- 600 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Meleklere inanmayan içindeki meleğe de inanmaz
İmam Ali radyallahu anha atfen işitmiştim "Âlem insanda dürülüdür!" sözünü. Hakikaten şah-ı velayete yaraşır bir söz. Bence evrimcileri biraz da bu kandırıyor. Doğrudur. Bizde herşeyden bir parça var. Mürşidimin ifadesiyle ’misal-i musağğar’ olmuşuz âleme. Hem görünenine hem görünmeyenine. Küçük bir nümunesiyiz masivadan herşeyin. Fakat herşeyden oluşumuz onlardan birinden, acaba hangi birinden, gelmemizi gerektirmiyor. Nümune olmak bundan aşkın birşeydir. Cümle şaraplar üzümden gelir amma toprağa testiyle de dökülse bağ sahibi olunmaz ondan. İnsanı bağ sahibi yapan üzümün suyu değil çekirdeğidir. Çekirdek de öyle birşeydir ki, hem bağının evvelidir, hem ahiridir. Hem başlangıcıdır, hem sonucudur. Kendisinde başlatıp kendisinde bitirir üzümü. Başkasından getirmez ve de başkasında yitirmez.
Belki şöyle bir misal verirsek daha kolay anlaşılır arkadaşım: Âdemoğlu varlığın Zeytinburnu durağı gibidir. (Avrupa yakasında oturanlar bu misali severler.) Zeytinburnu öyle bir yerdir ki, hem metrobüs durağı vardır, hem metro, hem tramvay, hem de otobüs. Geçişkenliğin en aşkın olduğu yer olarak yolcuları birbirlerinin koltuklarına emanetçi eder. (Yer bulabilirseniz tabii.) Oraya yaklaşıldığı da adım adım duyrulur. Anonsları ayrı bir önemsenir. Ancak bu geçişkenlik hiçbir zaman durak denilen giriftliğin bu vasıtalardan birisinden türediğini anlamına gelmez. Hayır. Durak vasıtalar arasında köprü olmak için inşa edilmiştir. Hepsinden nümuneler bünyesine nakşedilmiştir. Bir parçası karılmıştır. Fakat inşası bizzat kendisinin inşasıdır. Türemesi değildir.
İnsanda da nebatî/bitkisel yönler var, hayvanî/hayvansal yanlar var, cansızlara dokunur tenler var, ancak kaçırmayalım, bir de meleklerle yarışır bir nuraniyet var. Hani bir komedi filminde işitmiştin: "Evrim insanlara bütün insanlığın bir tuzlu su karidesinden geldiğini söylüyor. Bunun en çabuk neticesi birbirimize saygımızı yitirmemiz!" deniliyordu. Bence ondan da önce kendimize olan saygımızı yitiriyoruz evrimle birlikte. Elias Canetti de İnsanın Taşrası’nda diyor: "Evrim kuramı insanı en son noktaya koyarak istemini yasallaştırıyor. Onu daha yüce her türlü varlığın vesayetinden özgür kılıyor. Bugün kimsenin ve hiçbirşeyin insanın hayvanlara davrandığı gibi ona davranamayacağını anlatıyor. Korkunç yanılgının kaynaklandığı yer..."
Birşeyin en sonuna kendini koyuyorsun. ‘Sonuna’ derken ‘zirvesine’ yani. Evrenin senin düzenine göre işlemesini yasallaştırıyorsun. Ancak bu durum evrene iyi gelmiyor. Virüsleşiyorsun. Bozuyorsun. Yıkıyorsun. Geri dönülmez şekilde hem de. Ajan Smith’in Matrix’te dediği şeyi doğruluyorsun. Diğer bütün canlıların ‘uyum sağlayarak’ yaşadığı hayatı sen ’kendine uydurarak’ yaşıyorsun. Sonuçta eline geçen de felaketin oluyor. Dünya senin sonunculuğunu onaylamıyor. Bu defa da abaküsünü tekrar önüne çekip kıyamete kalan yıllarını boncukluyorsun.
Zeytinburnu durağı geçişkenliğine bakarak kendisini metronun, metrobüsün, tramvayın veya cümle otobüsün sonrasına koymamalı. Ortasına koymalı. Sendeki bu geçişkenlik âlemdeki kurguyu tamamlamak için. Kıymetin de orada. Eksik parça sensin. Meleklerin ve şeytanların ortasındaki eşik sensin. Cansızların bilmeden, bitkilerin sezmeden, hayvanların düşünmeden yaptıkları tesbihatı şuurdan ipliğine dizip tezgâhına sermen için kurulmuş sana bu düzen. Yani bu düzenek şahitliğine sığanı bir buket gibi derleyip Rabbine sunman için. Buketi bağlayan ip sensin.
Hepsinden birer parça var sende zira hepsini anlaman lazım. Yağ ile bal ortasına serilen kağıt biraz yağa biraz bala bulaşır. Onlardan gelenin üzerinden akması lazım. Ama en nihayetinde şunu bil: Sende parçası bulunan herşeyden daha aşkınsın. Evet. Çünkü meleklerle de yarışman lazım. Bence evrime inananların ilk yitirdiği şey kendilerine saygılarından sonra meleklere imanları. Zaten kendilerine saygıları da kendi meleklerine imanları. İçlerindeki meleğe. Melekî yanlarına. Evrimle açıklanamayacak olana. Geriye ne kalıyor peki? Bir canavar. Sofra ile tuvalet arasında bir boru. Yıldızlar hakkında konuşabilen bir bakteri. Terlik giyen bir terliksi hayvan. Hatta hayvanoğlu hayvanoğlu hayvanoğlu hayvan. Belki ’meleklere imanın’ bir güzelliğine de buradan yanaşırsın arkadaşım: Meleklere inanmayan içindeki meleğe de inanmaz.
YORUMLAR
KEHF SÜRESİ 50. Hani biz meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis'ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!
Şeytanın cin olduğu, Yaptığı ibadetlerle cennet bekçiliğine yükseldiğini anlıyoruz. Allah'ın Hz. Ademe'e secde et demesine kibrinden uymamış ve yoldan çıkmıştır.
Melekler, Allah'a isyan etmezler.
Evet insanda melekleşebilir, nefsini terbiye edebilirse; yol açık.
Saygılar.