GÜLÜMSEYİN ÇÜNKÜ YAŞIYORUZ...
Sabah, bir gözünüz açık, bir gözünüz kapalı bir şekilde uyandınız :
Eğer iyi bir uyku çekmişseniz, bedeninizden bunun ödülünü isteyiniz
Yarım daire şeklinde bir bacağınız yataktan aşağıya asarak kalkar gibi yapıp kollarınızla var gücünüzle esneyiniz kemiklerinizi kırasıya ve de hafiften bir inilti çıkararak. Günü şöyle bir gözden geçirdikten sonra moralinizi en iyi seviyeye çıkarınız ve olumlu düşününüz günü olumlu yaşamak için. Başınızı uzatın ve perdenin aralığından camdan dışarıya şöyle bi bakıp of ya hava gene kapalı, bu yağmurlar neden hiç bitmiyor dedikten sonra, istemeye –istemeye olsa da kalkın yatağınızdan, çünkü mecbursunuz, sabah faslı başlamıştır artık.
Sabah kahvaltısı en zevkli olaydır kişi için. Mis gibi bir çayın yanında biraz beyaz peynir, birkaç tane zeytin- varsa salatalık, domateste fena olmaz, reçel de kabul, yeter ki bir başkası hazırlasın ve de sizi çağırsın, ‘’hadii kalk kahvaltı hazır’’ desin. Bu mümkün değil mi?, gene moralinizi bozmayın çünkü güne iyi başlamak zorundasınız, gün iyi olacak ya o bakımdan ne kadar pozitif düşünce varsa yükleneceksin..Aaa saat geldi evden çıkmak zorundasınız işe yetişmek için. Tam gaz evden çıktınız ve yolda rastladığınız bir komşunuza gülümseyerek bir günaydın fırsatı bulmuşsanız sakın ertelemeyin, komşunuz sizi görmemiş olabilir olsun hiç sorun değil. Elinde sigarası, yüzünde yılların yorgunluğu ve omuzları öne çökmüş, ayakkabıları kim bilir kaç yıldır boya yüzü görmemiş, bozulmayın ilerleyin mutlaka vardır size gülümseyecek birileri. Tam bakkalın köşesini dönüyorsunuz, neredeyse sizi ezip üzerinizden geçercesine gelen biriyle karşılaşıyorsunuz, bakıyorsunuz bir pardon demesini istiyorsunuz ama sizin varlığınızdan bile haberi olmadan yanınızdan geçip gidiyor dağınık bir halde. Omuzlarından ha düştü düşecek bir mont, bu sabah saçlarını taramayı unutmuş, sakallarına sanki yılların kirleri oturmuşta o yüzden jilet kesememiş, olsun; ilerleyin, normaldir insanlık hali bu sabah iyi bir şekilde uyanmamış olabilir ve belki bir şeye fena halde kızmıştır diye düşünüyorsunuz bir an.
Birkaç adım sonrası uzun sakallı bir herif, yanında iki küçük kız, tam önünden geçip arabaya biniyorlar ve kızların başlarında ki örtü neredeyse bu iki kızı boğacak şekilde bağlı, etekleri yerler de; bu yağmur da etekleri ıslanmaz mı diye düşünmeden edemiyorsunuz. Kızların öğrenci olduklarını sırtlarında ki çantalardan anlayabiliyorsunuz. Bir düşünce doğuyor kafanıza da, neden? İnsanlar yoksullaştıkça etekleri uzuyor ve başında ki örtü onları biraz daha mı boğuyor, günlük sıkıntılar yetmiyormuş gibi. Yoksa tam tersi bi dürüm mü? Bu kahrolası düzen, çarkını döndürebilmesi için bu düzene ayak mı uyduruyoruz? Düşünüyorsunuz, gideceğiniz yol 10=15 dakikalık bir yol ve bu yolda hiç bir gülen yüze rastlayamıyorsunuz; daha bunun durakta otobüs bekleyeni var ve otobüste yolculuk edenler dâhil değiller. İşten atılan kocaların evde ki hallerini hiç saymıyorum bile…2.324 TL maaş alıp bunun 1,500’ünü kiraya verip geri kalanıyla da, su –elektrik- ısınma- çocuk- mutfak masraflarını gidermeye çalışanları hiç katmıyorum. Âmâ bizler hala çok mutluyuz, bizler hala moralimizi bozmamaya çalışmalıyız ve yaşadığımız her gün için şükretmeliyiz çünkü burası Türkiye, her an sakat kalabilir, her an bir trafik kazasın da ölebiliriz, ya da bir kaza kurşununa kurban gidebiliriz.
Hiç olmadı yedinci kattan düşen bir cam bizi komaya sokabilir dimi? ee hadi o zaman gülümseyin çünkü yaşıyoruz, ne duruyorsunuz hadii.. :)
Gündüz YAVUZ.
YORUMLAR
Yaşıyoruz ama nasıl? Tesadüf mü demek lazım yaşadıklarımıza belki de, oysa ki hayatta tesadüflere yer yok. Her şey bir kader doğrultusunda geçip gidiyor kimi buna tesadüf diyor kimi alın yazısı, desinler her ikisine de saygımız var. Hayat bu gülümsemeyi hak ediyor, her nefes alışımız bir armağan unutmamalı... Kutlarım güzel bir yazıydı...