla hayatını nasıl zora soktuğunun sürecini anlatıyor. Bunu yaparken de gündelik hayatın içindeki yaygın imgeleri ve umuda dair deyimleri kullanıyor. İç ve dış dünyadaki tezatlardan faydalanıyor.
Son BEYİT'le de şiir'in temasının en kapsamlı özeti çiziliyor. "Zamansız sona (ecel)" kendini adapte etmiş insanlar için nabzın bile tokmak kadar ağır olduğu vurgusu yapılıyor.
Şema;
Ses olayları, kafiye ve redif şeması konusundaki zafiyat'ın sebebini sorgulamanız, bu anlamda ön-yargısız ve kaliteli bir eleştirmen olduğunuzu gösterdi, diyebilirim.
Şiir sadece şekil'den ibarettir, şekline dönüşen "statiko'cu" düşüncenin hakim olduğu eleştiri dünyasında şiir'in sadece kafiye ve redif'ten ibaret olamayacağını işaret eden açıklamalarla eleştiriyi okuyan insanlara yaptığınız katkı yatsınamaz.
Kaldı ki şiir yazmak alt alta iki kafiye- redif bulmak değildir. Şiir, taş ile yaş uyuşsun mantığı değildir. Bu perspektiften bakarsak bütün şiirlerin kafiye şemasının TUNÇ olmasını talep etmeliyiz. Nitekim şekil için şiir yazılmaz, anlatılmak istenilen şiir'le şekle bürünür...
Bu demek değildir ki "Yeni Yöntem ve Teknikler" denenmemelidir. 1930'dan beri serbest şiir yazıyoruz. Bu kapsamda değerlendirecek olursak o tarihten bu yana yazılmış onca serbest şiir, şiir değildir.
Örneğini gördüğümüz şiir 15 satır 3 kıta olarak kaleme alınmış sonradan beyit eklemek için bir satır uzatılmış bir şiirdir. Hece ölçüsüyle yazılmıştır. Zamanla ses olayları örgüsü oluşturulmuştur. Kafiye ve redif anlayışının satır sonunda olma zorunluluğunu açmaya çalışan bir şiir çalışmasıdır. Örneğin; İlk satırdaki "bana ne" ifadesini sona alırsanız istediğiniz ÖRÜŞÜK şemayı görürsünüz.
Aynı şiir'in içinde hem beşlik, 4'lük ve Beyt'in nasıl duracağının denendiği bir çalışmadır.
Bu konuda eleştiriyi sert buldum diyebilirim.
Daha çok serbest şiir yazan biri olarak zaman zaman şiirlerimde beyit ve 4'lü bent kullanıyorum. Kullanılamaz diye bir kaide olduğunu düşünmüyorum.
Son olarak;
Bu güzel çalışma için Bir Dünyevî ustam'a teşekkür etmek istiyorum. Yazı içerisinde sunduğu açılımlar ve öneriler için minnettar'ım.
Emeğinize, yüreğinize sağlık, Ustam
Kalbi dua, selam & saygılarımla
Yinsani
Eksiklerimiz veya bencilliğimiz kadar insan kalabiliyoruz, ilmi ve fikri kalabiliyoruz. Çünkü eksiklerimiz bizi daha çok bilgiye iteliyor, okumaya, sorgulamaya sürüklüyor..Hem de böyle olmalı değil midir? Tüm bunlar, hele ki tezatların içindeki o güzel nümayiş, zamanın bağrında her şey daha iyi ve güzel olmalıdır koşturmacası, soluk alıp verdiğimiz sürece baharların insanın soyutluğuna verdiği o bitmeyen enerji...hüznü yenmez mi ve umutsuzluğu ve dahi yorgunluğu yenmez mi, yener elbet. Aslında şiiriniz böyle bir zaferdi..
Her iki yazında da Lafların,sözlerin,ifadelerin fazlasını üzerime alarak değerli bir kalem(klavye:) tanımanın sevinçiyle, inceleme ve eleştiri dünyamı şimdilik noktalarken, nefesin ve kelimelerin yörüngesindeki tüm güzellikleri şiir severlere emanet ediyorum..
.
****
(arasıra soruyorum kendime ben nasıl yazıyorum bunları diye... :))
benim bir çekirgem vardır içimde yapay zekam...salla gitsin bir dünyevi der hedefini mutlak bulacaktır..:) sayenizde buldu.
****
Eksik olmayın.
Saygı huzur ve şiirle..
En sevdiğinize emanetsiniz...
"Bir arayışın kendi kalıbı dışına çıkışın içsel dışa vurumu" bu cümleyi kurmak öyle kolay değildi benim için hatta yeniliği kabullenme cümlem olarak varsay lütfen...alıştığım kalıp dışındaki kalıba alışmam kolay olmadı.Yazıyı gün içinde iki defa okudum.Anlamak için bir daha geldim ve bu yorumu yapıyorum.Farklıydı, saygılarımla
Yinsani
Tüm dünya ve fikirler kalıplarını kırarken ve sağlam bir hece şiirinin olmazsa olmazlarının dışında bir hece şiiri elime geçmişken ve haddimce şiiri irdelemişken tüm tartışmalar ve fikirlerin değeri mutlak şiire yarayacaktır hocam..
Üstad-ı kehkeşan da değilim çırak-ı ayakkabı parlatan da... debelenip gidiyoruz işte hocam..:))
saygılar sevgiler..
Bütün işe yaramazların, bir işe yaradığı kanaatiyle yaşaması mı demeliyiz yazının önermesine.Yoksa Kötü çoğaldıkça İyi aranır mı bilemedim. İhtimaldir ki tiye almanın akademik ağzıyla yazılmış yazı yada ben yeterli değilim yazıdaki esrarı çözmeye.
Yazı kendi akışı içinde bir akademisyen lehçe takındığı için cahil cühelaya zaten hitap etmeyecektir rahatlığı varsa; Derim ki Sonuç cemiyetin tamamının suçudur. Bulunduğunuz yerde kimin ne hakkettiğine inanıyorsanız onun anlayacağı dili kullanın. Anlatmayı bileni kedi köpek bile anlıyor.
Tespitlerin yerinde olması ehilin ,cahile zulmettiğinin de resmidir.
Anlama özürlü olmayı tercih ederek ayrılırken
Sevgi bırakıyorum sayfaya.
Yinsani
Soyut ve somutta zulme ve bıkkınlığa neden olan çıkarımlarınızı değil..
Duymak ve okumak istemediğiniz kelimeleri kötülüğünüze ısmarlayarak
sevgi ve saygılarımı sunuyorum..
hiç alışık olmadığım bir şiir yazım tarzı....
ve bu şiir hakkında yapılan eleştiri
okuyana çok şey katacak dolulukta bir yazı olmuş....
eleştiriyi okurken bilmediğim ne çok şey varmış demekten alamadım kendimi..
sanırım edebiyatımız yeni bir şiir yazım şekline doğru yol almakta...
Hem Eleştiri için
hem şiir için teşekkürler....
sağolun var olun gençler...
sevgi ve selamlarımla bu güzelliği canı gönülden kutluyorum... nicelerine
Yinsani
eksik olmayın..
sizlerin tecrübesi ve damıttığınız sade ifadeli gerçekler bizlerin çok ötesinde..