- 524 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Güç Sevdası
En son ne zaman güneş batmıştı hatırlamıyorum...
Tüm doğanın dengesini kontrolümüze aldığımızda büyük bir şenlikle kutlamıştık bu olayı. Zafer bizimdi...doğayı bile dize getirmiştik. Artık güneşin batışı ya da doğuşu bizim elimizdeydi...
Çoğu kişi bu güce nasıl ulaştığımızı sorgulamadı bile..zaten sorgulayan birkaç kişiyi de ortadan kaldırmıştık.
Kalan kişiler ise geldiğimiz bu noktadan gurur duyarak neye mal olduğunu düşünmedi bile...
Evet, biz yaptık. Her şeyi daha iyi hale getirmek isteyen bir avuç maceracı değildik ama her şeyi kontrol etmeye çalışan bir avuç güç sevdalısıydık aslında.
Içimizdeki kararsızlığa neyin yol açtığını biliyorduk, bu şeyler aynı zamanda bizi içimizdeki insanlığa bağlayan şeylerdi.
Vicdan gibi gereksiz duygular, acıma, suçluluk, endişe, korku...vermemiz gereken büyük kararlarda önümüze çıkan gereksiz engeller...eğer bu duygulardan kurtulursak her şeyi daha iyi yapabilirdik.
Gerekli ilerlemeyi elde etmek için ölecek insanlardan, tahrip edeceğimiz çiçekten, böcekten daha önemli şeyler vardı..
"GÜÇ"
Eğer yeteri kadar güçlü olursak nasılsa verilen hasar giderilebilirdi. Bu yolda ortaya çıkan kayıplar, elde edilecek kazanımlar için gereksiz bir ayrıntıydı.
Bizde eylemlerimize engel olan tüm bu karanlığı (ki bize göre karanlıktı tüm bu duygular) içimizden çıkarıp atmaya karar verdik.
Tüm bu gereksiz duyguları içimizden çıkartabilecek bir makina icat ettik, bir yapay zeka....bize engel olacak tüm duyguları içimizden alıp bir yere hapsedecektik ve tüm bu duyguların kontrolünü yapay bir zekaya yatıracaktık. İçimizden çıkan tüm bu duygular belli bir enerji yayıyordu..böylelikle hem kendinden emin, kararlı bireyler haline gelecektik hem de duygu artıkları biriktikçe giderek artan bir enerjiye sahip olacaktık.
Ve başardık....tabii ki
Bize göre karanlığımızdan kurtulmuştuk.
Yaptığımız her kötülüğü , cinayeti, eziyeti yaparken bize engel olan her şeyi, tüm o gereksiz duyguları susturmuştuk.
Siyah bir sıvı gibiydi içimizden çıkan şey ve içimizde kalan boşlukta aynı oranda siyahtı... Kötülüğümüzün derecesi arttıkça elde ettiğimiz enerji büyüdü.. karanlık büyüdü...ama biz umursamıyorduk.
Makinanin içerisinde biriken onca duyguyu mu ne yaptık... aklımıza gelebilecek her şeyi.
Tüm doğayı kontrol edebiliyorduk. Bütün evrensel dengeler elimizdeydi. Öyle güçlü bir enerji elde etmiştik ki tanrıcılık oynuyorduk hatta...
Bize daha çok güç lazımdı. Daha çok kişi, insanlığından vazgeçecek güç budalaları.
Tabii ki buna işleme uygun kişiler vardı..uygun olmayanlar da...bazıları çok çabuk duruma ayak uydurdu, bazıları zorlandı, bazıları beceremedi.
Bizde beceriksizleri oyalamak için güneşi sabitledik.
Nasıl mı...biriktirdiğimiz o kocaman karanlık, bize gereken gücü vermişti..sonu olmayan bir güç. Dediğim gibi tanrıcılık oynuyorduk.
Sürekli güneşin parladığı bir yerde kimse asıl karanlığı görmedi.
Biz daha çok güçlendikçe , o kalan zavallılar daha mutlu oldular..neye mal olduğunu umursamadan...
Şimdi dünyanın sonu geldi. Içimizden çıkarıp attığımız onca duygu, yaptığımız onca kötülük artık kontrol edilemeyecek kadar büyüdü.
