- 319 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ebcedin reddi ne kadar mantıklı?
Bence Mustafa İslamoğlu kasıtlı bir şekilde birşeyin ayrımını yapmıyor/yaptırmıyor. Nedir o peki? Cevaplandırmaya çalışalım: Bir ilmin ‘suistimali’ başkadır ‘hakikatini’ inkar etmek başkadır. Misallendirirsem: Bir insan yıldızlara bakarak, kartlar açarak, işkembe-i kübrasından size kaderinizi haber veriyormuş gibi sözler söyleyebilir. Bu onun şarlatanlığıdır. Ama diğer taraftan astronomi diye bir ilmin varlığını, sırf birisi yıldızlara bakıp şarlatanlık yapıyor diye, inkar edemezsiniz. Evet. Aman ve de sakın ha! NASA kadar kafanıza taş düşer sonra.
Yine mesela Jim Carrey’nin başrolünde oynadığı 23 Numara filminde olduğu gibi, matematik eksenli bir psikolojik takıntı, bir hastalık olarak, hayatın tamamını o rakam ekseninde açıklamaya itebilir sizi. Ama bu da matematik diye bir ilmin varolduğunu ve Kamer sûresinde buyrulduğu gibi ‘herşeyin bir ölçü ile yaratıldığı/indirildiği’ni inkara götür(e)mez.
Evrim teorisine zaten ispatlanamıyor olduğu için inanmayabilirsiniz. Evrimi kabul ettirmek için kırk takla atan bilimadamlarını şarlatan görebilirsiniz. Fakat bu da biyoloji ilminin bühtanlığına karine olamaz. Ne simyacılar kimyayı iflas ettirir ne sahte doktorlar tıbbı ne de evrimciler biyolojiyi ilim olmaktan çıkarabilirler. Yani özetle: Birşeyin suistimali onun hakikatinin olmadığı anlamına gelmez.
Hakikatinin olmadığı ise o ilmin üzerine inşa edildiği şeyin hak olmadığını göstererek ancak isbat edilebilir. Bediüzzaman’ın kullandığı bir örnek olarak ‘hindistancevizi’ misaline gelelim. Hindistancevizi diye birşeyin varlığını isbat etmek yokluğunu isbat etmekten kolaydır. Çünkü ondan bir tane gösterdiğinizde muhatabınız onu görmekle zaten varlığı isbatlanmış olur. Ama yokluğunu isbat etmek için bütün dünyayı dolaşmak, her ağacın meyvesine bakmak, her taşı kaldırmak ve hiçbir yerde olmadığını kesinkes delillendirebilmektir mecbur olduğunuz. İnkarınız mutlaktır çünkü. ‘Şurada yok, burada yok, orada yok!’ değildir. ‘Dünyada yok’tur.
Ha bir kolayı var: Yahut da zatında muhal olduğuna elinizde bir delil bulunmalıdır. Mesela: Kulaklarını çırparak uçabilen bir fil iddiası gibi. Mantık bunun olamayacağını fiziğe bağlı olarak hemen söyler zaten. Bu noktada “Nazarımda yoktur!” demek ancak sizin o noktadaki körlüğünüze işaret eder. Hakikatte olmadığını göstermez. Çünkü onun olması için sizin görmeniz gerek-şart değildir. Görüşünüz o şeyin ‘lazım’ı olmadığından yokluğuna da tek başına delil olamaz.
Şimdi, Bediüzzaman’ın ulûm-u hafi tabir ettiği, ancak şarlatanların da istimal ettiğini görmezden gelmediği ebced/cifir meselesine gelelim. Bir kere öncelikle şunu öğrenmiş olduk: Birilerinin suistimal etmiş olması o ilmin olmamasına delil olmaz. O halde kendimizi bir süreliğine Mustafa İslamoğlu olarak hayal edip, tabii hakikatte hazretin aklına erişebilmemiz mümkün değil, bu ilmin olmayışına delil arayalım. Metodumuz ise 32. Söz’den alınmış olsun. Müddeimiz kendine inkar kapısı arasın.
Öncelikle “Allah sayısal mesaj vermez!” deyip en geniş daireden inkara başlayalım. Fakat o da ne? Bilakis Kamer sûresinde belirttiği ölçülülük hakikatiyle Kur’an’da, bütün fennî ilimlerin içinde yer alan matematiksellikle kainatta, iki kitabıyla birden, bizim bu iddiamızı yalanlıyor Cenab-ı Hak. Ölçüyle indirdiğini/yarattığını vahyinde sarahaten söylüyor ve ayrıca bütün varlığı da böylesi ölçülerle yaratmış. Nizamı, tedbiri, ilmi, sanatı hep bu ölçülerle okuyoruz. Demek “Allah sayısal mesaj vermez!” hükmümüzün altı boş. Matematik her yeri işgal ediyor.
