İLK ROMANIMIZ
İLK ROMANIMIZ
1566 sayılı Cumhuriyet Kitap’ da Oğuz Demiralp’in "ilk romanlarımız" başlıklı denemesini ilgi ile okudum.
Deneme, yazınımız dağarcığımı bir yönü ile alt üst etti, bir yönü ile de şaşırttı.
Bilim ve bilgi yerinde durmaz, ardıllı yeni bulgularla beslenir. Gelişir. Kendini günceller. Bunun bilincinde olduğum için bilgi yenilemede sıkıntı olmadı. Yalnız eski ile yeni bilgiyi yer değiştirmede başarım sağlayıp sağlayamamada ne yaparımı düşündüm.
"Çocukken, Osmanlı’ya matbaayı getiren İbrahim Müteferika’ dır, diye belletmişlerdi okulda." Tümcesinden küçümseme sezinler gibi oldum. Bu algımla da yadırgadım. Şaşkınlığım bundandır.
Yazarın yaşam öyküsüne baktım. Bilgi küpü dededen gördüm ki, aynı dönemlerde ve aynı ders kitapları ile ayılmaya yöneltilmişiz.
Yine böyle biliniyordu da bize farklı bilgi vermişler gibi algılatan "Meğer ilk Türkçe roman da bizim bildiğimiz değilmiş. 1986’ da öğrendik." tümcesiyle ben de 2020’de öğreniyorum. İlk romanımızın yaşama girişini. Bu kanıtlarla "bilgi" gelişimi ve değişimi hep diri olduğu gibi; öğrenmenin de yaşının olmadığı yargımı yineleme doyumcuna vardım. Osmanlı’ya olan dargınlığımın üstünü puslandırarak gülümsememi yansıtım. Büyük dedelerimi savaş tazminatı olarak rehin verişinde ki soğukluğumu saklı tutarak.
Kuşku bu ya!... Bir kez ile yetinmiyorum, yineliyorum okumamı. Belgeliğime yenisini yerleştirme istemi ile... Ne yararı olacaksa...
Evangelinos Misailidis’in Temaşa-i Dünya ve Cefakâr -u Cefakeş’i Seyreyle Dünyayı, Robert Anhegger-eniştemizmiş- ile yazarımız Vedat Günyol toz toprak arasından çıkarıp (1986 Cem Yay.) yayımlandığını. Günyol, Türkiye’de ilk roman bilinen Hasan Mellah ve Hüseyin Fellah’ın 1875’de yazıldıklarını, Misailidis’in yapıtı ise 1872’de basılan Türkçe ilk roman olduğunu öne sürdüğünü. Bu öne sürüşün dip notunda da Turgut Kut’un Türkçe roman olarak Vartan Paşa’nın Akabil Hikâyesi’ni öne sürdüğünden de söz ettiğini belirterek, ilk Türkçe romanın Akabil Hikâyesi olduğunu vurgularken yapıtın 1991 yılında Eren Yayınlar’da yayımlandığını ve yayıma bir başka eniştemiz; Andreas Tietze’nin hazırladığını da eklediğini .
Demiralp’in ".... Tanpınar’ın tarihinde yer almayan bilgiler bunlar" tümcesinden de bir sitem duyumsadım. Bu söylemden "yazın tarihçimizin iyi araştırmadığını mı anlamalıyım" yoksa "Şemsettin Sami’ye torpil yapıp ilk Türkçe romancımız olduğu ününü vererek bizleri yanlış bilgilendirdi mi demeliyim" bilemiyorum.
"....Meğer ilk romanımız 1851’de çıkmış. Turgut Kut’un saptamalarına göre. 1872’e kadar Ermeni yurttaşlarımız dört roman daha yazmışlar. Bunlardan, gene Vartan Paşa’nın Boşboğaz Bir Adem’i Murat Çankara’ nın aktarmasıyla yayımlandı.(Koç Ü.Y...2017) Böylece, Günyol’ dan farklı düşünen bir kesimin ilk Türkçe roman olarak gösterdikleri Şemsettin Sami’ nin Taaşşuk-u Fitnat’ı 1872 sonunda çıkana kadar en aşağı altı roman yazılmış. Bu konuları araştıran akademisyenleri kutlar, çalışmalarının daha geniş yankı bulmasını umarım. Böylece yazın tarihimizi kendimiz sorgulamak ve daha iyi yazmak olanağını buluyoruz. Bu kendimizi daha iyi tanımak demektir."
Akademisyenlerimizi kutlarken sözü edilen enişteleri de kutlayalım.
Henüz ilk Türkçe romanımız hangisi olduğunu işlemeliğim belleğime ayırdına varamadım.
Osmanlı yazınını Türk Yazını olarak genelleştirme doğru olmasa gerek. Çünkü Osmanlı yazını ağırlıklı olarak İstanbul’la sınırlı değil miydi?
Anadolu’da Mushaf’tan(Kur’an-ı Kerim) başka yazılı kitap yurttaşta var mıydı? O da ne zaman ulaşabildi?
Annem, ocağın köşesinden cumaakşamı (perşembe) akşamında Mushaf’ı indirir, kılıfından çıkarır, üç kez öper, alnına değdirir, özenle açarak seslice okurdu. Yerine koyarken de aynı özenle davranırdı. O okurken babaannem sekide oturduğu pöstekisinde sallanır dururdu. Duyduğum sözcükleri anlamazdım. Onların da anlamadığını çok sonradan anladım. O anda konuşamaz, gülemez, oynayamazdım. Çarpılmamak için...
Demiralp, Vartan Paşa ve Misailidis’in yapıtlarını özetleyerek son tümcesini "...Hiç değilse, Vartan Paşa, Mihailidis gibi yazarlarımızın Türkçe yazınımıza katkılarını bilelim, benimseyelim, çocuklarımıza öğretelim" önermesi ile noktalıyor.
"Tanpınar Tarihi’nde yer almayan bilgiler bunlar" tümcesi Tanpınar’a sitem değildir, umarım. Tanpınar 1961’de yaşama nokta koymuş. Elde edilen bilgi belge, kitaplar 1986,1991 ’de gün görüyor. Vartan Paşa, Mihailidis yapıtlarını Türkçe yazdığı anlaşılıyor ama eserler anladığım kadarıyla Yunanistan’a -doğru, yanlış- karşılıklı insan değişiminde gönderilen Müslüman olmayan Türkler’ den ele geçen yaratımlar. Eser somutlaşınca değer kazanır doğallıkla. İnsan, insan niteliği ile değerlendirilse de ortak yaşam kurabilse. Doğa verilerini paylaşım olgunluğu gösterebilme olgunluğuna ulaşabilse.
Yaşanan çağı, yazılı belgeleme düzeyimizi yükselttikçe ve dipte köşede rastlanılan yazılı kaynakların yararının bilinci ile donanımlı insan kaynağını yaygınlaştırdıkça bildiklerimiz eskiyecek. Yerine yenileri geçecek. Aksi durumda eskiyen bilgiler olmadıkça ya yerimizde sayarız ya da karanlıklara doğru sürükleniriz. İleri uygarlıklardan uzaklaşır, belki de onlara bağımlı olup, kişiliksizleşiriz.
23.02.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.