Elazığ'daki Deprem Corona Virisünü Birdenbire Unutturdu

• 26 Ocak 2020 Pazar 01:23:44

Elazığda 6.8 büyüklüğünde bir deprem oldu. Üzerinde bir günden biraz fazla zaman geçti. Biz bu depremden önce Corona virüsünün ne olduğunu nasıl yayıldığını, Ç,n’deki bazı şehirlerin nasıl Karantinaya alındığı her medya kanalından an be an diliyor ve izliyorduk. Depremle bu kaos sona erdi, depremden başka bir konu konuşmuyoruz, seyretmiyoruz televizyonlarda... Sonuçta acı düştüğü yeri yakar ya... Ülkemiz depremin asla terk etmeyeceği bir bölge. Biz de Japon halkı gibi depreme alışmamız ve depremle yatıp kalkmamız gerekiyor. Bu konuda neyse tedbiri acilen almalıyız da... Bu konuda medya da basında ve bu gibi sitelerde yazılar yazıp halkı bilinçlendirmeliyiz. Elazığ’da gördük ki, yıkılan binanın yanında ki bina da bir çatlak bile meydana gelmemiş. Demek ki yapılan binalarda bir sıkıntı var. Kim bu binaları yaptıysa, buna ruhsat verdiyse sorgulanmalı... Ev alırken, depreme dayanıklılık testinin yapıldığını yapan kişiden istenmeli... Allah ölenlere gani gani rahmeteylesin. Başımız sağ olsun. Ben yine bizi sıkıntıya sokan Corona virüsü hakkında ki yazımı size sunacağım...

Kur’anda açıklandığı üzere, yenmesi helal ve haram hayvanların isimleri açıklanmıştır. Yaratıcı, bir hayvanın yenmesini haram diyerek insana zulmeder mi? Onun yenmesi durumunda, bugünlerde güncel olan Corona virüsü gibi insan sağlığını tehdit eden nice hastalıklar insana sirayet ediyor, öldürüyor. Koca bir şehir karantinaya alınıyor, uçaklarda termal kameralar kullanılarak virüs taşıyan yolcu aranıyor. Durum çok vahim yani…

Peki, nedir bu Corona virüsü? İnternetten taratıp aldığım ve bilgilendiğim açıklama şöyle:

Corona virüsler, insanların genellikle bir anda karşı karşıya kaldığı virüs çeşididir. İnsan corona virüsleri genellikle hafif ve orta şiddette üst solunum yolu hastalıklarına neden olur. Corona virüslerin alfa, beta ve gama olarak bilinen üç alt grubu vardır; ayrıca delta corona virüsleri denilen dördüncü yeni bir grup da bulunuyor, bu da SARS-CoV. İnsan corona virüsleri ilk olarak 1960’ların ortasında tespit edildi ve şu ana kadar Suudi Arabistan, Güney Kore, Çin, Katar ve Ürdün’de görüldü.

Çoğunlukla üst solunum yolu hastalıkları ile kendini gösterir. Burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı ve ateş diğer belirtileri arasındadır. Bu virüsler bazen zatürre gibi alt solunum yolu hastalıklarına yol açabilir. Bu durum, kalp-akciğer hastalığı, bağışıklık sistemleri yetersizliği bulunan hastalarda veya yaşlılarda daha sık görülür. Klinik belirtiler hafif olduğundan laboratuvar testleri genellikle kullanılmaz. Ancak gerektiğinde serolojik tetkikler ve polimeraz zincir reaksiyonu gibi laboratuvar testleri kullanılabilir.

Son haberler şöyle dillendiriliyor;

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (2019-nCoV) salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı 25’e yükselirken, 830 kişi virüsten etkilendi. Dün çıkan haberlerde virüsün yarasa çorbasından insana geçtiğini iddia ederken, başka bir araştırma hastalığın yılandan bulaştığını öne sürdü. Hastalığın sıfır noktası kabul edilen deniz ürünleri pazarı ise kapatılarak incelemeye alındı. Pazarda yasadışı olarak koala’dan Misk kedisine kadar pek çok hayvan satılıyor.

Bu durum ortaya çıktığından beri, bir senaryo da aklımdan geçmiyor değil… Savaşlar artık, topla, tüfekle yapılmıyor… Bu gibi virüsleri yayarak, düşmanı zayıflatmak, canından bezdirmek gibi yöntemler de uygulanıyor mu acaba? Hani bu virüsü havaya gaz yayar gibi yayarak insanların hastalanmasına sebep olmak ne kadar kolay değil mi? Üstelik canlı bombanın kendisini patlatmasıyla, yaptığı vahşet bunun yanında ne kadar da masum kalıyor. Bu elbette benim kafamı meşgul eden bir senaryo… Umarım böyle olmamıştır da…

İnsanı öldürmek Kur’ana göre zulümdür. İnsan hangi ameli yaparsa yapsın, onun bu kötülüğünü öğütle, iyiliği emrederek, sabır ederek anlatmak gerekiyor. Bu psikolojik ve bilimsel metotları olan ciddi bir alandır. Bir insana yapıcı olmak gerekiyor. Elbette, Kur’an gibi insanlığı kucaklayan ne dinler var ne de insanca metotlar. Yapıcı olmak ile insanlık bilir ki, bunun karşılığı öbür dünyada mükâfattır. Belki hiçbir maddi karşılığı da yoktur dünyada ama sonsuz hayatın geçer akçeleridir bu.

Hani Müslüman olmayan kişiye, Müslüman olun demiyorum ama Kur’anı okuyun lütfen… Kim bilir içinde faydalanacağız ve hayatınıza yansıtacağız ne güzellikleri görür, onları yaşamaya ve yaşatmaya başlarsınız. İnsana faydalı doğrular birdir ve sağlıklı ve huzurlu yaşamanın tek kaynağı da budur. Siz ne olursa olsun, bana ne derseniz, doğruları yaşatmak için çalışmazsanız, sağlıklı yaşamak için öğütler vermezseniz, ucu bucağı gelir size ulaşır, gelmez denen Corona virüsü gibi şerlerle uğraşırsınız. Nefes almak için kullandığımız havadan, tüm dünyaya bu tür virüsler yayılır ve bizde ölür müyüz diye korkar dururuz.

Madem yaratıcının doğrusu birdir, onun öğretilerine isyan etmenin de bir anlamı yoktur. Kul ya da köle olacaksanız, o Rabbimiz olmalı ve onun öğretilerini yaşamalıyız. Hala ikna olmuyorsa kişiler, sormalıdır o sahte tanrılarına, şeyhlerine ölüme çare mi bulmuşlar. Kanseri yenseniz belki kanserden daha tehlikeli hastalık türer ki, insan mutlaka ölümü tadacaktır ayeti ile bunu yaşayacaktır… Ölmeye sebep isterse, ol der olur ve yaratır Rabbim… İnsanlığın kurtuluşu, Kur’an mesajının yaşanması ile yalnızca mümkündür. Eğer yaşanmazsa, bu gibi virüsler, savaşlar, doğal afetler ile insanın canı çok yanacaktır, çok…

Virüsün yayılmasını önlemek ilk işimiz ama esas işimiz, bundan sonrakilerini durdurmak için Allah’ın rahmetini anlatmak ve yaşatmaktır dünyada.

Saffet Kuramaz