- 502 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Doğu Türkistan Gerçekleri
KKTC Oğuz Boyları Dayanışma Ve Kültür Derneği henüz çiçeği burnunda bir derneğimiz. Kuruluşu daha bir yıl dahi olmadı. Ama geçtiğimiz gün öyle bir etkinliğe imza attı ki doğrusu herkesi şaşırttı.
İlk etkinlik olarak belki de Kıbrıs’ta ilk kez Türk Dünyasının kanayan yarası olan Doğu Türkistan konusuna değinerek Mağusa’da DAÜ Kütüphanesinde bir panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti Cumhurbaşkan Vekili Sayın Hızırbek Gayretullah, Sürgün Hükümeti Parlemento Başkanı Sayın Prof Dr Mahmut Kaşgarlı ve Sürgün Hükümet Başkanı Sayın İsmail Cengiz katıldılar.
Panele geniş bir izleyici kitlesinin yanı sıra KKTC Meclis Başkanı Yardımcısı Sayın Zorlu Töre, YDP Gn Bşk Yardımcısı Enver Öztürk ve YDP Heyeti, MDP Genel Başkanı Buray Büsküvütçü, MDP Gn Bşk Yrd Aktaç Atai, Milli Eğitim Bakanlığı Bakanlık Müdürü Bünyamin Merhametsiz, KİSBÜ Dekan Yardımcısı ve Türkçe Bölüm Başkanı Yrd Doç Dr Zeki Akçam, Kıbrıs Türk Eğitimciler Sendikası (KIBTES) Başkanı Himmet Turgut, İTÜ Genel Sekreteri Dursun Koç, Ada Kent Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Yasin Cemal Galata, TBK Gaziler Cemiyeti Başkanı Adil Çümen ve birçok dernek başkan ve yöneticileri katıldı.
Önce Doğu Türkistan’ı tanıtan kısa bir video filmi izlendi. Filmde Doğu Türkistan’ın coğrafi ve jeopolitik konumu anlatıldı.
Panelin açılış konuşması KKTC Oğuz Boyları Dayanışma Ve Kültür derneği Başkanı Arif Zeren yaptı. Zeren, “Yeni kurulan derneğimizin amacı Türklük Dünyasını KKTC’de de tanıtmak ve halkımızı Türklük Dünyası ile buluşturmaktı. Şu anda Dünya gündeminde olan Doğu Türkistan’ın çektiği acıları ve insanlık dışı hareketlere maruz kalmalarına dernek olarak sessiz kalamazdık. Bu amacımıza ters düşerdi. Bu nedenle ilk etkinlik olarak Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti yöneticileri KKTC’ye davet ettik. Onlar da bizleri kırmayıp buraya geldiler. İstedik ki bu meseleyi birinci ağızdan dinleyelim. Neyi doğru, neyin yanlış olduğunu kendilerinden dinleyelim. Bu anlamda panelimiz hayata geçti. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sizler de bizleri yalnız bırakmayarak panelimize gelerek bize güç verdiniz. Sağ olun var olun” dedi.
Daha sonra KKTC Meclis Başkan Yardımcısı Zorlu Töre bir konuşma yaptı. Konuşmasında şunları dile getirdi: “Lise yıllarında “Çırpınırdın Karadeniz bakıp Türkün bayrağına”şarkısını söylerdik. İçimizde, ruhumuzda hep Türk Dünyası vardı. En acılı olan da Doğu Türkistan’dı. Hepimiz bir millettik. Bunu en güzel şekilde Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek dile getirdi.
Türk Milleti çok kahraman yetiştirdi. Bu kahramanlar olmasa toplumlar ilerlemezdi. Doğu Türkistan’ın yetiştirdiği bu değerli insanlar da Doğu Türkistan’ın sesini tüm dünyaya duyuruyorlar. Hepimizin kalbine bir ülkü kazınmış. O ülkü de Kızıl Elma ülküsüdür. Dünyanın neresinde bir Türk varsa onun acılarını paylaşmaya çalışıyoruz.
