- 423 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Anlamak Gerek 43 Ve İttifaklardan Ne Anlamalıyız 3
43
Doğum sonrasında geçen süreçle birlikte giderek hormon tepileri kaybolan doğuranımızın, dıştan edindiği duygu bağı giderek zayıflayıp, kopar. Hatta yavruyu başında savma, duygularıyla yavruya yaklaşır. Bu nedenle doğuran endeksli analık söylemi bizim söz konusu ettiğimiz analık davranışı değildir.
Şimdiki analık, babalık yüklemi, kim ne derse desin kapitalist ve köleci düzen içindedir. Ve özellikle de bir gelirden, bir hayat sigortasından yoksun olan doğuranın yavrusu üzerinde kendi yaşlılık, kendi çapsızlık geleceğini sigorta gören bir analık, babalık kavramıdır. İstisnası bakidir.
Bu süreç, çocuk gözü ile köleci misyonla kişiler üzerine yüklenen garanti gibi bu kabil anlam ilişkilerden soyutlanır. Köleci garanti gibi bu tür işlerden habersiz olan biz çocukluğa ve biz çocuklara köleci ilişkiden soyutlanan ana baba yaklaşımı yalın bir analık babalık gibi yansır ve yansıtılır.
Halbuki yansıtılan bu tutum da geçmiş günlerde kendi elimizle kaybettiğimiz ilkteki inşa içinde oluşan genel ve koruyucu sosyal ilişkiydi. Toplum sal garantiydi. Şimdiki köleci öğreti kaybedileni ana baba tutumlu bu söylemi; anana, babana uf bile demeden katlanacaksın, diyen öğretiyi doğuran ve doğurtan üzerine yüklemesinden başka bir şey değildi.
Neden? Çünkü onlar sana şikâyet etmeden bakmışlardı! Acaba? Neslin devamı ne oluyordu? Kendisine de aynı biçimde bakılma ne oluyordu? Kolektif sürecin yavru baktığı, yavruyu eğitip donattığı, gelecek garantisini doğurduğunun sırtında görmeyen ana baba kavramının olmadığı süreç ne oluyordu?
Kısacası köleci başlangıçtan beri şimdiki zaman içinde köleci bir anlam, köleci bir söylem ve köleci bir öğreti içinde köleci manalarla verili analık babalık tutumları vardı. Köleci sistem içinde köleci kişi özneli kaygı ve duygular da ana baba söylemli bu öğreti içine bindiriliş edilmekle şimdiki ana baba tanımı ortaya konmuştu.
Nasıl bir zamanlar çocuk üzerinde ana babanın gelecek kaygıları yoktu. Şimdiki köleci sistem içinde gelecek güvencesi olmayan ana babalar geleceğini çocuğunda görüyorsa ve bu kaygılarla; cennet anaların ayağı altında, diyordu. Çocuk ana babaya; ana baba da çocuğuna biz seni seçmedik diyordu.
Şundan da emin olun ki gelecekteki ana babalar çocuğu sipariş eden ana babalar olacaktı. Sarışın, uzun boylu, mavi gözlü, hastalıklardan vareste, müziğe yetenekle 1,60 boyunda kız veya erkek çocuğu siparişi vereceklerdi. Yani yeni ana baba tanımı seni biz seçtik diyecekti.
İnanın ki gelecekte daha embriyo bile olmayan sperm ve yumurta olan biyo kimya; şu özellikle olan ana baba karakterlerle yıldızı barışmıyor kabili belirtmelerle çocuk ta ana babayı seçecek. Köleci öznel söylemler içinde içi doldurulan, duygu ve vicdan yapılan analık söylemleri, doğal süreç içindeki verili doğum yapan analar üzerinde yoktur.
Faal bir kolektif sistemin, işlerleysen kolektif paydaşlı, kolektif birim zamanlı entegrasyonları vardı. Bu entegrasyonlar zorunlu olarak sistemin kendi üzerine kendi etkimesiydi. Sistemin kendi üzerine kendi etkimesi de Ali, Veli, Ayşe, Nazlı üzerinde dolup biriken bir durum değildi. Aksine kolektif tüzelinde toplum üzerinde ŞARJ-DEŞARJ olan birikimlerdi.
