- 655 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
TORUNA MASAL OKURKEN BİR TARAFTAN DA TELEVİZYON SEYREDERSEN OLACAĞI BU---1. BÖLÜM ---
İki yaşındaki torunumun kitaplara olan düşkünlüğü sebebiyle onun anlayabileceğini umduğum bir kaç masal kitabı aldım: Pinokyo, Sindirella, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Fareli Köyün Kavalcısı ve Kırmızı Başlıklı Kız... Bir sevindi bir sevindi ki görmelisiniz.
Torun sevinmesine sevindi ama ben başıma iş almış oldum. Şimdi ikide bir elinde kitaplar geliyor ‘’Ogu !’’ Diye emri patlatıyor. Yani oku.
Okumak dert değil tabii ki. Asıl sorun tam televizyonda programlara dalmışken ‘’Ogu’’ diye tutturması... Bir diğer sorun da kitaplardan birinden bir sayfa okumadan öteki kitabı burnuma dayayıp ‘’ Ogu’’ demesi.
İşte yine böyle bir gündeyiz. Bir taraftan torunuma kitapları okuyorum, bir taraftan da televizyon seyrediyorum.
Bir varmış bir yokmuş. İtalya’nın Venedik kentinde yapayalnız yaşayan Gepetto Usta adında 65 Yaşlarında bir yaşlı adam varmış. Bu yaşlı adamın işi gücü olmadığından bir sürü kereste ya da odunu evinde yontup yontup onlardan adamlar yapmaya çalışırmış.
Gepetto usta bir gün yine odunu yonta yonta bir adam yapmış. O adama Pinokyo adını vermiş. Sonra yüce Rabbimize yalvarmış. ‘’ Ey göklerdeki babamız. Şu oduna bir can ver de yalnızlıktan kurtulayım.’’ Allah, melekleri vasıtasıyla ‘’ Sapıtma Gepetto. Ben sadece göklerde değil her yerdeyim. Hem senin nereden baban oluyorum hıyar ! Ama yine de senin oduna can vereceğim’’ Diye haber yollamış ve Pinokyo’ya can vermiş.
Pinokyo’nun canlandığını gören Gepetto Usta
-Bay Pinokyo! Böyle işsiz güçsüz olmuyor. Gel seninle Venedik’e yeni bir kanal açalım. Böyle yaparsak paraya para demeyiz.
Pinokyo hemen itiraz etmiş:
-Gözlerinden öptüğümün babası ! Aklını mı yitirdin sen. Venedik’in her yanı kanal. Başka işin gücün yok mu senin?
Gepetto usta Pinokyo’nun bu ukalalığına kızmış:
-Bay Pinokyo! Allah’ın odunu ! Sen ne anlarsın kanaldan?
Pinokyo da kızmış tabii ki.
-Senin derdin sanırım Montrö Antlaşmasını delmek. Deldirmem.
Montrö Antlaşması lafını duyan Gepetto Usta dellenmiş.
-Ne münasebet. Eğer bir kanal yaparsak milletimiz artık kanal tedavisi için diş hekimlerinin kapısına yığılmayacak.
Onlar böyle konuşurken Gepetto ustanın çoook eski bir dostu olan Ancela hatun kapısını çalmış
-Gepetto Usta müjde. Sana bir hatun buldum.
Hatun lafını duyan Gepetto usta’nın gözleri parlamış.
-Vallah mı?
-Vallahi de billahi de buldum.
-Bilirsin ben kalender meşrebim. Güzel çirkin aramam. Gönlüme bir eğlence isterim olsun. Saçları samur,gözleri mahmur,biraz da şirin olsun. Yan bakışı yaksın, cilvesi yıksın, olur ise böylesi olsun.
Pinokyo, eve bir üvey anne geleceğini anlayınca korkuyla fırlamış yerinden.
-Baba ! Sakın evleneyim filan deme. Evlenirsen takatin kesilir. Sonra o kanalı nasıl yaparsın di mi ama? Haydi şimdi şu çöpçatan kadını sepetle de bir an önce kanala başlayalım seninle.
