- 367 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ORYANTALİST EVRİMLEŞME TEHLİKESİ
ORYANTALİST EVRİMLEŞME TEHLİKESİ
ORYANTALİST EVRİMLEŞME-I
Tarihi süreç detaylandırılıp incelendiğinde insan-insan, insan-doğa, insan-evren etkileşimleri gerçekçi bir çatışma zeminine oturtulmuş olduğu açıkça görülmektedir. Aslı astarına uymayan bir zemindir. Çatışma astar, barış-adil kuramı ise asıl olandır. İnsan, doğa ve evren pozitif enerjiyle beslenirken, insan negatif enerjiyede açık olan bir canlıdır. İnsan varlığını barış ve adil olma duygusunda sabit kılamadığı noktada çatışma durumunu açığa çıkaracaktır. İnsan nasıl ki fiziksel açlık duyabiliyorsa ruhsal açlıkta duymaktadır. Fiziksel açlığın doyumu yemekle, içmekle, cinsel doyumla geçici süreyle tamamlanabiliyor olsada ruhsal doyum sınır tanımıyor. Doyum bilmeyen yapısı gereği insan barış-adil olma zenginliğini ruhuna almak yerine narsist-eşit olma yıkımını tercih etmektedir. Bu tercih onda maskelenme kimliği üreterek, kabuktan ibaret bir evrim sonucunu kendisinde meydana getirmektedir.
Bu evrim ise 20.yy ile büyük bir ivme kazanmış ve Doğu-Batı kokteyli kimliğine bürünmüş toplumsal tanımlama oluşmuştur. Bu oluşumu ise Oryantalist fikir gerçekleştirmiştir.
Oryantalist fikir: modernist, postmodern, kapitalist, emperyalist, narsist, radikalist, doğru inançların içi boşaltılmış süslü-şekilci olan fikirlerin üzerine sağlam bir şekilde oturarak oluşmuş Doğu-Batı sentezli tahribat harekettini içeren ve insanlık üzerinde tutarsızlık, şüphecilik, gerçekçi donanımdan uzaklaştırıcı, ahlak yasasını keyifçi yaklaşımlarla değiştirici, ikili ilişkilerde korkaklık oluşturucu, bilgelik yolunu sunarken ağır ivmelerle sapkın bilgelik alışkanlığı oluşturan, ruhsal yapı üzerinde birleştiricilikten uzaklaştırıp ayrıştırma faşizmine sürükleyerek ruhsal yapıda ilkeselleştiren, sosyal açıdan çatışmacı bir oluşum etkisi üreten, fizik biliminde ispatlanmış olan etki-tepki yasasını doğal olma kimliğinin cezalandırma metoduna dönüştürüp yok etme anlayışını kazandıran, psikolog ve sosyolog savunmacılar üzerinden sunni akılcı anlayışını kazandıran, kişisel gelişimciler üzerinden barışçı adil olma duygusunu tahrip ederek gizli anlayışsızlık kazanımını sağlayan yıkımcı olan şekilci bir düşünce biçimidir. Yani özetleyici bir tanımlama olursa:
-“Oryantalizm” ya da diğer adı ile “Şarkiyatçılık”, Batı medeniyetinin Doğu toplumlarını tanımlamakta kullandığı bir düşünce biçimidir. Şarkiyatçılık, Batı ülkelerinde akademik literatürde kullanılmaktadır. Şark(Doğu) hakkında yazan, ders veren yada Şarkı araştıran kişi ise “Şarkiyatçı” olarak nitelendirilmektedir. Yaptığı iş ise Şarkiyatçılıktır. (İskender KARAKAYA-Batı’nın Gizli Silahı: “Oryantalizm”)- şekliyle tanımlanabilir.
