- 458 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATİ BEYİN ÖRNEK DAVRANIŞI
HAYATİ BEY’İN ÖRNEK DAVRANIŞI
’Anlayacağınız Müdür Bey; bizimkiler toplamışlar tası tarağı tutmuşlar İstanbul’un yolunu.’
’ Öyle be arkadaşım. Anadolu insanının geneli sizin gibi gelmiş İstanbul’a.’
’Tabi gelmişler ama, iki kat yatak, birkaç kap kacak. Yirmi tane koyunu satmış babam, parasının yarısını da bir dahaki kışa, demişler. Onuda taksit taksit vermiş adam. İki odalı, rutubet kokan, ışık görmez bir viraneye yerleşmişler. Yataklar da küflenmiş bir yıl sürmeden.’
’Eee, eve güneş girmeyince...’
’Sonra Müdür Bey, ben aile bütçesine katkı olsun diye konfeksiyon atölyesinde ayakçı olarak işe başladım. Kardeşim de lokantada komilik yapmaya başladı. Annem okumamızı çok isterdi. Mahalledeki okula kaydımızı yaptırdı. Hiç unutmuyorum, bizden önceki kayıt yaptıran veliden okulun giderleri için katkı aldılar. Bizim kıyafetlerimizden fakir olduğumuzu anladıkları için bizden istemediler bile. İki ay sonra okuldan bize bot ve kaban verdiler. Daha sonra gelen tüm yardımlardan almaya başladık. Bu gelenek halen devam ediyor. Allah razı olsun hayırsever vatandaşlarımızdan.’
’Amin.’
’Gündüzleri okula giderdim, okuldan çıkışta çantamı alır doğru dükkana giderdim. Tabi kardeşim de aynı benim gibi.’
’ Ne dükkanı bu?’
’Gümüşçü. Orada ayak işleri yapıyordum. Daha sonra verilen gümüşleri silerek parlatıyordum. Onlar da yurt içine ve yurt dışına satıyorlardı. Kardeşim de dericide çalışıyordu. Elinde makas geç saatlere kadar deri kesiyordu. Ellerinin nasırından kalem tutmakta zorlanırdı, ödevlerini bazen ben yazardım. Akşam ezanından sonra evimize giderdik.’
’ O kadar geç öylemi?’
’Öyle Müdür Bey, mecburduk. Annem birkaç yıl merdiven sildi. Sonra belinden ameliyat oldu. Eğilemez oldu. Bir-iki yıl sonra da yatalak oldu. Aynı babam da otobanda su satarken bir otomobilin vurması sonucu hayata gözlerini yumdu. Cenazesini memlekete defnettik. Sağ olsun bütün masrafları belediye karşıladı. İşten eve giderken salça, makarna, yağ falan alıyordum. Eve gider gitmez annemin yanaklarından ellerinden öpüyordum. Sonra iki kardeş evi topluyorduk. Ben makarna yapıyordum. Bazen de çorba yapardım. annemin yemeğini tepsiyle yatağına getiriyordum. Kardeşim bulaşıkları yıkıyordu. Geç saatlerde ödevlerimizi yapıyorduk. Neden ağlıyorsun Müdür Bey?’
’Tutamadım kendimi, özür dilerim.’
’Özür dileyecek bir şey yok. Onun için sormadım. Kusura bakmayın lütfen.’
’Ben dinlerken yüreğim kıyım kıyım oldu. Siz bir de yaşadınız bunları,’ dedi ve Müdür Bey hıçkırarak ağlamaya başladı.
’İsterseniz daha anlatmayayım.’
’Bence de anlatmayın, dayanamıyorum.’
’O zaman asıl konuya geleyim.’
’Buyurun lütfen.’
’Ben bu okuldaki fakir öğrencilere yardım etmek istiyorum. Beni aileleriyle tanıştırmanızı isteyeceğim. Evlerine bakıp. Hesap numarası açtıracağım ve her ay düzenli olarak hesaplarına para aktaracağım. Biz çok aldık öğrenciyken hayırsever insanların verdiği yardımları. Bu yüce milletin bir ferdi olmaktan gurur duyuyorum. Böylece ben de milletime olan borcumu az da olsa ödemek istiyorum,’ dedi Hayati Bey.
Ertesi gün okul idaresi fakir öğrencilerin listesini çıkardı ve ev adreslerini, telefon numaralarını Hayati Bey’in özel kalem müdürüne verdi. Listedeki tüm evlere gidildi ve hepsine hesap numarası açtırıldı. Numaralar muhasebe müdürüne iletildi. Her ay düzenli olarak her aileye beş yüzer bin lira yatırıldı. Daha çok ihtiyacı olanlara ayrıca gıda ve giyim yardımı yapıldı. Aynı öğrenciler eğitimlerini devam ettirdikleri sürece yardımlar sürdürüldü. Üniversiteyi bitirenler, Hayati Bey’in fabrikasında çalışanlar bile oldu.
Yıllar sonra alınan bir karala o okula Hayati Bey’in adı verilmek istendi. Ancak o bunu kabul etmedi. Yetkililer ısrarcı olunca ’Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un adı verilsin,’ dedi. Hayati Bey’in bu isteği yerine getirildi ve okula Mehmet Akif Ersoy’un adı verildi.
16/02/2020 - PAZAR-İSTANBUL İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.