Gepetto Usta uyanık adam. Pinokyo’nun yalan söylediğini, arkadaşı Ancela’ı sepetlemesi halinde kanalın yapımında kendisine yardım etmeyeceğini anlamış. Zaten Pinokyo’nun burnu uzayıp durduğundan yalan söylediğini anlamak hiç de zor değilmiş. Bu arada ev oldukça soğuk olduğundan Ancela seslenmiş Gepetto Usta’ya
-Sobayı yaksana usta. Oda çok soğuk.
Gepetto Usta etrafa bakmış. Bir kıymık bile odun yok. Sönmek üzere olan sobanın yanına gelmiş ve ‘’ Amaaan, nasılsa karı geliyor, artık Pinokyo’ya ihtiyacım kalmadı’’ Diyerek Pinokyo’yu kaptığı gibi sobaya atıp yakmış.
Derkene efendim Gepetto Usta, Ancela’nın tavsiye ettiği o hatun ile dünya evine girmiş. Ülkenin başkanı nikah şahitliklerini yapıp nikah cüzdanını kadına verdikten sonra Gepetto Ustanın kulağına eğilmiş: ‘’En az üç çocuk isterim haaa. ‘’
Gepetto Usta içinden ‘’ Ne üç çocuğu başkanım. Yaş 65, şurada 66 ya iki ay kaldı.’’ Dese de dışından ‘’ Gepetto’ya güven, gerisini merak etme sen başkanım’’ Demiş.
Düğünden tamı tamına dokuz ay on gün sonra Gepetto Usta ve eşi Rosalinda’nın bir kız çocukları dünyaya gelmiş. Gepetto Usta önce kızın kendinden olmadığını düşünmüş. Altmış altı yaşından sonra baba olmayı hiç düşünmüyormuş. O yüzden de Mügelanji Anliyetto adındaki televizyon programcısına müracaat ederek ‘’ Bu kızın babası ben miyim? Sevabına bir bakıver şu işe ‘’ Demiş. Mügelanji Anliyetto çocuğa hemen orada bir DNA testi yaptırıp sonucunu tv den herkese duyurmuş. ‘’ Çocuğun babası sen değilsin Gepetto Usta. Ama işin ilginç tarafı annesi de Rosalinda değil. Bu çocuğun gerçek babası Vito Karleone. Annesi ise Matilda Manukiyanetti’’ Ama bana kalırsa sevabına siz evlat edinin bu çocuğu. Bu durumu da içinize sindirin artık. Dolayısıyla çocuğa Sindirella ismini koyun bence.’’
Gepetto usta ve Rosalinda çocuğa Sindirella adını koyup mutlu yuvalarına çekilmişler.
Sindirella büyüyüp gelinlik kız olduğunda annesi Rosalinda ölmüş. Gepetto Usta, Rosalinda’nın arkasından üç gün yas tuttuktan sonra dördüncü gün komşularından dul bir kadın ve iki tane katır gibi kızı olan Emmanuella ile dünya evine girmiş. Lakin beş kocayı tahtalıköye yollayan Emmanuella, evlendikten bir kaç ay sonra Gepetto Ustayı da öteki aleme yollamış.
Emmanuella’nın eski kocasından olan büyük kızına herkes Kırmızı Başlıklı Kız dermiş. Diğer kızı da pamuk şekeri gibi bir şey olduğundan herkes tarafından Pamuk olarak çağrılır hatta Pamuk Prenses derlermiş ona.
Kırmızı şapkalı büyük kız ormanın öteki ucundaki sevgilisi ile her gün buluşmak için annesine ‘’ Anneanneme yemek götürüyorum’’ Diye yalan söyler evden aldığı sepeti koluna taktığı gibi sevgilisi ile buluşmaya gider, canım yemekleri sevgilisi ile mideye indirdikten sonra anneannesine sadece iki adet galeta götürürmüş. Dişleri olmayan zavallı anneannenin o galetaları yiyene kadar canı çıktığı gibi zavallı kadıncağız ‘’ Böyle yaşamaktansa bir kurt gelip de beni yese daha iyi’’ Der ve bir kurdun gelip kendisini yemesi için dua edermiş.
