Düşünce Geliştirme 1 ( Dinsiz Şehirler)
Dinden kopuş hiç kolay değildir,
Lakin başarabilirsiniz..
Ben başardım..
Ömrünüzle ve düşüncelerinizle aynalarda savaşmak,
Bir ömür boyu artık kemikleşmeye yüz tutmuş söz fiil ve davranışlarındaki değişikliklerin yansıması.
Bir hayatı geride bırakmak, sudan çıkmış balık gibi nefes almakta zorlanma.
Sanki kendi kendinizi ameliyat masasında neşterin altına almak gibidir. Acısı, kederi her gün, her hafta, her ay boğuluyorum hissinde tutar sizi.
Yıllarca eleştirdiğiniz düşünceleri savunur duruma gelmek..
Bir defa değil binlerce kez ölmek demektir. Ve yeni bir hayata adım atmak ardında..
Ne bileyim kadınlarda doğum sancısı, erkeklerde böbrek taşı ağrısına defaatlarce maruz kalması düşüncelerinizin.
Hani benzetirler ye insanın içindeki iniş-yokuşlar..
Ben o iniş ve yokuşların ardındaki dinsizlik ovasında artık yalnızım..
Birisini de istemem, ihtiyaç duymam, gerek de yoktur.
Bu dünya öyle bir yer ki, kararı sen vermedin.
Ve normal koşullar altında da yalnız öleceksin…
Bir sürelik kısa hayatta da dinde bulamadığım huzuru, dinsizlikte aramam suç mudur?
İnsanın kendisi varken savcıya da hakime ihtiyacı yoktur bu konuda.
Kendi savcısı ve hakimi olan, insani şekilde yaşayıp her türlü baskıdan azade yaşamak istemek, kendi insancıl ve bilinçsel kurallarında bir dem sürüp, iyi, güzel bir şekilde cennet ve cehemmden umut ve korkularını taşımadan bir hayat sürmek istiyorum artık..
Kim ne derse desin, istemem lakin isterse babam anam beni reddetsin. Onlar her zaman başımın tacı, evlatlık vazifesiyle kan bağım, kalp bağım, sevgi hürmet bağım olan kimseler..
İnsanın iyi ve güzel biri olarak yaşaması için dine ihtiyacı yoktur artık benim için.
Hangi felsefi düşünce içine sokarsanız sokun, hangi hakareti veya tam tersi desteği yağın veya verin önemli midir sizce?
Ben iyi olduktan sonra karşıma ister iyiler çıksın ister kötüler..ister güzel sözler çıksın, ister kötü sözler..
Bu ifadelerden sonra…
Tüm insan olanlara fikri ince ve insancıl olanlara saygılarımı sunar..
Sizlerle bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim..
Dini veya dindarı eleştirmek ile düzelmiyor dünya. Çünkü dinler, kendi başına sınır çizmiş her konuda.
Dini ritüelleri, ibadetleri eleştirelemez, yerine veya yeniden ibadet şekli getiremezsiniz. Eleştiririr, güncelleme yapmaya kalkarsanız, karışıklık çıkar. Bu tür işlere de bu devirde gerek yoktur.Çünkü insan sadece huzur aramaktadır son çağda, ekstra savaşlara ve karışıklıklara da yeni yüzyılın tahammülü yoktur.
Hakiki bir dindar bir ayet çiğnendi diye savaş başlatabilir, öldürebilir tüm dinler bu yetkiyi inananına vermiştir, yani izin almasına da gerek yoktur dindarın kimseden.
Dindeki hoşgörü veya insana saygının her zaman bir sınırı vardır. Dindar istese de bu sınırı aşamaz, insanlığın son devirlerdeki bilinç ve yaşam seviyesine istese de çıkamaz. Ki kendi inanç seviyesi ve kültürünü her zaman en üstün olarak görür.