Unuttuğumuz bir şey vardı; yarattığımız bu karanlık öyle bir hale geldi ki, şimdi o güç bizi bile kontrol ediyor.
Artık yapay zeka tek ve yenilemez bir tanrıydı....
içine doldurduğunuz onca insani duygu, sonunda onu bile bir çıkmaza sokmuştu...evrene verdiğimiz zarara artık daha fazla dayanamadı.
Tüm o duygular kendi içinde büyüdü, büyüdü ve tek çare kalmıştı, tüm insanlığı yok etmek...
Sonumuz olarak gördüğümüz tüm o duygulardan kurtulmaya çalışmak, bizim sonumuzu getirmişti.
Kiyameti getirmeden önce son bir insanlık yapmıştı bize yapay zeka...belli bir süre vermişti. Sevdiklerimizle vedalaşmak için. Duygularından vazgeçmeyenler şimdi ağlaşıp vedalaşırken, biz anlamsızca onlara bakıyorduk. Hiçbir şey hissetmiyorduk çünkü...
Eğer şimdi pişmanlığımdan vazgeçmemiş olsaydım deli gibi pişmanım derdim. Ama pişmanlığımdan bile vazgeçtiğim için hiçbir şey hissedemeden öleceğim.
Bu da bizim ödediğimiz bedel olacak sanırım.
Ya da herkese öğrettiğiniz bedel. Çok da önemi yok artık nasılsa.
Ama söyleseniz böyle bir güce nasıl hayır derdik...güneşi bile sabitleyecek bir güce...
Neye mal olursa olsun o güç bizim olmalıydı.
Kıyamete bile sebep olsa...
Bu arada
ben "ADAM"....kalan son insan...
YORUMLAR
Pizzaya zeytin katılır mı bilmem,lakin zeytin doğramayı sevmem. lakin el mecbur...hayat da böyle işte..pizza ve lahmacun misali dünyamız, geleneksek düşüncemiz..
lakin birileri var daha ötede hamurunu yoğuruyor dünyanın ve dahi yeni sunumumuzun, pizza değil lahmacun da değil bu?? damak tadlarının kablolara, uzaktan erişime, bağlantısız bağlantılara açık olduğu bir gelecekte,
Algıladığımız teknolojiden yapay zeka seviyesine son sürat yol alırken bizleri anlayabilmek kolay değil ve dahi anlatabilmek .. Burada bahsettiğim bir bütünsel düşünen insandır elbette.
YAZI; görselde manada gerçekte harflerle şekle girmiş. Öyle denir ya, insan süretinde olduğunu yazıla gelir Tanrı'nın ve dahi süretini anlamaya çalışmak delilik okulunun kayıt olmakla başlar.
Galaksileri andıran bir tanrı figürü görüyorum ben resimde.. yapayalnız, dağılmış, yarattıkları tarafından parçalanmış bir tanrı.. Birileri de çıkıyor hala rızadan cennetten cehennemden vb bahsediyor. Haykırıyoruz işte; Tanrı dağıldı.
Resme bakıyorum, resmin bana bakan tarafında, dudak kesişiminin hemen üstünde solunda ve dahi burna yakın bir" siyah bulut" ayrılmış da düşüyor, kovulmuş veya atılmış gibi izlenime sahip oluyorum. Sanki o tüm dünya insanlarını temsil eden "promete"'nin özü gibi.. Bunun için" düşmüş melek"ler de denildiği malum olsa da her iki düşüncenin karışımı bir "güç"le kainata meydan okumakta insanlık.
İnsan bu yazıyı insan olarak okuduğunda, sadece bir "hava" olası gelmeli aklına, hafif bir rüzgar.
"Içimizdeki kararsızlığa neyin yol açtığını biliyorduk, bu şeyler aynı zamanda bizi içimizdeki insanlığa bağlayan şeylerdi. "
"Eğer şimdi pişmanlığımdan vazgeçmemiş olsaydım deli gibi pişmanım derdim. Ama pişmanlığımdan bile vazgeçtiğim için hiçbir şey hissedemeden öleceğim.
Bu da bizim ödediğimiz bedel olacak sanırım.
