- 1236 Okunma
- 10 Yorum
- 3 Beğeni
DİLİMİZE SAYGI
Her insanın bir ‘anadili’ vardır ve bu onun asıl dili sayılır. Sonra eğilimleri ya da eğitimleri gereğince öğrendiği diller, ‘bildiği yabancı diller’ olarak sayılır ve bu sayıya anadili girmez.
Dünyada ağırlıklarını koymuş kültürlerin en büyük özelliği ‘dil milliyetçisi’ olmalarıdır.
Fransa’da bir nedenle bir süre kalmış hiçbir İngiliz ülkesine döndükten sonra kapıdan girerken ‘bonjour’ ya da çıkarken ‘au revoir’ demez…
Aynı durumdaki bir Fransız da İspanya’dan döndükten sonra ‘ciao’ ya da ‘addio’ demez. Haddini aşan biri bunu yapacak olsa, ona eşlik edilmediği gibi yadırganır da…
Bizde herhangi bir nedenle bunu yaşamış olanların çoğu, döndükten sonra bozuk aksanlarıyla ( o ülkeyi ve kültürü bildiklerini bildirmek için) geldikleri ülkenin sözcüklerini cümlelerine sokuşturmayı çok severler. Hemen her konuda milliyetçiliğini savunan bu ülkenin insanları asıl milliyetçiliğin dille yapılacağından, dillerini koruyamazlarsa bir gün bu asimile olma sürecinin onların tüm özgürlüklerinin sonu olacağından ya haberdar değiller ya da umursamıyorlar.
1977’de sadece arkadaş gruplarıyla oluşturdukları bir turla Avrupa gezisine çıkan annemle babam Fransa’da yaşadıklarına çok şaşırmışlar. O geziden babam dönemediği için yıllar sonra annem anlatmıştı bize bunu.
“Eyfel Kulesi’ndeki restorana tüm grup yapılan rezervasyon üzerine belirlenen saatte gittik. İçerde bizden başka gruplar da vardı. Biz ayrılan masalara oturduk, rehberimiz gidip bir kez daha mönü hatırlatması yaptı. Bir süre sonra servisler başladı. Sıra sıcaklara geldiğinde farklı bir et geldi. Büyüklüğü ve kokusu bize çok yabancıydı, mönünün karıştığını düşündük.
Rehberimiz geçen garsonlara sesleniyor, yaklaşan her garson eğilip biraz dinledikten sonra ifadesiz bir yüzle masamızdan uzaklaşıyordu. Birkaç kez tekrarladıktan sonra rehber sinirlendi ve gidip şef garsonu buldu. Bir süre konuştular, rehber önce şaşkın sonra da mahcup bir ifadeyle konuşmasını tamamladı. O masaya gelirken kalabalık bir garson grubu hemen servisleri tamamladı.
Biz şaşkın, açıklama yapmasını bekliyorduk.
Şef garsonun yanına gelince deminden beri garsonlara anlatmaya çalıştığı halde hiçbirinin ilgilenmediğini, buna çok şaşırdıklarını serzenişli bir dille söylemiş. Şef garson:
- Hangi dille seslendiniz?
- İngilizce
- Neden?
- Her yerde bilinen bir dil diye. Böyle turistik bir yerdeki garsonlarınızın İngilizce bilmediğini düşünemedim.
- Bizim garsonlarımızın hepsi birkaç dil bilir. Gerektiği yerde, kendi işlerini görmeleri gerektiği kadar konuşurlar. Siz, tercih yaparak geliyorsunuz, geldiğiniz ülkenin dilini konuşmak zorundasınız. Bakın şimdi Fransızca konuştunuz, hiç sorun kalmadı!..
Biraz sonra yine bir garson ordusu servislerimizi getirdi. Rehberimizle bir süre Fransızca konuştular, bunların içinde az önce dinlemeden gidenler de vardı. Grupları karıştırdıkları için mönüler yer değiştirmiş.”
...............................
Bunu dinlediğimde henüz yirmili yaşlarımın başındaydım ve Türkçe Öğretmenliği okuyordum, çok etkilenmiştim.