Şarj ve deşarjlar kolektif depo enerjiyi ve kolektif sorumluluğu oluşma üzerine olan şarj ve deşarjlardı. Bu birikme ve boşalmalar modülasyonu içine; anana uf demeden bakacaksın, diye bir anlayış yoktu. Kolektif yapıya ait görev ve sorumluluk zaten kişiye verilmiyordu.
Günümüz koşullarında sefalet içindeki ailelerin çocukları ne kadar kolektif ve yurttaşlık bilincine sahip olanaklarla yetiştiriliyordu bu da güya ayrı bir bilinmez. Kolektife ait sorumluluk ve görevler olanağı, kişinin yapacağı çap ve kapasiteden çok çok üstün ve farklı olacağı da apaçıktır.
Kolektif geçmişte doğuranın, doğurtanın böyle bir gelecek kaygısı olmadığından, toplum kapasitesi karşısında kişisi kapasitesiz ligini çocuklar üzerine sorumluluk etmiyorlardı. Toplumsal birikimler istisnasız kolektif birim zamanlıydı. Kolektif birim zaman istisnasız şöyle ya da böyle tüm kişilerin; toplum zamanı içindeydi. Toplumsal zaman parça işler dağılımları üzerinde oluşur. Tüm bunlar istisnasız ve zorunlulukturlar. (devamı var)
İttifaklardan Ne Anlamalıyız 3
Karşılıklı bir bağ hareket başladı mı o harekete özgü yansımalar da bu iki hareket arasına bağsan bir etki dönüşmesi olarak giriyordu. Takaslar, sekansları; sekanslar da takası ortaya koymakla birbirine dönüşen birbirini gerektiren aynı anmalıklardı.
Bunların biri girişme olarak yoksa, diğeri de zaten yok. Yokluk diğer yandan bir belirlenme ilişkisiydi. Takası ele alırsanız, sekans bağ ilişkisidir. Biri diğerinin nedeni sonucudur. Sekansları ele alırsanız takas bağ ilişkisidir. Biri diğerinin nedeni ve sonucudur.
İttifakı ve uygarlığı yaratıp, insanlığa teslim edenler veya insana armağan edenler; ilah dediğimiz hemcinslerdi. İttifak içinde henüz ana baba kavramı sahipli ilişkilere göre tekâmül ettirilmediği için şimdiki anlamla ana baba rolünde olanlara henüz ilah deniyordu.
İlahların kararları asıl ve esas olandı. İlahlar ittifakın kurucularıydı. İlahlar insanlara; insanların mesleklere ait, ittifaka ait bilmediklerini öğretenlerdi.
Bu nedenle ilah; söylemleri, kararları hiç değilse de pek pek tartışılmayacak bir irade sahipleriydiler. En az iki grup ilah, ittifakın, uygarlığın ve insanların yaratıcısıydı. İnsanlar, ilahtan; ilahlığı devralan, melezi ve ittifakı yetenektiler. Bu yetenek totem grup yeteneğinden çok farklıydı. İttifak kolektif birim zamanlı hızı çok artırmıştı
Her ilah ya da her ilahi grup, bir meslek sahibi olmanın irade ve üretim gücüydü. Oysa insanlar, bir ilahın bir tür meslek olarak yaptığı işi iki ilah; üç, dört ilah gücü ile donanmak sureti ile ilahi etkiyi, çokla yan (çokrayan) bir yetenekti.
İlahlar etkiydi, insanlar etkilenendi. İlahlar tek damar üzerinde geri beslenme yapıyorlardı. İnsanlar en az iki ilahi grup ya da daha çok ilahi grup damarı üzerinde aktarım beslenmesi yapmakla nehir coşkusuna sahip ve aceleciydi.
7
İttifaklılar kendilerine ilahlar dediğimiz, görünüşçe ve suretçe onlardan parça özellikler taşıdığımız; bizi yaratanlara ilah diye seslendiğimiz hemcinslerdi.
Köleci dönem özelleştirilen eylemlerle özelleşen ana baba kavramı içindeydi. Özelleşen anlamla ilahlara da karma karışık bir söylem dili içinde ana baba denecekti. İttifakın ilahı gittikçe gözlerden ıramakla ilah kavramı yeni bir özellikle birer aile ilahı olacaktı. İbrahim’in, Nemrudun ilahı gibi. İlahlar artık özel malı olan, mülkü olan El di. EL malı mülkü olup, bunları seçilmiş kişilere devreden, kolektif gücü özelleştiren tuzak GÜÇTÜ.