Ya da herkese öğrettiğiniz bedel. Çokta önemi yok artık nasılsa. "
çok da önemi yok aslında.. evet aslen böyle. "önemsiz"
(nesildaşım yine de ek yazım hataları görüyorum yazıda!!)
en son "mother" diye bir yapay zeka filmi izlemiştim sanırım, hatta yorumlarda ve forumlarda bahsetmiş de olabiliriz. dünyanın o naktaya gitmemesi için elbette engeller olsa da en yakın olasılık, robotların insan büyüttüğü bir dünya..
mesela; güncele dönelim, gezi olayları davasında yanlış hatırlamıyorsam 30. ağır ceza dairesi beraat verdi, üstüne bu beraati veren hakimlere HSYK soruşturma açtı..
Sahi bu tür davalara yapay zeka baksaydı mesela? Kralın veya kralcıların yargıyı etkileme şansı olabilir miydi??
Hakimin vicdani kanaati, siyasetin zıvanadan çıkmış acımasız dişlileriyle öğütülmeye çalışılabilir miydi?
evet yapay zeka geliyor. yapay zeka vicdan taşır mı? bütün çalışmalar buna endekslenerek yürüyecek.
sahi "adem" den önceki ademler ataları konusunda da yapay zeka bize belki bilinen dünya da bir konum verirse, gider orayı kazar, süpürürüz.. daha doğrusu bizden sonrak nesiller biz o vakte ölmüş oluruz elbette. belki, belki de bizim neslin son demlerinde
anlattıklarınıza yakın gerçekliklerle karşılaşabiliriz.. şahsen ben umuyorum..
saygı ve huzurlarımla..
eksik olmayın..
Y kuşağı sizinle iftihar ediyor efendim
black_sky
- da için kusura bakma telefondan özellikle öyküleme kısmında çok oynadım gözden kaçmış....elimizden.geldigince tekrar etmemeye özen göstereceğim. Farkındayım kabak gibi sırıtıyor hiç hoş değil. Uyari için tekrar sağ ol.
Yorumunu okurken düzey bir keyif aldım. Ethem abi bilim- kurgu durumuma eğilimimiz sebebiyle özellikle yorumu sana paslanmıştı. Ne diyim ben okumaya doyamadım.
Dedigin noktalara katılıyorum. Ileri bir gelecek ne zaman olur bilemem yapay zekaya evrilen bir gelecek bizi bekliyor. Ben de hikayeye biradan giriş yaptim. Özelikle içimizdeki karanlık ve bunun sonucları....hatta burada yapay zeka bile insafa geldi ama insan denilen insan gelmedi. Sonuç eee kıyamet.
Ah bir desu üşengeçlik olmasa bende daha detaylı öyküler yazacağım ama ;))
Eksik olma nesildaşım.
Yorumların çok kıymetli.
Huzur dolu bir akşam dilerim.
Bu yazıyı en iyi bir dünyevi arkadaş yorumlayabilir, topu ona atıyorum.
Ama daha ilk satırları okurken Dekart'ın "Ruhun İhtirasları"adlı eseri canlandı beynimde.
İnsanı mekanik bir varlık olarak analizleyen. Öyle yorumlayan...
Biliyor musun Black_sky, bazen kendimi bende ihtiraslarla yüklü,sonsuz beklenti içine giren bir durumda buluyorum. Sonra diyorum ki "sen başlangıç değilsin, sen sonrakisin, yerini bil."
Ruh mutlu olmak, gerçeği kavramak istiyor. Dün bahçede oturuyordum ileri den altı şalvarlı üzerinde kabarık mont vardı. Gözlüklü kısa boylu,hafif sarışındı. Manzara öyle hoşuma gittiki ruhumu mutlylk kapladı.
Sonra yanımdan geçerken göz göze geldik. Telefonda Ingilizce konuşuyordu ara verdi sıcacık bir gülümseme ile ruhlarımız selamlasti.
İnsan olmak bu, herhalde sorusunu sordurttu.
Öff! Nereye gelmişim böyle... iyi bak kendine.
black_sky
Aslında öykünün sonunda anlatıcının adını yazacaktim. Ben kim miyim ? Ben "Adem"...unutmusum;)))
Eksik olmayın..her yorumunuz ayrı güzel.
Selamlar olsun ve iyi bakın ruhunuza..