Bizim ayakkabı boyacımızdan, garsonumuza, valelerden simitçiye kadar herkes içinde yarım yamalak ve aksanlı cümlelerle yabancı dilleri konuşarak bir turizm seferberliği içinde katkı sunmaya gayret ediyorlar (!) Buna rağmen turist bize beklendiği kadar gelmiyor, biz de dilimizi SATTIĞIMIZLA kalıyoruz.
Keşke her vatandaşımıza dil öğretebilsek, ‘her dil bir insandır’ sözünü çok severim. Ama yukarıdaki örneklerden dolayı ne kendi dilimizi biliyoruz ne de konuşmaya çalıştıklarımızı… garip bir durum!
Bizim insanımızın hangi kültüre yakın olduğunu anlamak için önce çocuklarının adlarını sorabilirsiniz, sonra da bir süre sohbet etmeniz yeterli olacaktır.
İslamlaşırken Araplaşmanın sonucunda 11. yüzyılda dilden fire vermeye başladık. 19.yy bu konuda ilginç bir ayırımı gösterir. Doğu kültürüne yakına olanlar, ağır ve ağdalı Osmanlıcayı okuyup yazmayı/bilmeyi meziyet yerine koyarken İslamlaşmayı yanlış anlayan aynı millet, nasıl Arapça sözcük kullandığında daha iyi Müslüman olduğunu zannediyorsa Batılılaşmayı da yanlış anlamış ve birkaç sözcükle Batılı ve modern olduklarını zannetmişlerdir. Aynı dönemde yazılan eserler incelendiğinde yazarın da yatkın olduğu kültürü çıkarabilir ve toplumun ikiye bölünmesi için çabaların o zamandan başladığını görebilirisiniz.
Tehlikenin farkına varan Ömer Seyfettin Selanik’te çıkartılan Genç Kalemler dergisinde Ali Canip Yöndem’e ithafen yazdığı ‘Yeni Lisan’ başlıklı bir edebi mektup yayınlar. “Bunu yalnız başaramam. Geliniz Canip Bey, edebiyatta, lisanda bir ihtilâl vücuda getirelim.” der. Hitabından dolayı bir edebi mektup sayıldığı gibi içeriğindeki konu işlenişi ve yaklaşımıyla da bir makale niteliği taşıyan yazısıyla Ömer Seyfettin ‘Milli Edebiyat’ akımını da başlatmış olur.
O dönemde milli ve özgürlük sözcükleri çok da hoşa gitmediği için Ömer Seyfettin hiç destek görmediği gibi çok zor yıllar yaşamış, otuz altı yaşında şeker hastalığından vefat etmiştir. Onu hiç kimse tanımadığı ve cenazesine sahip çıkmadığı için kadavra işlemi yapılmış, kafası kesildikten sonra, onu tanıyan bir hastabakıcı bu bedenden ayrılmış kafayla hatıra fotoğrafı bile çektirmiştir.
Demem o ki!..
Kendi kültüründen bu kadar uzak duran, kendini yanında istemeyenlere bu kadar sokulmaya çalışan bir kültürde ‘dil milliyetçiliği’nin önemi ve gerekliliği hiçbir zaman yeterine anlaşılamadı ve bu konuya toplum sahip çıkmadı.
Böl – yönet politikasının ilk ayağıdır dil!... Hangi taraftan gelirse gelsin karşı durmalı, kendi dilimizin üstüm özelliklerinin artık farkına varmalıyız.
Konu çok uzamasın diye yazmıyorum, ilgilenenler için konuyu detayıyla açıklayan linkler aşağıdadır.
ATATÜRK’ün Türkçeyle ilgili özlü sözleri:
- “Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. “
- “Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. “Türk milletindenim.” diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.
- “ Türk Dili’nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.
- “Bir ulusun dili, bütün bilim kavramlarını oluşturacak şekilde gelişmemişse, o ulusun bilim ve kültür alanında bir varlık göstermesi beklenemez. “
TÜRKÇEYLE KALIN!..
