- 538 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞOLOHOV:DURGUN AKARDI DON
Durgun Akardı Don, Rus yazar Mihail Şolohov’un unutulmaz yapıtıdır. Bu yapıt, Don Kazaklarının hayatını, törelerini, türkülerini, barış dönemindeki yaşamlarını, emperyalist savaşa katılmalarını ve nihayet 1917 Oktobr Devriminden sonraki devrimci gelişmeleri anlatır.
Romanın konusu, çok sayıda olay ve kişiyi içeren dev bir tablo gibidir. Hali vakti yerinde bir Kazak ailesi, Melekov’lar, konunun içinden ön plana çıkar. Şolohov, önce okuru Kazakların özel dünyasına sokar, yaşam biçimlerine alıştırır. Konu geliştikçe okur, farklı toplumsal konumlardaki yeni Kazak aileleriyle tanışır: Mişka Koşevoy’un ailesi gibi yoksullar, değirmenci Mokov veya romanın baş kahramanı Grigori Melekov’un karısı Natali’nin babası ataman Korşunov gibi zengin aileler...Mutfak ve ev eşyaları, harman ve toprağın bellenmesi, balık ve evlenme törenleri, günlük yaşamın çeşitli sahneleri, Şolohov’un renkli kahramanlarının olağanüstü bir canlılıkla belirdikleri sahnenin dekorlarıdır. İşte, Grigori’nin babası, sert ve öfkeli, Çar ordusunda savaşmış eski Kazak Panteley Profleviç. İşte yaşlı ve tombul karısı İliniçya, buğday renkli bıyıklarıyla güçlü kuvvetli Piotr, Grigori’nin kardeşi Piotr’un karısı ufak tefek becerikli Darya, Ve işte komşuları: Stefan Astakhov ve karısı güzel ve tutkulu Aksinya. Grigori ve Aksinya birbirlerini deli gibi severler. Bu aşk, onların içindeki insan özünün , Kazak halkının törelerine ve ön yargılarına duydukları bilinçsiz tepkinin yansımasıdır,bir sığınaktır.
Şolohov, insan özünün geçmişin kalıntılarıyla kadınlarla, namusla, imanla, Kazak hayatının anlamı ile, aileye ve topluma karşı görev duygusuyla nasıl çelişkiler içinde olduğunu anlatırken gerçekten de erişilmez olur. Grigori’nin Kazak ilkelerine olan inancını sarsan ilk olay, başkasının kadını Aksinya ile ilişkisi ve bir toprak sahibinin yanında toprak işçisi olarak çalışmak üzere evi terk etmesidir. Ama onların gelişmesi içinde, Grigori’nin, kadına karşı, kaba bir toprak beyi gibi davrandığını görürüz. Şolohov, kahramanlarının çeşitli ilişkilerini, Grigori’yi, Natali’yi, Piotr, Darya, Panteley Prokofieviç’i olağanüstü bir ustalık ve gözlem gücüyle anlatır. Grigori, Beyaz orduda tümen komutanı olduğu zaman, aile reisi olmakla birlikte sadece Kazak onbaşısı rütbesine sahip Panteley Prokofieviç, kendisini ’’Grigori’nin karşısında rahatsız ve yabancı hisseder.
Bu ayrıntılar, romanın kahramanlarına canlılık ve kendine özgü dramatik ögeler kazandırır.
İlerledikçe, roman, aile çevresini ve o çevredeki toplumsal ilişkileri aşar.Kazaklar savaşa girerler. Romanın dekoru genişler, sahnede yeni kişiler belirir. Romanın ikinci cildinde, 1916-1918 arasında Rusya’daki siyasal olaylar ve Kazak hareketinin tarihçesi verilir. İkinci ciltte en ünlü karşı devrimcileri: General Kornilov’u
Alekseev’i, Kazak atamanları Kaledin ve Bogevski’yi ve devrimci Kazakların önderlerinden Podtelkov’un ve Krivoşlikov’u görürüz.Şolohov, , Podtelkov’un yönettiği hareketin tarihçesini, kahramanın ölümünü, Don Kazaklarının geçirdiği dalgalanmayı anlatır. Daha sonra ciltlerin ana konusu Don bölgesinde 1918-1920 yıllarındaki iç savaş, özelliklei Sovyet iktidarına karşu Yukarı Don ayaklanması adı verilen ayaklanmadır. Bu ayaklanma belgelere ve Şolohov’un bizzat yaptığı bazı soruşturmalara dayanılarak bilimsel bir şekilde anlatılmıştır. ParteleyProkofieviç ve iki oğlu ile Melekov’lar bu ayaklanmaya aktif olarak katılırlar. Grigori’nin kardeşi Piotr öldürülür. Grigori ise önce alay, sonra tümen komutanı olur. Şolohov ne Kazak milliyetçiliğinin , ne de ’’Topraksız müjiklerin ve fabrikaların Rusya’sının Don’un bereketli topraklarını yutacağı’’ fikrinin tarihsel gerçekliğin karşısında duramayacaklarını, öfkenin yavaş yavaş basıl söndüğünü ve Kazaklar arasında da, kendilerini öteki yana Bolşeviklerin Sovyetlerin, Mişka Koşeyov’un yanına çağıran yeni insan ve emekçi ilkelerinin nasıl güçlendiğini anlatmak ister.
