- 501 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
PAÇA SUYU, PATATES SUYU, YUMURTA VE TAYYARE
Paça suyu kemikleri güçlendirir, patates suyu gözlerdeki iltihaplanmalar için faydalıdır, yumurta da protein kaynağıdır. Güzel hoş da bu üç gıda maddesinin tayyare ile yani uçakla ne alakası var?
Aslında olmaması gerekir. Ama bazen yokluk ve yoksulluk size akıl almaz şeyler yaptırır ve bu üç gıda maddesini bir uçağı uçurabilmek için kullanırsınız. Nasıl mı? O zaman okumaya devam...
Gerek I. Dünya Savaşı, gerekse Kurtuluş Savaşımız anlatılırken bu savaşlar sanki sadece kara savaşları olmuş, deniz kuvvetlerimiz, hava kuvvetlerimiz hiç yokmuş, savaş gemilerimiz ve savaş uçaklarımız, denizcilerimiz ve pilotlarımız bu savaşlarda hiç rol oynamamış gibi anlatılır.
Sekiz sene süren bu savaşlarda denizlerde sadece Nusret mayın gemisini biliriz mesela. Çanakkale Savaşının kazanılmasında büyük rol oynayan Nusret Mayın Gemisi. Oysa daha pek çok savaş gemimiz vardır ve oldukça önemli roller oynamışlardır.
Hava Kuvvetlerimiz peki?
Evet Denizlerde en azından bir Nusret Mayın Gemisinden bahsedilir ama Hava Kuvvetlerimizden hiç bahsedilmez. Hatta kısaca ‘’ Bir hava kuvvetimiz filan yoktu ‘’ Denir.
Evet, esas itibariyle bugünkü anlamda bir hava kuvvetimiz elbette ki yoktu ama ‘’Hiç uçağımız yoktu. Düşmanlarımıza karşı herhangi bir hava harekatı olmadı.’’ Dersek çok büyük zorluklar ve yokluklar içinde ellerinden gelenin de üstünde başarılara ve kahramanlıklara imza atmış atalarımıza çok büyük haksızlık etmiş oluruz.
Peki I. Dünya ve Kurtuluş Savaşımızda bizim uçaklarımız var mıydı? Var idiyse bu uçaklarla neler yaptık?
Biliyorum konuyu bir an önce paça suyu, patates suyu ve yumurtaya getirmemi istiyorsunuz ama az sabır...
Efendim, uçağın tarihine girip konuyu uzatmayalım. Ancak uçakların savaş aracı olarak kullanılması ilkin Trablusgarp Savaşında olmuş. Önce 1 Kasım 1911 de İtalyan Teğmen Giulo Gavotti uçatan dört adet el bombası atarak denemeyi yapmış. Ancak bu ilk deneme insan öldürme amaçlı değil ama bundan sonra Türklere karşı öldürme amaçlıolarak da kullanılmaya başlanmış. Yani uçaklardan bizimkilere el bombası atıyorlar.
Şimdi gelelim bir ilke...Tarihte bir uçağı ilk kez tüfek atışlarıyla indirenler de Türkler olmuş. Trablusgarp Savaşında yine bir İtalyan olan Yüzbaşı Richardo Moizo 1911 yılının Ekim ayında Türk birlikleri üzerinde Nuiport adlı uçağı ile keşif uçuşu yaparken bizimkiler tarafından tüfekle indirilmiş. İndirenler kimledir pek bilemesek de uçağın başında poz verenler Fethi Bey ( Okyar ) , Adnan Bey ( Adıvar ) ve Muhiddin Beyler olduğuna göre muhtemelen onlar indirmiştir. (Ayrıca Kut el Amare Savaşında da Türk askeri yine tüfek atışıyla İngiliz uçağını düşürmüştür.)
Evet, böylece uçak artık bir savaş gerecidir. Ancak ilk başlarda Avrupalılar bile bu nesneye pek itibar etmemişler nitekim Fransız Mareşal Ferdinad Foch, aynen şöyle demiştir: ‘’Şahane oyuncaklardı ama ne yazık ki askeri anlamda bir gelecekleri olduğu söylenemezdi.’’
Fransız Mareşal her ne kadar uçağa, daha doğrusu savaş uçağına pek rağbet etmese de Osmanlı Devleti 1911yılında iki subayını ( Mehmet Fesa ve Yusuf Kenan Bey ) Fransa’ya Bristol Tayyare Mektebine eğitim amaçlı olarak göndermiş ve böylece Havacılık konusunda ilk adımı atmıştı.
Dönemin Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, uçağın gelecekte özellikle savaşlarda oldukça işe yarayacağını düşündüğünden bu işe al atmıştı ama devletin bütçesi çok sayıda uçak almaya yeterli değildi. O bakımdan 29 Nisan- 11 Temmuz 1912 de ‘’ Tayyare İanesi’’ Adı verilen bir yardım kampanyası başlatıldı ve halktan para toplandı. Bu toplanan paralarla da öncelikle hem on adet uçak satın alınmış hem de İstanbul-Yeşilköy’de bir havacılık okulu faaliyete girmişti.