Saygılarımla…
03.01.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
KAYNAKLAR:
www.yenicaggazetesi.com.tr/ali-canip-53881yy.htm
www.edebiyatciyim.com/genc-kalemler-dergisi/
ailevecocuk.net/omer-seyfettin-kimdir/
www.cokbilgi.com/yazi/ataturkun-dil-ile-ilgili-sozleri/
YORUMLAR
Ömer Seyfettin... Çok severim ama nasıl öldüğünü bilmiyordum...
Fransa’nın dil konusundaki hassasiyetini duymuştum ama yaşayan birinden dinlemek farklı elbette.
Bu çalışma/yazı da çok değerli. Anlatılanlara katılmamak mümkün DEĞİL. Biz; toplum olarak sadece dilde değil; her şeyde uçlara savrulanız... Öz benliğimizi bir bulsak. Bu konuda Atatürk siz ayrıntılarını muhakkak daha iyi bilirsiniz çok çalışma yaptı ama nedense istenilen başarı tam olarak sağlanamadı. Aydınlarımızın Avrupa öz’de Paris aşkı, İslamcıların Doğu hayranlığı maalesef Türkçe’yi özel kılmadı. Yabancı sözcük hayranlığını anlamak iç’in bırakın büyük şehirleri Anadolu’nun ücra köşelerine bile bakmak yeterli.
Biz kreşte İngilizce öğretmeyi başarmaya çalışan milletiz yeter ki parasını ödeyerek ebeveyn olarak vicdanlarımızı yıkayalım...
Çok güzel çalışmaydı...
saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok hazindir Ömer Sayfettin'in hayatının son yılları. Ne kadar onurlu bir nesilmiş ki onlar, kimseye sığınmaya, kimsenin kanadının altına girip arka bahçede nefer olmayı kabul etmediği için zorluklar yaşamı, ama milleti adına düşündüğü ve başlattığı değerlerinden hiç vazgeçmemiştir.
Tarih çıkarı için yaşayanları yazmaz, kendi döneminde yeterince kıymeti bilinmemiş de olsa halkı için emek verenler onları düşünenleri yazar... Ömer Seyfettin bu konuda çok kayda değerdir.
Uygun bir zamanımda Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Halide Edip Adıvar ile iligili 'ezberlerinizi bozacak' bir yazı paylaşmayı düşünüyorum!.. Artık bazı şeyler bilinmeli!... :(((
Dil öğretilmesine hiç karşı değilim Ersin Bey... Anaokulundan da başlayabilir bu... erken yaşta dil çok kolay öğrenilir çünkü... japonlar da böyle yapıyor... Ama çocuklarına okullarda ve evde dil bilinçlerinden ve ulusça ödenen büyük bedellerin nedenlerinden söz ettikleri için birkaç dil bilen Japon, bunları nerede kullanacağını çok iyi biliyor, kendi diliyle kurdukları cümlelere başka dil öğrendiklerini belli etmek için birkaç sözcük sokuşturma densiziliğini yapmıyorlar!..
Daha bize çok var, çoook!...:((
Yazımı değerlendirmenize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Hocam bu yazınız için size teşekkür ederim.
Yazınızın altında bana da bir imzalık yer ayırırsanız sevinirim.
Anamın ak sütü gibi helal olan Türkçe'mizle ilgili ne söylesek ne yazsak az olur.
*
Türkçe Düşün Türkçe Konuş Türkçe Yaz..!
Tertemiz, Anamın ak sütü gibi
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
Özünü bilendir insanın dibi
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Sitemim bu güne ve de dünedir
Türkçeden gayrıya özenmek nedir
Aslı inkar eden haramzadedir
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Deyimler tanımlar atasözleri
Orhun Kitabesi nurlu yüzleri
Dedem Korkut aydınlatır bizleri
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Yunus ol sözlerin bal kaymak olsun
Veysel ol ilhamın gönlüne dolsun
Çoluğun çocuğun özünü bulsun
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Hatayi Farsçayı bilirdi elbet
Tarihte yerini alırdı elbet
Pir Sultan başka dil bulurdu elbet
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Dili yozlaştırmak olamaz fikir
Biz Türküz hiç kimse göremez hakir
Allah Türk yaratmış binlerce şükür
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Kanımız asildir özümüz asil
Atatürk yolunda yürümek usül
Aslını sevmeli bütün bir nesil
Türkçe düşün Türkçe konuş Türkçe yaz..