Kıbrıs Türkü de bu topraklarda uzun yıllar acı çekti. Gözlerimiz Toroslarda hep Anavatanı bekledik. Rumlar bizi kızdırmak için “Bekledim de gelmedin” şarkısını dinletiyordu. Mücahitlerimizin mücadelesi sonuna kadar devam etti. Türkiye ile aynı millettik. Aynı dili konuşuyorduk, Aynı dine mensuptuk. Bir gün gelecekler diyorduk. Ve nihayet o gün geldi. Şanlı Türk ordusu bir sabah Allahu ekber nidalarıyla geldi. Hepimizi yok olmaktan kurtardı.
Doğu Türkistan 1949 yılından beri esaret altındadır. Onlar da bekliyor. Kurtulmayı, özgürlüklerine kavuşmayı bekliyor. Er veya geç bunu başaracaklardır. Milli şuurdan kopmamak lazım. Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgâr tayin eder. İnsan ömrü biter, ama milletlerin ömrü devam eder. O nedenle bizler yaşarken mücadeleye devam edeceğiz. Bayrağı gelecek nesillere teslim edeceğiz. Doğu Türkistan’a Yüce Allah yardımcı olsun. Acılarının en kısa zamanda sona ermesini, özgürlüğe kavuşmalarının yakın olmasını diliyorum.” dedi.
Konuşmacıların sunumlarına geçildi. İlk konuşmayı Prof Dr Mahmut Kaşkarlı yaptı. Kaşkarlı yaptı konuşmada ikinci dünya savaşında Hitler Almanya’sının Yahudilere yaptığı soykırımı hatırlatarak bu durumun benzerini toplama kamplarında Çinlilerin kendilerine yaptığını söyledi. Kaşkarlı “Doğu Türkistanlıların öldürüldüğünü ve onlara Çinliler tarafından eziyet edildiğini” söyledi. Kaşgarlı, dünyanın birçok ülkesinde Doğu Türkistanlılar’ın olduğunu belirterek bunların sürgün edildiklerini, ülkenin sesini duyurmak için çalıştıklarını söyledi.
Kaşkarlı şunları dile getirdi: “Bizim ülkemizin adı Doğu Türkistan’dır. Ama Çinliler Sincan adını verdi. Bu, bizim adımız değildir. Adımızı değiştirmek istediler. Biz bunu kabul etmiyoruz.
Doğu Türkistan’da birçok sanatçı yetişmiştir. Yusuf Has Hacip bunlardan biridir. Tüm Dünya’da tanınan bir ediptir. Onun devlet nasıl olmalıdır düşüncesini bütün dünya benimsemiştir. Onun düşünceleri kabul görmüştür. UNESCO Yusuf Has Hacip Yılı ilan etmiştir.
Uygurlar, kültürde ve sanatta çok ileridir. Türk Kültürünün bayraktarlığını uzun yıllar yapmıştır. Basında, neşriyatta ve müzikte oldukça iyidir. Çinliler bunu yok etmeye çalışıyor” dedi.
İkinci konuşmayı Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti Cumhurbaşkan Vekili Hızırbek Gayretullah yaptı. Konuşmasında Doğu Türkistan Türklüğünü temsil ettiklerini, Kıbrıs Türklerinin de en güneydeki kalede olduğunu, Kıbrıs Türklerinin özgürlüğe kavuştuğunu söyledi.
Doğu Türkistan’da büyük bir insanlık trajedisinin yaşandığını belirtti. Doğu Türkistanlılara asimilasyon uygulandığını, insan hakları ihlalleri ve insanlık dışı muamelenin devam ettiğini, 30 milyon Türk ve Müslümanın 1 veya 2 milyonunun toplama kamplarına yollandığını anlattı.