Dinlerdeki farklı yorumlar ve anlayışlar bile dinin kendi içinde savaşlara sebep oluyorsa, düşünün ki sınırı zorlanan dindarın neler yapabileceğini…!
İslam dan örnek alalım.
Namazı şeklini değiştirebilir misiniz? Hayır. Kurban kesme diyebilir misiniz? Hayır. İbadetini kendi ana dilinde yap diyebilirsiniz, deseniz de bile sizi ilgilendirmez ki.
Bu dinleri sadece devlet bazlı kanuni düzenlemeler düzeltebilir veya güncelleyebilir. Gerekliyse merkezini değiştirebilir. Ortadoğudan alıp Vatikana taşıyabilir veya Mekke den alıp Petra’ya taşıyabilir. Hindistan güçlenir, coğrafyası yaşanmaz olur, ortasya nın medeniyeti ve gücü nüfusu azalırsa hindunizmi taşıyabilir gibi.. veya tam tersi orta asya dini veya kültürü himalayaların güneyine taşınabilir.
Bunun içinde güçlü olan kamu idareleri lazım. Anlaşmadan da düzenleme olabilir ki, zorbalık ile, dikta ile, eziyet ile.. Bu da bu devre kadarki insansal ve bilimsel tecrübeye uymaz.
Veya dinde söz sahibi olan tarikat ve cemaatlerin birlikteliği, birlikte düzenleyelim demeleri gerekir. Hristiyanlık da olduğu gibi.. Hristiyanlık rönesansını yaşamış kendi kendine, acılı veya acısız, kanlı veya kansız.. lakin öyle bir rönesansın İslamın da başına gelebileceği düşünmek, bilemiyorum imkansız gibi..
Çünkü Kur’an tahrif edilmemiş ve İslam’ın son din olduğuna iman İslamda kesindir. Ötesi berisi yoktur.
Ülkemiz ve coğrafyamız bazında belki de kerbeladan, emevi, abbasi, mısır ve İstanbul bazlı ve çevrelerinde yayılma bazında dini yaşamda ve düşüncede farklılıklar olsa bile dini rahat bırakmak gerekir. Mümkün mertebe de sadece kan dökmeleri ve ahlak boyutunda, devlet; dinde eksiklikler ve yanlışlıklar görüyorsa da dindarı ürkütmeden düzenlemeler yapabilir.
Kurabn kesim yerlerinin belirlenmesi, nufüs bazında mabet inşaatları, özel aylarına göre mesai düzenlemeleri gibi..
Tarih sürüncemesinde veya insan bililinçlenmesinde dinlerin her zaman merkez olduğu, devlet,lord, dük, padişah, bey, paşa mülklerinde her zaman din bilgini bulunmuş ve sosyal hayat, kültür ekseri bu çevrede yaşanmıştır. Mısırdan, İnka ve Azteklere kadar eski kültürler de bile bir sosyal hiyerarşi ve kral ve din bazlı kurulduğu gerçektir..
Hiçbir demokrasinin karşılığı dinlerde yoktur. Kabul edilmez, edilirse dindar kendiyle çelişir.
Benim gibi dinlerin artık faydadan çok zararı olduğunu ve gelecekte yeri olmadığı düşünenler için huzura giden yollardan;
1-) Tarihsel mabetlerinden, cami, kilise, havra, tapınak, vb.lerinden azade yeni şehirler kurulması taraftarı olunmalıdır.
Mesela; ortalama bir şehir nüfusu kadar olabilirse dinsizler, devletten yeni bir şehir kurulmasını talep edebilir, haklarıdır. Ve içlerinde bağımsız, dışlarında devlete bağlı yaşayabilirler. Tüm mal mülk ve haklarını satarak o şehre geçmenin yolunu arayabilirler. Kanuni ve hukuki olarak düzenleme isteyebilirler.