Söz konusu bu düşünce biçimi, Yunanlar döneminde doğuyu keşfetme inancıyla başlamış, Emevilerle şekillendirilip İspanya’ya İslamiyeti yayma-kabul ettirme anlayışıyla doğunun zenginlikleri batıya taşınmış, Haçlı Seferleri bahanesiyle gerçekçi tüm zenginlikler alınmış ve 20. yy da ise sistematik bir zemin kazanarak bu zenginlikler asıllarıyla değiştirilip doğuya ve dünyaya yeniden oryantalist yazarlar, kişisel gelişimciler, siyasi liderler, sosyologlar, psikologlar, dini liderler, eğitimciler aracılığıyla birer lütuf gibi sunulmuştur. Doğu ve dünya toplumları bu düşünce biçimiyle süratle sunni akılcı bir evrim yaşayarak; keyifçi, sapkınlık içeren, doğrular karşısında çatışmacı, ölümleri meşrulaştırıcı, tecavüzcü, katliamcı, yok edici, korkaklık hissi, açık-gizli narsist duygulaşma hazlarına ulaşmış ve güzel olanı dışlayıcı kimliğe bürünmüştür. Batının bu dehşet verici düşünce biçimi tek tipleşmeyi meydana getirmiştir. Öyle ki bu düşünce biçimine muhalif olan tüm ideolojiler yalnızlaştırılıp savunucuları ve destekçileri canavar, bağnaz, terörist, gerici, cahil olarak ilan edilmişler ve bir bir yok edilmişlerdir. Hal böyle olunca barışçı ve özgürleştirici bireycilik anlayışına sahip olan toplumlar korku kültürü etkisinde kalarak ilerleyen süreçte korku kültürüne çoğunluk olarak yenik düşmüşlerdir.
ORYANTALİST EVRİMLEŞME-II
Evrimleşme süratle tek tipleşmeye yönelmiş ve şarkiyatçılar böylece Papa ile zafer ilan etmişlerdir. Bu kazanımın ardında bulunan Emperyalist sistem, Doğu toplumlarının birbirlerinden çözülmelerini sağlamak için öncelikle batı toplumları üzerinde deneyler uygulamışlar ve daha sonra bu deneylerini Doğu toplumlarının öz kimlikleri, inançları, kültürleri, örf ve adetleri, bakış açıları üzerinde kokteyl tarzı uygulamayla başarmışlardır. Yani öncelikle öz kimlik çatışmalarını başlatmışlar ardından inançsal çözülmeyi gerçekleştirerek Doğu toplumların tek tipleşmeye yönelişini sağlamışlardır.
Bahse konu tek tipleşme süreci daha sistematik ve sonuç almış emperyalist kazanımıdır. Bu kazanımın sistematik olması ise bu gün Doğu toplumlarında öz kimlik ve inançsal değerlerin çatışmacı-ayrıştırıcı konum kazanması gerçekçi bir ispattır. Bu bağlamda Doğu ve Batı toplumların tüm değer yargıları genelden özele gidilerek bakıldığında ülke-yönetim inancı ayrı fikirler, bölgesel inanç ayrı fikirler, halk-toplumsal inanç ayrı fikirler, çevresel-şehirsel-mahalli inanç ayrı fikirler, ailesel inanç ayrı fikirler ve bireysel inanç ayrı fikirler üzerine şekillenmiş olması korku ütopyasını meydana getirmiştir. Meydana gelen ütopik realite insanların akılcı davranma yapılarını bu sistematik harekete uygun hale getirmiş ve empati yapma olgunluğunu gerçek dışı konuma getirerek benzeşme, ötekileşme, yok et gitsin-ben daha değerliyim denen ruhsal katliamcı kimlikler evrimleşme zirvesine ulaştırarak, dünya üzerinde varlık bulan insanlığa öz değer kimlik olarak giydirilmiştir. Şarkiyatçı giysi öyle kolayca çıkarılıp atılacak bir hareket değildir. Çünkü sistematik ve yayılımcı bir düşünce biçimi olduğundan insanlık bu giysiye epeyce kolay adapte olmaktadır. Buna adapte olabilmesini sağlayan en büyük nedense insan oğlunun doyumsuz ruhsal yapıya ulaşmış olmasıdır. Ayrıca tahribatçı fikirler karşısında işin ciddeyitinin nedenli büyük olduğunu görememesidir. Bu görmeme hali ise ahlak kurallarının, adil olma yargısının, sevgide ki karşılıklı empatinin, etik olma duygusunun, sosyal adalet dengesinin, yargıda ki bağımsızlığın, doğal hakların ve hukuksal biçimlenmenin, teslim olma cesaret ilkesinin, paylaşımcılık bildirgesinin, faydacılık gerçekçiliğin, ruhsal dinamik arayışının yerle bir edilmesine sebep olur ve kişide gizli-açık bağnazlık durumu oluşturur. Gizli-açık bağnazlık durumuna ulaşmış bir kişilik ise artık yıkımı olmayan veya yıkımı çok zor olan şarkiyatçı kimliğe bürünerek toplumsal çöküşe destek vermiş olacaktır.
Asım CEYRAN-ORYANTALİST EVRİMLEŞME TEHLİKESİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.