Uçakları askeri amaçlarla ilk kez Balkan Savaşlarında Sırp, Bulgar ve Yunanlıların yerdeki faaliyetlerini tespit için kullandık. Ancak bilgi ve tecrübe eksikliği sebebiyle sık sık yere çakılıyordu bu uçaklar yerlerine yenilerini alsak da.
İlk uzun(!) mesafeli uçuşumuz 18 Ekim 1912 de gerçekleşmiş, Tarık bin Ziyad adlı uçak ile Kırklareli’nden havalanıp Yeşilköy’e inmek üzere yola çıkan pilotlarımız Yüzbaşı Salim ve Yüzbaşı Kamil, havanın sisli, pusulanın bozuk olması sebebiyle Manyas Gölü civarına inmişler; ertesi gün de Bandırma’dan havalanıp Yeşilköy’e vasıl olmak suretiyle 85 Km lik çok uzun(!) bir yolculuk yaptıkları gibi hedefleri o o olmasa da ilk kez Marmara Denizini uçakla geçmiş olan pilotlar olarak tarihe adlarını yazdırmışlardı.
Gerçek manada ilk uzun mesafeli uçuş ise 8 Şubat 1914 de başladı. Bu sefer kat edilecek mesafe 2000 Km civarındaydı ve Yeşilköy’den başlıyor, sırasıyla Adapazarı – Eskişehir – Konya – Adana – Halep –Humus – Beyrut – Şam – Kudüs – El Aris – Port Said – Kahire – İskenderiye şehirlerini kapsıyordu. Muavenet-i Milli adı verilen uçakta Deniz Pilot Yüzbaşı Mehmet Fethi ve Üsteğmen Sadık Bey, Prens Celaleddin isimli uçakta ise Topçu Pilot Üsteğmen Mehmet Nuri ile Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey bulunuyordu.
Mehet Fethi ve Sadık Bey, uçuşun beşinci aşamasında 4000 Metre yükseklikteki Toros dağlarını aşmış ve tarihimizde ilk kez bu yüksekliği aşan pilotlar olmuşlardı. Ancak 27 Şubat 1914 de Şam’dan havalandıktan sonra Taberiye gölü yakınlarında uçak arızalandı ve düştü. Böylece ilk hava şehitlerimizi vermiş olduk.
İlk hava şehitlerimiz Selahaddin Eyyubi’nin türbesi yakınlarında defnedildikten sonra Osmanlı Genel Kurmayı, Mehmet Nuri ve İsmail Hakkı Bey’in rotasını değiştirse de 11 Mart’ta Yafa’dan havalanan Prens Celaleddin adlı uçak da arıza yapıp denize düşmüş, bu olay sonucunda uçaktan atlayan Mehmet Nuri Bey boğularak ölürken İsmail Hakkı Bey kurtarılmıştır.
I. Dünya Savaşına girdiğimiz anda toplam beş kara iki adet de deniz hava uçağı olmak üzere yedi uçağımız vardı ama Almanlarla birlikte girdiğimiz bu savaşta sayı elliye, hatta ilerleyen zamanlarda daha da fazlaya ulaşmıştı lakin bu uçaklar her ne kadar Osmanlı hava gücünü oluştursa da bizim değildi tabii ki. Bizim yedi uçağımız vardı sadece.
I. Dünya Savaşında Türk pilotlarının gösterdikleri kahramanlıklara dair maalesef okullarımızda okutulan ders kitaplarında herhangi bir bilgiye rastlanmadığı gibi herhangi bir uçağımız ve pilotumuz olduğuna dair bir bilgiye de rastlamak mümkün değildir. Oysa 30 Ekim 1918 Tarihli Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra maalesef düşmana teslim etmek zorunda kaldığımız savaş uçağı sayımıza baktığımızda bunun 100 adet uçak olduğunu, bunlardan altmışının Yeşilköy’de, kırkının da Konya ve Erzurum gibi bölgelerde olduğunu görürüz. ( Ancak pek çoğu kullanılabilecek durumda değildir.)
Evet, Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra İngilizler, Yeşilköy’de bulunan bu uçakları Maltepe semtindeki bir alana naklederler. Nakil esnasında parçalananları da dahil edecek olursak Maltepe’ye neredeyse sağlam bir uçak götürmezler. Bu sebeple de Maltepe’de bulunan uçakların başına nöbeti koymaya bile gerek duymazlar. Neticede bu hurda yığınlarını kim ne yapacaktır ki?
Ancak I. Dünya Savaşında oldukça üstün başarılar göstermiş olan Türk pilotları kafaya koymuşlardır. Bu uçakları kaçıracaklar ve Mustafa Kemal’e, yani Milli Mücadeleye kazandıracaklardır.
