Sinderella
Trene onca insan yük yüklenebiliyor, ya insana.
İnsan bunca yükü, insanı nasıl taşır içinde, başında..
Acı, hüzün her boyutta bir küçücük insanın kalbine, beynine nasıl sığar.
O tertemiz çocuk yüz küçük bir ışıltıya hemen dönmeye razı.
Tren hızla ilerliyor. Bu ilerlemeye durağan zaman ayak uyduramıyor.
Sinderella arkada sanki kendi dünyasına gömülmüş. Küçük tombul erkek kardeşi geliyor. Kollarını uzatıyor ablasına, beni kucağına al diye.. Üstüne atılan bütün ağırlıkları atıyor birden.. kollarını açıyor kardeşine.
İki küçük el buluyor birbirini. Küçük kardeş güç de olsa ablasının kucağına oturmaya çalışıyor. daha doğrusu
ablasın onu kucağına almaya çalışıyor. Anne ve babaları arka koltukta kendi dünyalarındalar. Kardeşlik keşke
hep bu sevgi yumağı halinde kalsa.
Annemin evinin kapısını açacaktım sanki kendiliğinden birden açıldı. Küçük kardeşimi önümde buldum. Kapıyı
açıyordum dedim. Makineye çamaşır koyacaktım dedi, eve gidiyordum ben de. İyi diyerek içeri girdim. İçerde
erkek kardeşim vardı. O da ayaktaydı. Hoş geldin dedikten sonra benim de biraz yürümem gerek, Fatma gelince
çayı ocağa koyacak. Sen de otur beraber içeriz. Fatma tatlı bir şeyler, pasta getirdim dedi, otur beraber içeriz dedi.
Gitti.
Annem her zamanki yerinde kanepeye konulan mindere oturmuş, ayaklarının önündeki sandalyeye uzatmıştı.
Yanına gittim: Nasılsın anne iyi misin namazını kıldın mı dedim. Namazını kıldığını söyledi. Şimdi nerdeyse ikindi
okunacak, ben daha kılamadım diyerek hemen oracıktaki seccadeyi önüme sererek namaza durdum. Namazımı
bitirmiştim ki küçük kardeşim geldi. Hiç bir şey söylemeden annemin karşı tarafında olan pencere önündeki kanepeye uzandı. arkasını da bize dönmüştü. Çok geçmedi sanırım yönetmeyi çok seven diğer kız kardeşim geldi.
Fatma’nın üstünü niye örtmediniz dedi, tabii bana. Hem Fatma gelip, bir çift söz atmadan arkasını dönüp yatacak
ben de üstünü örtecekmişim. Aklıma bile gelmedi. Ona bir şey söylemedim.
Erkek kardeşim geldiğinde çayı ocağa neden koymadığımızı sordu. Namazım bitince koyacaktım dedim. Bu arada
uykuya dalıp rüya bile gördüğünü söyledi Küçük kardeş.
Sanki bir film içinde gibi duyumsamaya çalıştım yoksa hoş olmayan şeyler söyleyebilirdim. Fatma’nın insanı saymaz terbiyesiz davranışı beni üzmüştü.
Canım yerimden kalkmak istemedi. Sonuçta en büyükleri bendim. Zaten erkek kardeşim çay içmeyi ve sunmayı sever. Fatma da getirdiği pastayı dilimleyip tabaklarla önümüze koydu.
Sinderella benim sanırım. Kardeşlerini kucağına alan, sırtına alan onları çocuğu gibi gören. Ama babamın annesi
ben değil miydim? O beni kıyamadan kaldırırdı yatağımdan, anne, anneciğim diyerek.
Tren hızla ilerliyor.
Gideceğimiz yere daha çok var.
Oğlan kardeşim kucağımda..
06. 11. 2019 / Nazik Gülünay