Uygurların göçlerini anlatarak bu göçlerin siyasi nedenlerle yapıldığını söyledi. Çinde kominist rejimi olduğunu, Çinlilerin kendilerini de böyle yapmaya çalıştıklarını belirtti. Börkebatur Olayını anlattı. Japonların savaşı kaybetmesinden sonra Çinlilerin soruşturma başlattıklarını, bu soruşturmalardan kaçmak için göç başladığını, göç esnasında Çinlilerle savaş başladığını v birçok Uygur Türkünün öldüğünü kalanların da çaresiz geri döndüğünü söyledi.
Daha sonra Osambatur Göçünü dile getirdi. Bu olayda 10 bin kişinin yollara dökülüp göç etmeye kalkıştığını, Pakistana gidilmeye çalışıldığını ama ancak 3 bin kişinin ulaşabildiğini dile getirdi. “Göçler, ekonomik veya turistik göçler değildi. Bu göçler siyasi göçler idi. Çinlilerin baskı ve zulmünden kurtulmak için yapılan göçler idi.” dedi.
Son konuşmacı Sürgün Hükümet Başkanı Sayın İsmail Cengiz oldu. İsmail Cengiz 1863 ve 1876 yılında Kaşkarlı Hanlığı kurulduğunu, sonra Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulduğunu, mavi beyaz ay yıldızlı bayrağın Doğu Türkistan bayrağı olduğunu dile getirdi.
1949 yılından beri bu coğrafyada adeta bir cehennem hayatı yaşandığını belirtti.
Doğu Türkistan’ın Çin için ekonomik ve özgür dünyaya açılan tek kapısı olduğunu dile getirdi. Burasının yeraltı zenginlikleri bakımından oldukça güçlü olduğunu, petrol, doğalgaz, uranyum gibi madenlere sahip olduğunu belirtti. Bunların da Çinlilerin aklını başından almaya yettiğini, bu nedenle Çin’in buraya mutlaka sahip olmasını istediğini ve bu nedenle de burada insanlık dışı hareketlerde bulunduğunu, insan hakları ihlalleri yaptığını söyledi.
İsmail Cengiz ise, Doğu Türkistan halkının 49 yıldır yaşadığı sıkıntıları Kıbrıs Türkünün de yaşadığını bu yüzden kendilerini en iyi anlayan halkın Kıbrıs Türkleri olduğunu söyledi. KKTC Temsilciliğinin Pekin’de açılmasını arzuladıklarını, Güney Kıbrıs’taki Çin büyükelçisinin Kuzeye geçmediğini ve resmi temasta bulunmadığını, bunu da kınadığını ifade etti. Çin Büyükelçiliği ile KKTC’nin diplomasi açısından iletişime geçerek, bu yolla Doğu Türkistan’daki soydaşların dertlerini ve davasının masaya getirilmesini arzu ettiğini dile getirdi.
Cengiz şunları dile getirdi: “Çin’in batıya açılan tek kapısı Doğu Türkistan’dır. Aynı zamanda Türk Dünyasının son sınırıdır. Hindistan ile Çin arasında tampon bölgedir. Askeri açıdan değerlendirecek olursak Doğu Türkistan’ın önemi ortaya çıkar. Çin için Doğu Türkistan doğal bir savunma hattıdır. Siyasi açıdan Türkiye ve Özbekistan’dan sonra en kalabalık Türk nüfusunu barındırıyor. 49’dan sonra nüfus sayımı yapılamadığından bugünkü nüfusunu bilemiyoruz.
Çin’in yüzde yirmi beşini besleyen Doğu Türkistan’dır. Doğalgaz, petrol ve uranyum gibi ürünlere sahiptir. Kömür, petrol, doğalgaz bakımından oldukça zengindir. Bu nedenle doğu Türkistan Çin için vazgeçilemez bir bölgedir. Bunlardan dolayı burada son derece büyük insan hakları ihlali yaşanıyor.
Dünya’da idamların çoğu İran’dan sonra Çin’de yapılıyor. Ama bazı yalan haberler de yapılmıyor değil. Mesela bir ozanımızın öldüğü haberi yayıldı. Bu doğru değildi. Yine 3 bin insanımızın idam edildiği haberi yayıldı. Bu da doğru değildi. Başka yerlerde yaşanan olaylar da bizde olmuş gibi gösteriliyor. Bu da bizleri zor durumda bırakıyor.
