AİLEM BANA BİR HAYAT BORÇLUDUR..
ANNEM VE BABAM, BANA BİR HAYAT BORÇLULAR…
Kadın, okul bahçesini çevreleyen duvarın dışında ve kaldırımın kenarında durup duvara yaslı bir şekilde diğer çocukların anneleriyle sohbet ediyordu. Hava güzeldi, güneş aydınlık ve okul bahçesi ve de çevresi cıvıl-cıvıl çocuklarla doluydu. Duvara yaslanmış olarak duran bir gurup kadını görünce merak ettim ve kadınlara yaklaşarak, bir şey mi oldu, burada pek kimse durmaz da, deyince.
Kadın zoraki bir gülüşle, ‘’Yok, yok bi şey olmadı’’.
‘’Baktık ki hava güzel, güneşte güzel, arkadaşlarla burada toplandık hem sohbet ediyoruz hem de çocuklarımızı bekliyoruz’’ deyince, bu kez de ben tebessüm ettim. Ne bileyim bunca yıldır bu sokaktan geçip giderim hiç böyle okul duvarına yaslanmış kadın gurubu görmediğim için merak ettim açıkçası deyip, aslında çaktırmadan da olsa bende o guruba dâhil olmuş oldum. Oysaki benim okulla hiçbir alakam yoktu çünkü çocuklarım okulu bitireli yıllar olmuştu ama merak işte, kim bilir belki de geçmişe özlemdi benimkisi.
Kadının boyu, kısa sayılmazdı, uzun da sayılmazdı etine dolgun ve yaşına göre oldukça olgun, güzel bir kadındı ve hararetli bi şekilde konuşuyor ve etrafındaki kadınlarda onu pür dikkat dinliyorlardı. Durdum ve bu güzel sohbete bende ortak olmalıyım dercesine kadın gurubunun yanına yaklaştım, fazla sokulmadım, zaten fazlada sokulgan biri olmadığım için yanlarında ama uzak bir noktada durmuş kadını dinlemeye başladım. Kadını biraz dinleyince Kadının konuşmaktan çok şikâyet ediyordu ve adeta duyguları isyandaydı sanki. Aralıksız konuşuyor, bir şeyler anlatıyordu etrafına doluşan kadınlara. ’Annemin, babamın ve de eşimin bana bir hayat borcu var çünkü hem çocukluğumu, hem de gençliğimi çaldılar benden’ dedi ve devam ederken konuşmasına, bir anda kadının sözünü kestim. Tebessümle yana açılan ağzımı kapadım, kaşlarımı çattım ve yüzümde inanılmaz bir ciddiyet asarak sordum. Hayırdır, ne oldu ne yaptılar sana hem çocukluğunu, hem de gençliğini çaldılar senden? Bu soruyu sorarken son derece endişeliydim aslında, insanın en yakınları nasıl hayatını çalabilir ki, dimi…
Kadının bakışları bir anda gün batımından daha karanlık, ağzından çıkan kelimeler bir güllenin ağırlığına denkti ve yüzündeki o ifadeyi ise şu an anlatacak hiçbir kelime bulamıyorum..
Kadın. ‘’Ben, kapının önünde çizgi taş oynuyordum, annem bir anda yanıma geldi ve bana bir tokat attı. ’’Seni istemeye geldiler sen burada durmuş çizgi taş oynuyorsun’’ dedi, bu kadarını hatırlıyorum.
Ben daha ne olduğumu anlamadan evlendim, çocuklarım oldu ve bir de baktım ki yaşlanmışım. Şimdi geçmişe dair aklımda kalan hiçbir şey yok annemin o tokadından başka’’ deyince.. Şaşkınlığımı ve o ciddiyetimi biraz aşarak kadına sordum, kaç yaşındasın?
Kadın, ‘’Çok yaşlı görünüyorum dimi,36 yaşındayım ve hayatım nasıl geçip gitti hiçbir şey anlamadım’’. ‘’Bu yüzden annem –babam- bir de eşim bana bir hayat borçlular’’, dedi..
Kadın, henüz 36 yaşındaydı ve kendisini okadar yaşlı hissediyordu ki..
Demek ki burada sorumlu olan sadece ‘’Devlet değil’, öncelikle aileler sorumludur..
Anne ve de babalar çocuklarının hayatlarını çalmadan önce, çok iyi düşünmeleri gerekiyor...
Gündüz Yavuz..
YORUMLAR
Çocuk gelin vakkaları sadece ülkemizin değil İnsanlığın sorunudur
Dünyanın bir çok coğrafyasında malesef bu üzücü olayları görüyoruz.
İnsanlığın bilinç kazanması için eğitim şart.
Hayırlı günler.