SELF PORTRAİT
"Korkuyorum." dedi karanlıkta kalmış bir çocuk gibi.
Ruth, Lou Andreas-Salomé
Ne yazacağımı bilmiyorum…
Az önce yaptığım kek mutfak bankosu üzerinde soğurken ben onun yapılışından bahsedeyim biraz. Şu an öyle güzel kokuyor ki aklımda o kekten biraz yemek dışında bir şey yok. Bu yaptığım kek, babamın alacalı dediğinden. Biz kadınlar zebra kek diye tarif ederiz bu lezzeti.
Üç yumurta, kabartma tozu, vanilya, 2 bardak un, bir bardak şeker… Tamam tamam bu kadar yeter. Kekin giriş gelişme bölümlerini atlayıp yumurtanın kırılıp akan içini kendi benliğime akıtır gibi şekere buladığım, içime tepiştirdiğim kırılmış yumurtalardan nefis bir şekerli karışım elde ettiğim kısımları da atlayalım bence. Zaten hiç gücüm yok.
Açık balkon kapısından komşu sesleri sızıyor mutfağa. Daha bu saatte uyumamış afacan bir bebeğin balkondan balkona susturulma çabalarına kulak misafiri oluyorum. Bir bebeğin yetmiş yaşında kanser olacağını söylesek nasıl bir tepki alırdık acaba?
En son karışımın bir kısmını kek kalıbına boşaltıyordum ki sizin aklınız bebekte kaldı. Karıştırma kabında kalan karışımın içine bir paket kakao ekliyorsunuz ve çırpıcının gücü etkisinde kakaonun rengine tamamen boyuyorsunuz karışımı. Şimdi bu karışımı kek kalıbında sizi bekleyen açık renkli karışımla buluşturacaksınız. Bir yandan kek kalıbını dairesel hareketlerle yavaş yavaş çevirirken diğer yandan kakaolu karışımı ilave ediyorsunuz. İşte kakao yavaş yavaş metastaz yapıyor. Bir gün Penelope Fitzgerald gibi kitaplarım hakkında konuşturan birine dönüştüğümde sizlerin gözlerinin içine baka baka alacalı, metastatik kek tarifimi verdiğimi unutmayın. Julıan’ın Penceresinden bakar gibi bakarsınız belki içinizden biriniz. O zaman reçellerim yerine kek tarifimden bahsederken babamın en çok bu keki sevdiğini yazmayı unutmayınız. Fitzgerald nasıl özgür kaldı? Genel olarak baktığımızda tüm yazarların kendi hayatlarından kesitler yazarak romanlarını oluşturduğunu görürüz. Oysa Fitzgerald kendi hayatının fersah fersah uzağından tutmuştu kalemini. İşte onu büyük bir yazar ve özgür kılan şey bu olmuştu. Buradan çıkarım yapacağınız şey, şimdilik esaretimden memnunum. Esaretim beni anılarıma bağlıyor. Benimse bu aralar mutlu anılara çok ihtiyacım var.
Şu an tek düşünmediğim şey bu yazının iyi bir yazı olması ve dil bilgisinin ne kadar içine etmiş olduğum. Metastaz yapmış şeyler tüm düşüncelerimi eylemsiz kılıyor. Rilke ve Salome geliyor aklıma. Akıl alır gibi değil… Öyle mi ? Bilmem, belki de aklın alması gerekmeyecek kadar akıl işi şeylerdi aralarında olup bitenler. Otuz yıllık bir dostluğa dönüşmüşse hele bir de sonradan. Salome, güzel, akıllı, yetenekli Salome… Biraz da çapkın mıydı ne? Benim babam daha çok yerli sanatı severdi. Türk edebiyatının başyapıtlarını ballandıra ballandıra anlatırdı.’’ Ateşten Gömlek’’ bir baba yadigarıdır belleğimde. Ben özgürlük değil anılarımı istiyorum en çok bugünlerde.
Ruhuma metastaz yapan cilt lezyonlarının sınırları belirgin eritemlere benzemesini isterdim. Acı verse de gidebileceği daha fazla yol olmayacaktı. Lanet yayılmacı, işgalci hücrelerden nefret ediyorum. Bir kanser hücresinin insanın kendi içindeki mutasyonun ürünü olduğunu bilmek çok ürkütücü. Kendi kendini yiyip bitirirken insan, kendi kendine savaş açıyor. Alacalı bir keke benzeyen içi ile yine kendine benzeyenlerle güç düellosuna girişiyor. Kek demişken benim babam en çok alacalı olanı sever.
Ölüm korkusunun ölümden daha korkunç olduğunu söyleyen bir geri zekalı tanımıştım. Nasıl kıyas edebilirsin? Ölümü sevmek, ölümün kendisinden daha mı güzel o zaman? Bazı kekler sadedir. Sen benim babamın alacalı keki nasıl sevdiğini hiç görmedin ki. Ondan daha çok sevdiğini nereden bileceksin? Biliyor musun sevgili, kıyas edebilmeni ne çok isterdim.
Deniz...
YORUMLAR
İşte kendimizi anlatmak bu kadar zor!..
Odacıklar tıka basa doluyken dingin bir dökülüş kolay yaşanmaz... İte kaka öne çıkmaya çalışanlar, birbirinin ardından kafasını çıkarıp görülüp görülmediğini sınamaya çalışanlar, sadece kafasını saklayıp gizlendiğinden emin olanlar (!)...
Zebra kekteki renklilik ve karmaşa, her katmanın diğerinin içinde yer bulmaya çalışması da yaşamın tadının ve gerçeğinin ancak böyle oluşabileceğini anlatır gibi...
Bebeği unutmadım!...
Her büyük bir zamanlar bebekti, her dert de minicikti... Hayattaki devinimler büyüttü onları derdiyle beraber...
Babanıza da saygılarımla...
Yüreğine sağlık Sevgili Deniz....
İnsan
Biraz su ve kil fiziken yoğrulmasak da ruhen her an her dakika veyahut her yeni bilinmeyen istenmeyen haberde
Ruhumuzdan bir şeyler kaybediyoruz ve yerine yenisiniz koyuyoruz.
Hüzün hüznü
Sevinç sevinçi takip ediyor
Bazen
Hüzün içimize öyle yer ediyor ki.
Karanlığı dahi aydınlatmak istemiyor insan.
Ah neyse işte bu karamsar takip bile yenemesin insanı.
El izi yüklü yüz hatların şiirden dir
Evet bilinmeyen kiyas edilemez ama
Bilenin yüz hatlari bin satır eser eder.
Ben sadece melemen yapabiliyorum halihazırda
ancak çok güzel yaparım
zaten ne iş yaparsan yap en iyisini denemelisin
İnsanoğlu mecburiyetler karşısında daha hızlı karar verebilmeyi öğreniyor
doğal olarak da beden yetenekleri de gelişiyor
Anadolu insanıyla Avrupalı İnsanları arasında ki farkı Babanızda görmüşsünüz zaten
olması gerekenler oluyor hayatta
anların anısıysa kalanlarda yaşıyor bir ömür
Kek yapmayı henüz bilmiyorum
öğretirsen yaparım da demiyeceğim
gerçek şu ki
ben sadece güzelse yerim;)))) sevgilerimle