Amerika. Çin’i kaşıyor. Rakip olarak görüyor. Çin’i tahrik etmeye çalışıyor. Bu tür yalan haberleri de yayıyor. Çin ile yaşadığı olayları Ankara’ya taşımaya çalışıyor. Doğu Türkistan’daki olayları görmezlikten gelmek doğru değil. Amerika, kendi çıkarları olduğu için bizimle uğraşıyor. Yalan haberlere itibar etmeyiniz.
En büyük sorunumuz, Çin’in bölgemize hakim olmak istemesi. Oradaki insanları asimile etmek istemesi. İkinci sorun doğum engeline uğramamız. Çin çoğalmamızı istemiyor. Bu nedenle kısırlaştırma politikası yapıyor. Çok çocuk yapmaya izin vermiyor. Belirli bir kota veriyor. eğer bu kota aşılırsa anne karnındaki çocuk, kürtajla alınıyor. Anne ve baba topuktan vurulan bir iğne ile kısırlaştırılıyor.
Seyahat sorunumuz var. İstediğimiz yere rahatça gidemiyoruz. Kaşgar’dan Altay’a gitmek istersek köy sorumlusundan izin almak zorundayız. Neden gitmek istediğimizi ispat etmek zorundayız. Yola çıktığımızda da her yerde sorguya çekiliyoruz.
İletişim ve basın yayın kısıtlaması var. Sosyal medya kullanmamız yasak. Ben buradan 3 yıldır ailemle telefonla dahi görüşemiyorum. Onlardan hiçbir haber alamıyorum. Maalesef bu hak bizlere tanınmıyor. Uygur olmak, Kazak olmak, Türk olmak suç. Başımıza doppa giymek suç.
Mahkeme kurulmadan kamplara gönderiliyoruz. Halk mahkemelerinde 10 yıl gibi uzun yıllar mahkum ediliyoruz. Başına doppa giyiyorsan, namaz kılıyorsan, oruç tutuyorsan suç. Bunlar zehirlidir. Başkalarını da zehirlerler diye hapse atıyorlar.
Organ ticareti yapıyorlar. Hastalarımızın organlarını alıp İsrail üzerinden bütün dünyaya satıyorlar. Bizden hiçbir izin almıyorlar. Hasta olma hakkımız yok. En küçük hastalığımızda bunları yaşıyoruz.
Uyuşturucu bütün dünyada herkese yasak. Ama Çinliler Türklere karşı bunu serbest bırakıyor ve hatta teşvik ediyor.
Camilerimiz potansiyel suç olarak görülüyor. Ama İslam devletlerinin hiç biri bunu görmüyor ve görmezlikten geliyor. Cesetler yakılmıyor ama İslami usullere göre defnetmemize izin vermiyorlar.” dedi.
Son olarak “Türkiye’nin Çin ile ilişkilerini bozmasını istemeyiz. Ticaret yapılsın. Ama bize yapılan insanlık dışı hareketler karşısında da susulmasın. Biz, size, topunuzu tüfeğinizi alıp gelin savaşın demiyoruz. Bize kardeşlik, dindaşlıkla insani ve medeni usullerle yardımcı olursanız, biz, davamıza başarıyla ulaşırız. Biz davamızı uluslararası medeni ve siyasi masalarda konuşarak halletmek durumundayız.” diye belirtti.
Panelin son kısmında katılımcılara dernek tarafından hediye ve plaketler verildi. Panele katılanlar Doğu Türkistan olaylarının gerçeklerini birinci ağızdan inleyerek öğrendiler. Bunu bize yaşatan KKTC Oğuz Boyları Dayanışma Ve Kültür Derneği’ne teşekkür ediyorum. Gerçekten çok yararlı ve güzel bir oturum oldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.