Onu aştık. Bu sefer Kur’an’a yüzümüzü dönüyoruz. Diyoruz ki: “Allah vahyinde sayısal mesaj vermez.” Bu defa da ayetlerde geçen kelime ve kavramların sayısındaki oran, bunun yanısıra Cenab-ı Hakkın yine vahyin içinde yer verdiği ‘yedi, bin vs…’ gibi rakamsal ifadeler gösteriyor ki: Allah vahyinin içinde de sayısal ifadeler kullanıyor ve bir ölçülülük var. Yani pekala verebilir ve veriyor. Hatta bunun bir kısmını, geçmiş yazılarımdan birisinde, Niyazi Beki Hoca’nın bir makalesinden alıntılayarak nakletmiştim. Uzatmamak için tekrar alıntılamıyorum. Zaten nette de aratılınca kolay bulunan birşey.
O zaman geriye kalıyor, tıpkı bizim zekavette alemdarımız Mustafa İslamoğlu gibi, ‘harf düzeyinde’ böylesi bir hikmetin varlığını inkar. Yani iddia makamında şu cümleyi deyivereceğiz artık: “Allah harf düzeyinde sayısal mesaj vermez!” Öncelikle karşımıza şu duvar çıkıyor. Varlığın her yerini en ince ayrıntısına kadar sayısal mesajlarla, daha doğrusu ‘ölçülülükle’ donatan Allah, vahyinin içinde böyle ölçüler kullanmaktan çekinmeyen Allah, hatta tesbihat gibi, zikrullah gibi şeylerde de 33 gibi özel adetlerin istimalini Aleyhissalatuvesselamın diliyle emreden Allah, neden harf düzeyinde böylesi bir hikmeti/ölçülüğü kullanıyor olmasın?
Olmamasına delilimiz var mı? Kainattan yok. Vahyin içinden de bize destek veren bir ayet yok. Ebced ve cifirin yokluğuna delil olacak bir ayet-i kerime varsa hazret bizimle paylaşsın. Aleyhissalatuvesselamın da böyle bir ifadesi yok. Hatta olduğu yönünde, eğer İslamoğlu inkar etmese, hadisleri var. Eee? Ne kaldı geriye? Geriye kalan tek yol: Bütün Kur’an’ı böyle bir hesaba vurup, olmadığını her ayetin, her kelimenin, her harfin altında göstermek mecburiyetindeyiz.
Fakat dur bir saniye! Bizden önce kaldıranlar olmuş ve onlar hakikaten olduğuna dair şeyler de bulmuşlar. Kim? Mesela Necmeddin-i Kübra, mesela Muhyiddin-i Arabî, mesela Bediüzzaman. Allah hepsinden razı olsun. Yani bu insanlara baksan, onlar da ümmetin sevimlisi, zekisi, akıllısı. Tabii bir İslamoğlu olamazlar ama hani az da âlim değiller.
Onlar ‘var’ diyorlar ve hatta yaptıkları hesapların sonuçlarını da delil diye gösteriyorlar. Peki bunca isbattan sonra ‘tefsir külhanbeyi’ hocamızın elinde kesecek ne racon kalıyor? Suistimal. Suistimalden başka delili yok İslamoğlu’nun olmadığına dair. Ha var. Bir de karıştırdığı müsteşrik kitapları var. Kendisinin Science dergisine imanı, Buharî ve Müslim’e olan imanından kuvvetli olduğu için, bütün İslam geleneğini silebilecek bir güç veriyor bu durum enesine. Yani arkadaşlar ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmak’ın günümüz Türkçesi: Mustafa İslamoğlu olmak!
YORUMLAR
Ebcedin reddi alfabeyi itirazdır. Araştırmalarımi bunun üzerinde yoğunlaştıriyorum. Düşünce emperyalizmine göre emperyalist bir yaklaşım surecinde olan bir aşamadır
İradei kubbe arşı ala gök semasından yer yüzü semasına eğilim ahdesiyle zıtlaşır teması mahşerle birlikte .Ulvi irade sücudu mesnevi fırkatından lafzının itirazına tecelli eder. KELAMIN hıfz iradei tecelli mahfuzundan kıyam ı hayat setri ulvi nişanını kaybeder. Saygı ve selamlar. Hayırlı bayramlar.
Türk Kızı(Emine Sezek Akb tarafından 8/14/2019 1:16:02 AM zamanında düzenlenmiştir.