-
Suat Zobu
https://www.edebiyatdefteri.com/siir/1225593/turkce-dusun-turkce-konus-turkce-yaz--!.html
Selam ve saygılar Hocam..
Serap IRKÖRÜCÜ
Sizin de bu konudaki hassasiyetiizi biliyorum, yazıma ilginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim Suat Bey. Buyrun beraber imzalayalım..
Saygılarımla.
Serap Öğretmenim!
Yine en can alıcı noktaya, eğitimci kimliğinizi öne çıkartarak parmak basmış, kanayan yaramızı gözler önüne sermişsiniz.
Bu yazı, öncelik ve özellikle; iktidar kanadına brifing olarak verilecek, içerik ve derinlikte bana göre çok anlamlı bir makale.
Sonra mı?
Haddim olmayarak, size bir önerim var! Bulunduğunuz il ve ilçelerde lise ve üstü okullarda, gönüllü konferans vermeniz ver bu konuyu işlemeniz olacak.
Biliyorum bu önerim çok kolay değil, lakin benim çevremde; lise öğretmeni arkadaşlardan, bu tür etkinliğe katılanlar var.
Lakin onlar cumhuriyet ve değerleri yerine başka şeyler anlatıyor.
Değerli hocam ben zaman zaman bu konuda makale yazıp, ulaşabildiğim yerlerde paylaşıyorum. Paylaşıyorum da ikamet ettiğim yerlerde açılan kafelerin bile yabancı zincir oluşturmasına engel olamamanın hüznü hep üstümde.
Bırakın onları, Kadınlarımız bile selamlaşırken SELAMÜNALEYKÜM diye giriyor topluluğa. hatta gençlerimiz, genç kızlarımız, Araplaşmaya gönüllü...
Sizi yürekten kutlarım Hocam
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sorun çok tabii Necati Bey, benimkine 'algıda seçicilik' denebilir. O nedenle beni çok fazla rahatsız ediyor galiba...
Çok daha donanımlı öğretmenlerimiz vardır Necati Bey. Ben öğrencilerimle burada paylaştıklarımın kat kat fazlasını öğrencilerimle süreç içinde paylaşıyorum ama bu kadar...
Kültürel hegomonyanın asli değerlerimizi yok etmesine kesinlikle izin vermemeliyiz.
Uzak doğulu araba yapıyor, adından farına kadar kendini sanki arabaya kodluyor. Arabanın adını duyduğumuz an, ait olduğu kültürü tahminedebiliyoruz, önden görünce de farların şeklinden dolayı tasarımcısını görmüş kadar oluyoruz, çekik gözleriyle...
Demek istediklerim işte bunlar, faşizm değil!... Kendinin farkına varmak ve bunu kabullenmek, en azından kendşnden ve geçmişinden utanmamak. Bu, bir ezikiltir. Biz böyle bir duyguyu yaşayacak bir geçmişten gelmiyoruz, başımız dik durabiliriz.
Tüm güzel sözlerinz, ve samimi değerendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.