2-) Yeni kurulacak şehirlerde hiçbir şekilde dindar, dinci ile diyalog kurmazlar, içlerine dini almazlar.Ticarette, tarımda, eğitimde, sağlıkta vb kendilerine yetebilecek bir kapasitenin ne olabileceği konusunu da önceden planlamaları ve devlet ile anlaşmaları gerekir. Veya her türlü iletişimi kesin kurallara bağlarlar.
Devletin en büyük derdi; vergi almak ve vergiler ile vatandaşını ve kendini savunmak, hizmet etmektir.
Siz devlet için verginizi vermek zorundasınız, vatan savunmasına katılmak zorundasınızdır. Bu da vatandaşlık bazında eşitlik ile aşılır.
Sağlık konusunda ortalama devlet bazlı sağlık kriterlerine uyarsınız her iki kesim olarak.
3-) Mabet merkezli kültürlerden mabetsiz merkezlere bir akım olmayacağı da düşünülürek, yeni dinsiz şehir hayatında insanlığın tarihsel bilinç düzeyine uygun medeniyet inşası mümkün olursa da dinli veya dindar şehirlere de dinsizlik ancak sirayet edebilir.
Peki, buna gerek var mıdır? Dindar ile dinsiz aynı coğrafyada ve kültürde yaşayabilir mi?
Özde yaşayamaz, mış gibi yaşar.. Sözde yaşayabilir. Yaşayanın da yaşam alanı dar olmak mecburiyetindedir. Genişlemesi çatışmaya yol açar.
Aynı zamanda din yayılmacıdır, siz kaçsanız da sizi arar bulur, dindeki sorumluluk bu şekilde değil midir? Hristiyan azizleri keyifleri için mi kıtalar arası ve bölgeler arası yolculuklara çıktılar.
Hayır.
İslami kesim boşuna mı afrika Avrupa asyaya gitti.
Hayır.
Gittiler çünkü bir taraftan daha çok sevap kazanmak, daha çok insanı kendi dinine tabii kılmak onlar için en önemli inançsal görevdi.
Bu gidişleri ekonomik nedenleri veya huzur arayışları bazında veya daha çeşitli nedenlerle düşünsel olarak desteklenebilir elbette. Lakin dinin ve dindarın özünde her zaman diğerlerine etki etmek düşüncesi kesin bir inanıştır. O yüzden hiçbir coğrafyayı rahat bırakmamışlardır.
Bu devirde artık rahat bırakın bizi denilebilir. Dinlerden rahatsız olanlar bunu dile getirmelidir.
Laiklik kavramı kim ne derse desin dünya tarihinde istenildiği ölçüde anlaşılamamıştır. Belki büyük imparatorluklarda uygulanmışsa da çeşitli dinlerin bir arada yaşaması ve ortak hukuka riayet etmeleri gibi, eninde sonunda çatışmaları sonucu o imapratorluğa ve devlete zarar vermiştir.
Hiçbir din; modern hukuku kabul etmez, kendi hukuku vardır.
Modern devlet düşüncesine uymaz, kendi maddi ve manevi hiyerarşisi, sosyal kuralları vardır.
Hal böyle olunca da, dini dünya bilinç seviyesine veya düşüncenize göre düzeltmezsiniz, düzeltilmesini talep bile edemezsiniz. Talep ederseniz, dinin gözünde öldürülmesi caiz, yaşam hakkı elinden alınmasının sakıncası olmayan bir birey veya toplum olarak kodlanırsınız. Gücü eline geçirdiğinde kendi düşman hukukunu size uygular.
Dinlerin seni veya beni, bizi veya sizi rahatsız eden uygulamalarını istediğiniz kadar eleştirin, kabul edilmeyecektir.
Sonuç olarak dinler tarihte yapması gereken vazifesini elbette yapmıştır. Dünya tarihinde yeni bir çığır açmışlardır, lakin artık tükenmişler ve engelleyici olmaktadırlar. Bu şekilde düşünenler için ise, modern devlet anlayışında bir yer açılması mecburidir.
Saygılarımla.
Esen kalınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.