İşte bu amaçla Vecihi,Rıdvan, Eşref, Şakir, İsmail Zeki, Kazım ve Bezmi adlı Türk pilotları Maltepe’den uçak kaçıracaklardı.
Ancak yapılan incelemeler sonunda Bezmi, Şakir ve Rıdvan’ın kaçırmayı düşündükleri uçakların havalanabilecek uçaklar olmadığı görüldü.
Pilotlardan Kazım, bindiği uçağı havalandırdı ve Ankara’ya doğru uçtu gitti.
İsmail Zeki’nin uçağı kımıldadı ama uçmak için yeterli irtifaya ulaşamadan çakıldı. Allah’tan İsmail Zeki’ye bir şey olmadı.
I. Dünya Savaşında bir Rus uçağını düşürmüş olan Vecihi de uçağı hareket ettirdi ama uçak bir tümseğe çarptı, akabinde yanmaya başladı. Vecihi hafif yaralanmış olarak kurtuldu.
Bir tane de olsa uçak kaçırabilmişlerdi bu girişim sonunda ve öyle sanıyorum ki tarihte ilk uçak kaçırma eylemini de yine Türkler gerçekleştirmişti.
Bu bir uçağa ilaveten Filistin cephesinden kaçırılan on yedi uçak daha vardı Kurtuluş Savaşımız esnasında. On yedi uçak vardı ama her birisi canlı tabuttan farksızdı.
Evet, şimdi geldik paça suyu, patates suyu, yumurta olayına...
Burada sözü rahmetli general Muzaffer Ergüder’e bırakıyorum:
"Batı Cephesi’nin ilk tayyare birliğini oluşturmaya çalışan on beş, yirmi havacı subay ve teknik personelin Konya’dan getirdikleri birkaç eski tayyareyi tamir etmek için yaptıkları çalışmaları dikkatle izliyordum. Bir gün, bir tayyarenin kanat bezine fırçalarla bir sıvının sürüldüğünü görmüş ve bunun ne olduğunu sormuştum. Alınlarından terler akan bu personel, şöyle cevap verdiler: "Efendim, işe yarayabileceğini umduğumuz tayyarelerin kanat ve gövde bezleri basıncın etkisiyle gevşemiş ve özelliklerini kaybetmişlerdir. Bunların ancak emayit denilen bir sıvı ile gevşeklikleri giderilebilir. Bizim emayitimiz yoktur. Aklımıza şöyle bir çare geldi. Patates suyu, yumurta ve paça suyunun karışımından elde edeceğimiz sıvı, belki emayitin yerini tutarak, gövde bezlerine gerekli olan özelliği kazandırabilir. İşte şimdi bu işleme başladık."
Akıl alacak şey değildi emayıt yerine paça suyu, patates suyu ve yumurta kullanmak ama Türk her zaman en olumsuz şartlarda bile kendince çözümler üreten bir milletti ve işte o kanatlarına paça suyu, patates suyu ve yumurta sürülen uçaklar bakın neler yaptılar:
Mesela Konya’da başlayan Delibaş Mehmet isyanında isyancıların anasını ağlattı bu pilotlar ve maalesef Kurtuluş Savaşımızın ilk havacı şehidi de bu olayda verildi. 3 Ekim 1920 de pilot üsteğmen İbrahim Ethem şehit düştü.
I. İnönü, II. İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruzda havacılarımız özellikle keşif uçuşları ve düşmanın durumu hakkında raporlar vermekteydiler ama duruma göre düşman üzerine sorti yaparak makineli tüfek ve el bombası atışlarıyla zayiat da veriyorlardı. Hatta Vecihi Hürkuş 15 Ağustos 1920 de Alaşehir Tren garında Yunan askerlerini görünce önce 600 metreye kadar alçalıp bomba atmış, daha sonra elli metreye kadar uçağı indirip arkadaşının makineli tüfekle tarama yapmasını sağlamıştı.
Velhasılıkelam I. Dünya ve Kurtuluş Savaşında Türk havacıların rolü öyle atlanacak bir konu değildir. Benim anlattığım gibi kısacık bir konu da değildir. Bu konuya en azından ders kitaplarında mutlaka yer verilmelidir.
YORUMLAR
Akıl alacak şey değildi emayıt yerine paça suyu, patates suyu ve yumurta kullanmak ama Türk her zaman en olumsuz şartlarda bile kendince çözümler üreten bir milletti ve işte o kanatlarına paça suyu, patates suyu ve yumurta sürülen uçaklar bakın neler yaptılar:
Evet Sami öğretmenimiz,
çok ilginç bir konu, bu malzemelerin buharımı uçak kanatlarına sürülen.? eşimin çok ilgisi çekecek bir konuydu ,hayatta olsaydı saatlerce anlatırdı bana...
Sayfanızdan tüm şehit pilotlarımızın ruhu şad olsun, görev yapan pilotlarımızın yolları açık olsun, aslında bana göre zor bir görev, belkide (Tayyare ) uçak fobimden zor bir görev demekteyim...
Saygılarımı bıraktım...