Dil bir ülkenin en önemli konularından birisidir. Dil de birlik aynı zamanda ülkede de birlik ve bütünlüğü sağlar. TDK Türk Dil Kurumu Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Milletine armağan edilmiştir. Son yıllarda dilimize ve milli kültürümüze her yönden büyük saldırılar var. Yeni yetme gençlerinde bir çoğu dile gereken özeni göstermekten ve tehlikenin büyüklüğünü anlamaktan uzaklar. Gerek sosyal medyada gerekse, birbirleri mesajlaşırken, saçma sapan kelimeler ile dili fazlasıyla zarar vermektedirler. Dil bir ülkenin şerefi, gururdur. İngilizler 1800 lü yıllarda İrlandayı sömürge yapmak istediklerinde önce dillerini bozmak ile başlamışlardır işe. İrlanda'nın İngilizce'den çok daha zengin Gaelik denen lisanlarını yasaklamışlar, okullardan da kaldırmışlar, bir iki nesil sonra Gaelik lisanını kullananların oranı yüzde doksanlardan yüzde beş, yüzde onlara kadar düşmüş ve sonra İrlanda'nın sömürgeleştirilmesi çok daha kolay olmuştur. Bizlerde kültür emperyalizmine ve bu dil sömürülerine karşı toplumumuzun bilinçli fertleri olarak her zaman mücadele etmeliyiz, yoksa bir iki dönem sonra farklı kuşaklar birbiri ile anlaşamayacak duruma geleceklerdir... Bu gün ikiyüzelli milyonluk bir coğrafyada konuşulmakta olan ve dünya dilleri arasında, kullanım açısından ilk on da olan bir dil, saygıyı da her yönü ile hak ediyor. Bir çok Avrupa ülkesinde dillerinin korunması için yasalar çıkarılmış durumda, bizim de bu örnekler gibi, yasalar ile koruma altına almamız lazım dilimizi. Ticaret yapan bir çok insan dükkanına yabancı isim koymakta bir sakınca görmüyor, anlaması gerçekten zor. İş yerine yabancı isim koyunca sanki daha çok mal mı satıyorsun arkadaşım? Görsel ve yazılı basında hizmet sunan insanların özellikle konuşurken çok dikkatli olmaları lazım. TRT bu konuda her zaman dikkatli olsa da, diğer kanallarda ve yazılı basında da bunu görmek istiyoruz. Gayet uyarıcı ve güzel bir yazı olmuş. Kutluyorum yürekten Serap Hanım...
Serap IRKÖRÜCÜ
Genetik kültürel şifre diye bir kodlamanın kuşaklar boyunca edinilenlerin toplamı olarak gen haritamıza işlendiği fen ağılıklı bir makalede yazıyordu. Dil, bu konuda başı çeken konu.
Öyle olunca bugünkü gençleri suçlamak işin kolaycılığı. Onun kodlamasında yüzyıllarca kendi dilinden vazgeçmiş bir kültürün kazınmış izleri var. Eskiler o taraf için yaptı, gençler bu taraf için yapıyor. Sonuçta olan Türkçeye oluyor Ahmet Bey.
Dilini kaybedeb ulusların asimile olacaklarına canlı örnek sizin verdiğiniz İngiltere - İrlanda örneğidir . Birçok gencin bilmediğini düşündüğüm bu örnek çok iyi incelenmeli, çıkarımlarını herkes kendi ülkesine uygulamalıdır. Biz de sekiz yüz yıllık süreçte asimile olmadıysak ;
1- Bunu Türkçenin teknik olark dayanıklılığına ve üstünlüğüne
2- Ramak kala Atatürk'ün kurtarıcılığında cumhuriyetin kurulmasına borçluyuz.
Değindiğiniz gibi tabelalardan firma adlarına kadar bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki... Siz eklediğiniz için çok teşekkür ederim.
Detaylı değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Yazınızda konuya daha bütüncül bakarak değerlendirmişsiniz.
Tarayıcılara bir dille gireceğinizi sözcük ya da cümlenin çevirisini isteyeceksiniz mutlaka. İşte benim de anlatmak istediğim bu.
Yazının tümünde diller arası bir üstünlük saptaması ya da hangisinin nerede ne kadar konuşulduğu değil de her dilin kendi içindeki yeterliliğinin tamamlanma çabasının gerekliliği var.
Konuya farklı pencerelerden bakmışız galiba...
İlginize ve yorumunuza teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Dili bir toplumun İstikbali ve Dinidir.Ve insan fert fert;Toplum,topyekun bildiği kelime kadar akla ve ahlaka sahiptir. Dün arap harfleriyle yazılan Türkçe bu gün Latin harflerle yazılıyor. Olaya siyasi pencereden değil.Türk olduğum ve Türk denince Akla İslamın geldiğinden emin olduğum için yazıyorum.Sanki latin harflerinden önce Türkçe yokmuş gibi bir intiba bırakıyor yazınız.Osmanlıca diye bir dil mi var merak ettim doğrusu.