EL sahipliği olan güçtü. Sahipliğin yönetme gücüydü. Yeni ilah buydu. Sahipti. Kolektif olanı dönüştürecek olan sahiplik ve iradeydi. Kulluğun yaratıcısı, insan oluşu yok ediciydi.
İlah; ey insan, Ey Adam Oğlu, diye insana insan gibi hitap ederken El; kişi üzerinde sahipliğini vurgulamakla, kullarım, diyordu. El Abduhu (El in sahipliği, El in kulu, diyordu. Ganimet ve esirlere de Sağ El ‘in mülkü, mülkü yemin, mülkü ahit denir.
Ma meleket EL di. Sağ Elinizin altında olan sahiplik. Bir şeylerin sahibi olmak EL manası ile tanımlanır. Meleket El malıhüm. Ma meleket eymanüküm gibi. Sağ kavramı da ayrı bir tematik açılımdı.
İnsan uygarlığı yaratmamıştır. Aksine insan uygarlığın içine doğmuştur. İnsan ittifakın ve uygarlığın ürünüdür. Ama insan da ittifakın ve uygarlığın geliştiricisi, sürekli kılıcısı olan bir diyalektikti.
Uygarlığı insan inşa ediyordu. Ama uygarlık insan için değildi. Uygarlık insan için özel, özgün işleyiş kılınabilirdi. Tekerleği bulmak uygarlıksa bu uygarlık insan için değil enerjinin birbirine dönüşmesiyle vardı. Uygarlığın inşası içinde devim ve sürtünme temel ve zıt durumlu esastı.
Zıt durumlu, birbirine dönüşlü bu esaslar içinde ısı hareketi mekanik harekete, kimyasal harekete, bazal ve biyolojik harekete vs. dönüşüyordu. Yani bizim dışımızda bize nimet olmasa da bizsiz de bu dönüşmeler zaten vardı.
Biz zaten var olanları, birbiri ile hem alakalı hem de alakasız olanları, doğa gibi biz de bir araya getirip, entegre edebiliyorduk. Bunu kişisi güç ve yetenek ile değil, aksine kolektif birim zamanlı, kolektif güçle yapıyorduk.
Bayır aşağı yuvarlanan, yuvarlak bir kaya; kendi DÖNÜ hareketini ileri doğru giden düz çizgi hareketine çeviriyordu. Yuvarlak şekilli eylemleri biz dile getirsek te getiremesek te yuvarlak biçimler sürtünmeyi azaltır, mekanik bir dönü hareketi verir. Yuvarlanmakla bu döngüsel hareketi de düz çizgi hareketine çeviriyordu.
Bir düzenek içinde sıkıştırılan karışım; kıvılcım, yakıt, hava karışımı olan enerji patlatılıyordu. Patlama itme ile git gücüydü. Yeni bir karışımla ikinci bir patlatma yapılır.
Bu kez düzenekte itme hareketi ile gitmiş olan itenek geri çağrılır. İkinci patlamada enerji gel hareketine dönüştürülüyordu. Git gel hareketi de düzenek içindeki türlü akşamlarla, dingil ve tekerlek hareketine aktarılıyordu.
Böylece düzenek içindeki patlamalar dingil uçlarına takılı olan tekerlekte dönü hareketi ile düz çizgi hareketine çevriliyordu. Dönü yapan tekerleğin dönü hareketi yer sürtünmesi nedenle tekeri ileri doğru düz çizgi devimli düz hareketi veren mekanik hareket enerjisine çeviriyordu.
Burada dingil, tekerlek, itenek, piston, yakıt, kıvılcım, hava, hareket, döngü vs. hepsi birbiri ile hiçbir ilişkisi olmayan kendilik birçok durumla ve tek tek var oluşlardır.
Ama biz farkına varsak ta varmasak ta bunların birbiri ile mutlaka bir bağ ilişki belirmesi vardı. İşte tekerleği bulan uygarlık bizim için olmayan ama bize göre de olan zorunlu, birbiri ile ilişkili veya ilişkisiz hal entegrasyonu içindeki bu olgular şimdi uygarlık oluşla vardılar.
8
Sopa gibi duran bir dingil, çevrim hareketi ile tekere dönü yaptıran dingil hareketi, teker, direksiyon, motor, aks, itenek vs. entegrasyonuna dönüşüyordu.