Kırmızı Şapkalı Kız bir gün yine ‘’Anneanneme yemek götüreceğim’’ Diye evden çıkmış. Ormanda bir müddet ilerlemiş ama bakmış burnuna duman kokuları geliyor. Telaşla bir iki adım daha attığında birden karşısına bir kurt çıkmış. Kurt, kızı görünce ‘’Hay aksi, ormanı yaktığımı gördü bu kahpe. Şimdi gider Tecenin askerine polisine haber verir, eşkalimi tarif eder. Ne etsem ki?’’ Diye düşünmeye başlamış ve kıza yaklaşmış.
-Nereye böyle güzel kız?
-Anneanneme yemek götürüyorum. Ya sen?
-Haa ben mi? Ben de mantar toplamaya çıkmıştım.
-Hımmm güzelmiş. Bayılırım mantara.
-Başka nelerden hoşlanırsın?
-Resim, müzik, tiyatro, bale, bol bol kitap okurum.
-Essah mı? Aynen ben...Ben de özellikle kitap yakmaya, pardon okumaya bayılırım.
-En son hangi kitabı okudun?
-Cin Ali Okulda.
-Amanınnn. Ben de bayılırım o kitaba.
Kurt ve Kırmızı başlıklı kız böyle konuşa konuşa ilerlerken başka kurtlar ormanın kırk yedi yerinde birden yangın çıkarmışlar. Kırmızı Başlıklı kız duman kokularının artması üzerine telaşla söylenmiş.
-Üzerine alınma ama kurtların ormanları yaktığı söyleniyor hep.
Kurt titremiş bir an.
-Kurtlar orman yakmazlar. Tece kendi ormanlarını yakıp Katarlılara satıyor, sonra da suçu bizim üzerimize atıyor.
Kırmızı başlıklı kız merakla sormuş:
-Tece ne?
- Tece mi? Arka tarafımız sıkıştığında ‘’ Niye bize bakmıyor?’’ dediğimiz ama arka tarafımız kalktığında isyan ettiğimiz bir yapı işte.
Kırmızı başlıklı kız acayip bulduğu bu cevap üzerine sormuş:
-Peki arka tarafınız kalkmasa olmuyor mu?
Kurt esefle başını sallamış.
-Fıtrat meselesi. Olmuyor maalesef. İlle de kalkacak.
-Ama yine de ormanları yakan sizler değilsiniz değil mi?
-Dedim ya kızım. Kurtlar orman yakmaz. Çok cici hayvanlardır hepsi de.
Kırmızı başlıklı kız ‘’ Haklısın. ‘’ Demiş. ‘’Biz yaktık diye resmen açıklama yapsalar da kurtlar orman yakmaz. Çok barışsever hayvanlardır onlar.’’
Kurt, Kırmızı başlıklı kızın kendisi için tehlikeli olduğunu iyice anlamıştı. Onu bir hamlede yemek istemiş ama ormanda bordo yeleli aslanların dolaştığı söylendiği için böyle bir hamleyi g.tü yememişti doğal olarak. ‘’ En iyisi ben önden gidip bunun anneannesini öldüreyim. Bu gelince de bunu öldürürüm’’ Diye düşündü ve Kırmızı Başlıklı kıza ‘’ Ben hızlı hızlı koşup anneannene senin geldiğini haber vereyim de sevinsin kadıncağız’’ Diyerek koşmaya başladı.
Kırmızı başlıklı kız içinden ‘’Salak. Anneanneme gitmiyorum ki’’ Diye geçirse de kurt çoktan gözden kaybolmuştu.
Kırmızı Başlıklı kız alevlerin iyice kendisine yaklaşması üzerine ‘’ Orman böyle alev alev yanarken benim kendi ateşimi söndürmeye çalışmam uygun düşmez. En iyisi eve döneyim. Anneannemin de zaten canı cehenneme. İnşallah yanar cadaloz’’ Diyerek eve geri döndü. Onun eve döndüğü anda da Kurt, ‘’ Allah’ım ne olur bir kurt gelsin de beni yesin artık ‘’ Diye yalvarmakta olan anneannenin evine daldı.