Ve dilimizin Saygıya değil sevgiye ihtiyacı olduğuna inanıyorum.Yabancı dillerin Devlet eliyle teşfik edildiği.ana okulunda bilmem kaç lisanın öğretildiği Caaaanım ülkemde,Türkçe her gün biraz daha iğdiş edilirken bu nevi yazılara ihtiyaç olduğunu biliyor, saygının sevgisizlik neticesinde yeşeren Korku ve çekinceler silsilesi olduğuna inanıyorum.
Hayırlı sabah ve Ömür.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hakim olmadığınız konularda paylaşım ya da yorum yapmamanızı öneririm... ya da bilgilenmek için çaba harcamanızı...
Saygılarımla.
Çok çok güzel bir yazı
Türkçeye yabancılaşmayı ben öz güven eksikliğine bağlıyorum
İnsanların kendisini aidiyet bağıyla bir özentiyle başkalaştırması
çok komik ve de gülünç hal aslında, böylesi bir durum ancak öz güven yoksunluğuyla
açıklanabilir.
Konu bakımından yerinde bir yazı
vede etkili bir sunum gücüyle işlenerek
dökülmüş kaleminizden
Tebrikler değerli Öğretmenim
Nice saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginize, yorumunuza ve beğeninize çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Necati Kavlak
Türkçeye yabancılaşma, özgüven eksikliği değil; bilinçli asimile uygulama ihanetidir.
Biliyorlar ki Türk milleti diline, örfüne, milli kimliğine bağlı kalırsa onu dize getiremez.
En kolayı din kisvesi altında Araplaştırmak. Kullandığımız isimlere bir bak,
Hepsi Arap adı. Selamlşmamı Arapça. İyi dileklerimiz öyle. Ondan sonrada devşirmeler Türk ‘ü asimile etmekle suçluyor.
Bu konuda konuşacak çok şey var.
Selam muhabbetle kal.
Sevgili Serap Hocam, geçmişte ilgimi çeken bir yazıda ilginç bir iddia ve bilgiye denk gelmiştim. Dünyanın gelecek yüz yıllardaki siyasi yapısının geçmişte olduğu gibi imparatorluklar şeklinde oluşacağı ve kurulacak o imparatorluklar bünyesinde gönüllülük esasına dayalı yer alan devletlerin de sosyalist öğretilere benzere bir sistemle yönetileceğinin iddiasıydı.
Okuduğum o yazıya göre! Günü geldiğinde o imparatorluğu kuracak kurucu ülkenin en temel özelliğinin ve belirleyici faktörünün sanıldığı gibi askeri güce sahip olması değil, ekonomik, teknolojik ve kültürel gelişmişlik seviyesini yakalayabilmiş ülke olacağı iddiası idi. Bu gelişmişliğin başında da DİL geliyormuş! Ancak kurulacak imparatorluğun kurucu devletinde aranan en temel özellik tek bir dile sahip olması değil aksine DİL çeşitliliğine sahip olması ön şartı ile bunun mümkün olacağı iddiasıydı.
Türkçe'mize sahip çıktığımız gibi müthiş bir zenginliğimiz olan yerel dilleri de yaşatabilmeliyiz. Eğer bu iddia bir gün gerçekleşirse kurulacak imparatorluğun muhtemel kurucu ülkesi biz olabiliriz. Neden olmasın o kültürel zenginliğe fazlasıyla sahibiz.
Bizler göreme sekte gelecekte ekonomik ve teknolojik güce sahip olacağımıza olan inancım da tamdır.
Keyifli bir yazıydı kaleminize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Küresel ısınmaya kendi hatalarıyla sebep olmuş, dünyayı yok etmeye doğru götüren insanoğlu, hâlâ hırslarını gerçekleştirme peşinde koşarken yazınızda söz ettiğiniz bu senaryolar yalansız dolansız nasıl gerçekleşir bugünkü akıllarla pek anlamıyorum doğrusu.