Bu dramatik süreçler, Grigori Melekov’un kaderiyle bağlantı içinde anlatılır. Yazarın yer yer hayranlık duyduğu bu ’’güzel ve biraz vahşi’’ Kazak, tümüyle orta köylülüğün sözcüsü sayılamaz. Zaten orta köylülükten birinin , Beyaz orduda general rütbesine yükselmesi de kuşkuludur. Ama kazaklar arasında her şey biraz farklıdır. Düşünce yapısıyla Grigori orta köylülüğün tipik bir temsilcisidir. Şolohov, Grigori’yi bir o yana bir bu yana savuran nedenleri derinlik ve ustalıkla çözümler. Grigori, devrimci er Granja ile konuşurken, er savaşı şöyle tanımlar: ’’Savaş zenginlere para kazandırır. Bizim içinse, boynumuzda bir ip gibidir.’’ Grigori evine Saint-George nişanıyla döner ve ’’hayranlığın, iltifatların, dalkavukluğun o ince ce karmaşık zehiri, Granja’nın ruhuna attığı o bir kaç yeni gerçek tohumunu silip süpürür. Kazak geleneği, atalarından miras kalan duygular yeniden üste çıkar’’ ’’Her şey alt üst olmuşken , utancı ve vicdanı kim aklına getirir.? ’’Acılıyım. Acımı votka ile veya kadınlarla söndürmeye çabalıyorum...Dur, dinle. Durmaksızın içimi kemiren bir şey var...Her şey , tüm hayat haksızlık dolu. Benim de hatam var bunda belki de. Kızıllarla uyuşmamız ve Kadelere saldırmamız gerekirdi. Ama nasıl? Kim yardımcı olabilir bize? Aramızdaki bunca düşmanlığı nasıl unuturuz? Kazakların yarısı Don’un öte yanındadır. Burada kalanlar öfkeden kuduruyor. Kafam bulanıyor. Nataşka...Kendimden korkuyorum...Bak, saçlarım ağardı bile...’
Kazakların hikayesinin ardında, kendisine, savaşın engelleri ve çağın çelişkileri arasından insanlığın gerçeğine, sosyalizme doğru bir yol bulmaya çalışan Grigori Melekov’un hikayesinin ardında, Durgun Akardı Don’da bir üçüncü tema daha vardır: Her şeyi yenen, her şeyin üstesinden gelen hayatın lirik destanı...
Romanın ’’müziği’’ hayat üzerine kuruludur. Bu müzik, özellikle step tasvirlerinde özel bir güçle çınlar. Mişka Koşevoy’un vurulan bir yoldaşının taptaze mezarı üzerine, küçücük bir kuş yuva kurar. Ve hayat dört bir yanda yeniden kaynaşmaya başlar. İnsanlar, mutluluklarını, yarınlarını kurmak için bu topraklar üzerinde kavga verirler ve toprak güzelliği ve şiiriyle onların gözlerini kamaştırır, haklı davalarını kazanmalarına yardımcı olur.
’’İlkbaharın döllediği, güçlü ve özsu dolu hayat, belli belirsiz, stepe yayılıyordu. Otlar küstahça bitiyorlardı dört bir yanda. Kuşlar ve böcekler çiftleşmek için kutsal sığınaklarına koşuyorlardı. Tarlalar yeni vsürgünlerle donanıyordu...’’
Ancak Kunt Hamsun’ın panteizmi değildir bu. Karşısında bulunduğumuz doğa, her şeye ilgisiz güzelliğinin gücüyle insanları kendisiyle barıştıran doğadan ibaret değildir. Şolohov’un lirik anlatımı, hayat aşkı, halkına olan sevgisinden ayrılmaz. Romanında, güzelliğin ve gücün şiiri, Şolohov’un Tolstoy’u andıran bir heyecanla yarattığı bu şiir, insanın kaderini ön plana çıkarır. Gorki’den bu yana, Rus edebiyatında hiç bir yazar emekçilerden ve özellikle kadınlardan, onların acıları ve ana olma sevinçlerinden böylesine bir sevgiyle söz etmemiştir. Şolohov’un güçlü gerçekçiliği, anlatımının soğukkanlı objektifliğiyle dikkati çeker. Yazarın duygu ve düşünceleri hayatın akışında, kahramanların davranışlarında dile gelir.
Şolohov kendine özgü renklere sahiptir. Bu renkler parlaklıkları ve şiddetiyle insanı şaşırtırlar. Kitabın, Grigori Melekov’un Fomin isyancılarına katılmasını anlatan son ciddi, psikolojik derinliğiyle insanı adeta büyüler. Şolohov’un malzemesi insanların duyguları ve karşılıklı ilişkileridir. Hedefini şaşırmış bir kurşunla vurulan Aksinya’nın ölümünden sonra, Grigori Melekov gözlerini gökyüzüne kaldırır. Güneş gözlerini kamaştırınca güneşin yerinde koyu bir leke görür sadece. ’’Siyah bir güneş’’ tir gördüğü. Dünya edebiyatında, derinliği ve gücü bakımından bu imajla karşılaştırılabilecek bir başka imaj hatırlamadığımı söyleyebilirim.
Durgun Akardı Don uzun yıllar yaşayacaktır. Bu roman Sovyet edebiyatının klasikleri arasında bu edebiyatın doruklarından biri olarak yerini almıştır. Bu bir aşk ve öfke romanıdır. Rus hayatının akışının yansıdığı, insan kaderlerinin çatıştığı, güzelliğin sıradan olanın çamuruna karıştığı ve bütün bunları okuru, devrimin her Rus’un bilincine kazdığı uzak sahillere sürüklediği bir kitaptır. Durgun Akardı Don, Yirminci yüzyılın büyük eseri, halk ve devrimi konu edinen yeni bir İlyada destanıdır .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.