İnsan zaman zaman ittifaklarına ve uygarlığına sadık kalmayıp ihanet etse de insan ittifakın ve uygarlığın geliştiricisi ve gelecek zaman içindeki uygarlığın inşacısı olmakla, uygarlığın sürdürücüsü ve emanetçisidir. Bilinçli, diyalektikti, bilinçli ara eleman taşıyıcısıdır.
İlk ittifakları günümüz ittifaklarından ayrı tutmamız gerekir. Ön ittifakları günümüz anlaşmalarından, günümüz sözleşmeli manifestolardan ayrı tutmamız gerekir. Bunu vurgulamak için genelde ilk ittifaklara ön ittifaklar tanımını yapmaktayım.
Neden ön ittifakları, günümüz ittifaklarından ayrı tutmalıyız? Ön ittifak söyleminin önüne bir ön takısı eklendiği için mi, bunları birbirine karıştırmayacaktık? Tabii ki hayır.
Ön ittifaklar zorunlu olarak üreten ilişkiler bağıntısı içinde olan seçme ayıklamayı yapılmakla ortaya çıkan; üreten ilişkiler nedenle bir üretim hareketi başlatan ve üretim hareketi entegrasyonlarını oluşturmakla, günümüz ittifaklarından ayrılırdı.
İlk ittifaklar üreten grup ilişkili, ilahlar arası ittifaklar olduğu için bunlara ilahi ittifaklar da diyebiliriz.
Bizler 4 türlü ittifak tanımlayabiliriz. Bunlardan ilki; ilahi ittifaklardır. Yani ön ittifaklar veya ilk ittifaklardı. Meşruti ittifaklardı. Bu ittifaklar kendi ittifak eksenleri içine üreten ilişkiyi ve üretim hareketini esas almakla, meşru ittifaklardı.
Ön ittifaklar gerçek bir üretim ilişkisidirler. Gruplar arası bağıntılı üretim hareketini başlattılar. Üretim hareketi entegrasyonunu ortaya koydular. Birleşen üretim hareketi nedenle hacim ve yüzey alanlarını üreten satıh olarak ta büyüttüler. Ve üretimi genişleyen satıhta yaydılar.
İlahi ittifakların bir tek nedeni vardı. O da ve hepsi de üretimdi. Yani emekti. Bir meslekti. Hareketin merkezine belirleyen olarak üretimi ve ürün değişimini esas almakla diğer her şeyi bu eksene endekslediler.
İlahi ittifakın güvenlik savunmasını yapanlar yaptıkları savunma nedenle bu eksenden neşvü nema alıyordular. Savunma da bu eksene hem hayatiyet veriyordu. Hem de kolektif çevrime süreklilik katkısını veriyordu.
İlahi ittifakları karşılıklı üretim ve tüketim yapmayı değişme içinde yüküm kılan emekler ekseni belirliyordu. İlahi ittifaklar kolektif katılımlı, paydaşlı ittifaklardı. İlahi ittifakların geri çağrışma referans noktasını farklı tür ürün ürettirme ve farklı tür kullanım değeri olan tüketim olanakları belirliyordu.
Kolektif katılım, kolektife paydaş oluş geri çağırmalı referans noktasını belirliyordu. Düzeltme hareketi de doğrulama hareketi de bu referans noktalarına göre yapılıyordu. Ön ittifaklar üreten iradeyle bir araya gelmiştiler.
Tarih sel olarak dört tür ittifakla karşılaştığımızı belirtmiştik bu ittifaklar serisinde olan ikinci tür ittifaklar, üreten ilişkiler üzerine değildi. Aksine üreten ilişkiyi keyfi nedenle paylaştıran soyut anlamlaydılar. Kolektif yarar ya da genel yarar yerine, özel yarar veya kişi yararı ya da kişi seçkinciliği ortaya koyan kutsamalardı.
Kişi yararını ortaya koyan izah; akla, fikre, gerçek bağ ilişkilerini izaha dayanmıyordu. Kişi bencilliğine hitap ederek kendisini ortaya attı. Bu tür aldatan tuzaklı mana ilişkileri, üretim hareketini veren kolektif üretim gücünden ilham edilen öznel olarak kişi tamahtı kurgularla yansıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.