Ekonomik - teknolojik - kültürel gelişmişlikteki bir ülkenin askeri gücünün de buna eşlik edemeyeceği varsayımını çok da gerçekçi bulmadım açıkçası.
DİL konusunda üzerinde çoktandır çalışılan ESPERANTO diliyle ilgili bir deneme belki yakında gündeme gelir. Sözcüğün çağrışımından da belli, bu seferki egemen dil de ispanyolca olacak gibi...
Ali'nin külahı Veli'ye.... Veli'ninki Ali'ye...
Yazınızın sorundaki temenninizin umarım bir dayanağı vardır da hepimiz yürekten katılırız.
İlginiz ve samimi değerlendirmeniz içn çok teşekkür ederim Serhat Bey.
Saygılarımla.
mirim
Ve şu can çekişen ülkenle ilgili hayal gücüne bayılıyorum...
Serhat BİNGÖL
Kısaca konu üretim ve tüketim hızı arasındaki eğri ve bunun dünya siyasetine olabilecek muhtemel etkileri idi. Örneğin geçmişte bir birim üretime yüz birim talebin olmasına karşın günümüzde yüz birim talebe bin birim üretim olması ilerleyen zamanda ise üretim dengesinin tüketim dengesinin çok üzerine çıkması gibi….
O yazıda geçen iddialar yalansız dolansız nasıl gerçekleşir onu bende tam olarak bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, günümüze göre bundan yüz yıl öncesi insanlığın sahip olduğu ekonomik ve teknolojik farkın, bundan yüz yıl sonrası için misliyle katlanacağı gerçeğidir. Bir başka gerçekte dünya üzerinde yaşayan insanların bir kısmı muazzam bir servetin içinde yaşarken diğer bir kısmının açlık ve yoksulluk içerisinde yaşamasıdır ki bunun da bir sonunun olacağı kesindir.
Günümüz de var olan Afrika’dan güney Amerika’ya Ortadoğu’dan uzak Asya’ya kadar vs süren ve maalesef sonu toplu ölümlerle biten çeşitli göç hareketleri bu sürecin habercisi gibi….
O günün şartların da egemen güçler, diline özen gösteren milli sanayisini ve ekonomik üst yapısını tamamlamış, teknolojik ve bilişim alt yapısını oluşturmuş kültürel değerlerine sahip çıkabilmiş ülkeler olacaktır.
Ülkemizin sahip olduğu genç nüfusu coğrafik ve kültürel avantajlarını vs göz önünde tutarsak dünyanın güçlü ülkelerinin arasında olmaması için hiçbir neden yok. Yeter ki kendi değerlerini küçümsemeyen ülkesindeki değişimi ve gelişimi görebilen insanlarımız olsun yeter.
Saygı ve sevgilerimle…
TDK.
Kuruluşunun anlamını yitirmiş
Oysa
Atatürkün çalışmalarını son anına kadar takip ettiği ve önemsediği bir kurum du.
Türk olduğunu kabul etmeyen, arap kültürünü benimseyen yöneticilerin yönettiği bir ülke de
siz degerli öğretmenlerimizin gayretli çalışmalarına ulke olarak çok ihtiyacimiz olacak
Sizi yürekten tebrik ediyorum
Serap hanım
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu konu TDK'nin çok üzerinde bir devlet poitikasıdır ne yazık ki... Orası bir devlet kurumudur ve özer olmadığı için de alanının sınırları vardır.
Üstelik bu kadar yıl içinde yeterliliği olmayan birçok kişi bu kuruma yönetici yapılarak işlevi zaten bilerek sorgulanır hale getirildi.
Dile dışarıdan gelecek her müdahale aynı zararı verir, yönü neresi olursa olsun. Dilin değerini veönemini bilenlere çok iş düşecek gibi görünüyor.
İlginize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
İngiltere’de en çok konuşulan ikinci dil: Lehçe
Yapılan araştırma sonuçlarına göre İngiltere'de en çok konuşulan ikinci dil Lehçe iken Türkçe 12'nci sırada yer alıyor
İngiltere’de en çok konuşulan ikinci dil: Lehçe(Polonyaca)
31 Ocak 2013 11:43
İngiltere’de 2011 yılında yapılan nüfus araştırmasının sonuçlarına göre İngilizce'den sonra en çok konuşulan dil Lehçe (Polonyaca).