Karşısında Kurt’u gören anne anne heyecanlandı birden.
-Seni bana Allah gönderdi.
-Yooo. Ben kendim geldim.
-Senin burnun neden bu kadar uzun?
-Anne tarafından Rizeliyim de ondan.
-Niye bu kadar kıllısın?
-Bizim memlekette manikür, pedikür salonları vardı da biz mi gitmedik?
-Dişlerin neden bu kadar sivri peki?
-Ya ayrıntılara bu kadar takılma. Neticede seni yiyeceğim.
Sonrası malum. Kurt, anneanneyi bir güzel yedi.
Bu arada evine vasıl olan Kırmızı Başlıklı Kız evden adımını içeri attığında diğer kız kardeşi Pamuk Prensesin üvey kızkardeşleri olan Sindirella ile münakaşa ettiğini gördü.
Pamuk Prenses öfkeyle bağırmaktaydı.
---------------------------------------------------------
Pamuk Prensesin derdi neydi? Gelecek bölümde.
YORUMLAR
Hımmm ! Dünyanın yedi harikasının ilki bu.Diğerlerinide bulacağım.çekil önümden Keloğlan.Nayır ! Nölemez üleyn.Dedirten ferasete bayıldım.Allah razı olsun. : )
sami biberoğulları
Bu karıştırmaların nedeni gençlik(!) alametleri🤣🤣🤣
Saymadım kaç yıl oldu,özlemişim bu sayfayı yaaa
sami biberoğulları
Bunca zaman nerelerdeydin? Neler yaptın? İnşallah iyisindir.
Biz de seni özledik.
Selam ve sevgiler.
Kıymetli hocam ne yaptınız öyle?! Masalları bir birine karıştırınca torununuzun kafası karışacak diyeceğim ama çocukcağız öyle garip bir ülkede yaşanıyor ki, anlattığınız karışık masal bile bu ülkede yaşanan tuhaflıkların yanın da torununuzun kafasının karıştırmaya yetmez.
Öyle ya ülkeye yapılacak yatırımları engellemeye çalışan! Yapılmış olanları yalan ve iftirayla karalayan! Kendi değerlerini küçümseyen, hatta kendi devletini başka ülkelere şikayet eden sütü ve kanı bozuk hastalıklı zihniyetler ancak masallarda olur. Yok yok, masallarda bile olmaz, en azından varlığını uzun süre sürdüremezler. Çünkü masalın sonun da mutlaka iyi kalpli dev adam gelir ve o kötü kalpli hainleri ayağının altında ezİverir.
Gel gör ki masallarda bile ayaklar altında ezilmeye layık olan o hainler seksen senedir her fırsatta bu ülkeyi geri bırakmak için ellerinden geleni yapıyorlar, yapmaktan da geri kalmıyorlar. Neyse ki bu kesimlerin ne mal olduğunu anlayan iyi kalpli insanlar bu hainleri dikkate ve ciddiye almıyorlar. Masal da burada bitiyor diyeceğim ama öyle olmuyor elbette ki bu hikaye bitmiyor ve bitmeyecek onlar kötülük yapmaya çalışacaklar iyi insanlar da onları ayağının altında ezmeye devam edecek....
İkinci bölümü daha da keyifli olacağa benziyor.)))
Saygı ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Çok feci çok Hocam eğer ki toruna masal anlatırken karıştırdı isen çorba gibi bir takım şeyleri çocuğun feleği şaşar billahi... Ama toparlarsın gibime geliyor sonradan, zor olsa da... Gül gül öldüm billahi... Kutluyorum yürekten bu arada yeni yıl da tüm sevdiklerinize ve size de tabi huzur ve mutluluk getirsin...
sami biberoğulları
Sana da hayırlı ve huzurlu bir yeni yıl diliyorum. Selam ve sevgilerimle.