Guardian’da yer alan habere göre Açık ara ikinci olan dili 546 bin kişi konuşurken, 99 bin kişinin konuştuğu Türkçe, en çok kişinin konuştuğu diller sıralamasında 12. sırada yer aldı.
Anadili İngilizce olmayanların nüfus içindeki oranı ise % 8 civarında. Financial Times ise, 2 milyona yakın yetişkinin, akrabası olmayan kişilerle evini paylaştığını ve bu oranın nüfusun yüzde 7,9’una denk geldiğini belirterek, “Kiracılar Kuşağı” benzetmesi yapıyor.
Daily Telegraph ise 56 milyonluk İngiltere ve Galler nüfusu içinde “Hristiyan” olduğunu belirtenlerin oranının 10 yıl içinde % 72’den % 59’a gerilediğine dikkat çekiyor.
Habere göre, Müslümanların oranı % 2’den % 5’e çıkarken, hiçbir dine mensup olmayanların sayısı iki kat artarak 14 milyonun üzerine çıkmış.
(BBCTürkçe)
https://t24.com.tr/haber/ingilterede-en-cok-konusulan-ikinci-dil-lehce,222729
Bizim neslimiz Y kuşağı, ülkemizdeki kültürel çatışmanın çocukların beyinlerine tecavüzüyle sonuçlandı. Öncelikle camilerden ve cemevlerinden başlayan dilde yabancılaşma, Kürtçe konusunun gündeme gelmesiyle boyut atladı. Dinde Türkçeleştirme büyük bir maharetle unutulurken, bir kaç kelime arapça bilenler şimdiki geldiğimiz durumun müsebbipleridir.
İngilizce ve Osmanlıca olmak üzere bir kaç dil kursuna gittim, lakin iş hayatımda kullanım olanağı pek olmadığı için hepsi yarım yamalak kaldı.
Türkçe olimpiyatlarını çok sevdim. Dünya dilleri arasına Türkçenin girmesini çok istedim. Siyasilerin açıklamalarında çin seddinden alplere kadar Türkçe bir coğrafyadan bahsedilse de pek bir şahit olamadım.elbette ben şahit olamadığım için yok değildir, kimi ortaasya türk lehçelerini dinler anlamaya çalışırım, yine de yüzde 50 üstünde bir anlama sağlayamam. Türkülerde, şarkılarda, ninnilerde vb dil burada doğar değil mi?
İnternet ortamında en çok kullanılan tarayıcı ihtimal Google Choreme'dir ve bu tarayıcının dil çevirme özelliği var. Ve düşündükçe karşıma çıkan yegane sonuç: teknoloji geliştikçe yabancı dil sorunu komple ortadan kalkacak.
Bu nedenle herhangi bir Türkçe veya yabancı dil sorunumuz kalmayacak sanırım..
Kusura bakmayın hocam, ancak gelecek de böyle sorunların tartışılacağını bile öngöremiyorum..
Teknolojinin fendi, ve özet ve hız yenecek bir çok şeyi...
bunun yanında size bir sorum olacak, olur da bu ülkeden taşınmak isterseniz; hangi coğrafyada hangi ülkeyi tercih edersiniz??
Saygılarımla..
Serap IRKÖRÜCÜ
( özür dilerim, youm size aitti, farklı giriş yapmışım... )
Yazınızda konuya daha bütüncül bakarak değerlendirmişsiniz.
Tarayıcılara bir dille gireceğinizi sözcük ya da cümlenin çevirisini isteyeceksiniz mutlaka. İşte benim de anlatmak istediğim bu.
Yazının tümünde diller arası bir üstünlük saptaması ya da hangisinin nerede ne kadar konuşulduğu değil de her dilin kendi içindeki yeterliliğinin tamamlanma çabasının gerekliliği var.
Konuya farklı pencerelerden bakmışız galiba...
İlginize ve yorumunuza teşekkür ederim.
Saygılarımla.