- 536 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
MAVİDEN İBARETTİ GÖZYAŞI...
Bir ölü’yü taşırken sırtında gecenin nefsine bir darbe sunuldu geceden firar eden ölülerle kutsandı evren.
Mabedinde yas’ına vakıf her hale aslından uzak iken taktığı maske ve sırdaş bildiği her dostun da yüreğine d/okunmak isterken.
Maviden ceketi.
Maviden rüzgârı.
Maviden ibaretti işte gözyaşı.
Aşkı azap bilen bir yakarışla gök dillendi; gök ayrıldı ortasından belki de çatlayan değil çatlatandı inancın şerh düştüğü o gece mavisi.
Aşkın bir rubai olduğunu düşündü sonra aslında aşkı uzamında kimsesizliğin yasını tutarken hala sevebilmeyi diledi ve daha da çok sevmeyi.
Ellerini uzattı şiir kan damlayan dizelerde şehirdi pusuya yatan.
Aşkı mimledi kimi zaman deyişler ve kör ebe sevinçler ve İlahi Aşkın akışına kapıldı her vakit düştüğü darda sığındığı Rabbine binlerce kez yalvardı ve başını sadece O’nun huzurunda eğmenin ulvi coşkusuna nail oldu.
Gök gözlerinde sevincin İlahi satırlar tutuştu; matemin de dibine vuran bir şiirle çıktı yola.
Rutindi insanlar ve zulüm ve nefis.
Ölmekle iştigal satırlara su verdi ve canlandı her biri.
Susuzluğunu dindirmek için avuç avuç içti sözcükleri.
Cümlelerin izini sürüp de gün ve gece bazense takılı yüreği bir şarkıda bir izlekte neye denk düştüğüne binaen fısıldadı ansızın belkiler geviş getirirken yalanları diline dolayanlara öfkelendi ve düğmelerini ilikleyip hazır ol’a geçti.
Hüviyeti ve hürriyeti.
Sancıları sanrısız geçecek günü müjdeliyordu.
Doğurgan evren ve tabiat ve de ölümlü faniler tokuşan yüreğin titrinde bir maruzat belledi göz yaşını yine de uzağında kalamadı hayatın ve şiirlerin.
Tabular ne içindi ve de kurallar?
Sesler ne içindi sessizliğe hasret?
Sessizlik ne haddineydi evrenin hele ki ayyuka çıkan çığlıklarına zalimin ses edemezken?
Günü ufaladı saatleri dilimledi saniyeler nazarında geçen yılları ütüledi.
Üfledi ruhuna aşkı ki kaybolana değil varmayı arzuladığı idi aşkın asla bir fanide can bulmadığı bilakis uğradığı hayal kırıklıkları ile erdiği hidayetin sancağına yapıştı.
Acıyan elleri değildi gözleri de yanan değil sadece yakandı ellerini uzak tuttuğu ve bedeni ateşten bir gömlekle sözlenen ruhu ise hafiflerken günbegün oysaki ağırdı havası şehrin ve kutsaldı gece ve hüsran.
Acısına sadık idi madem acımayı değil acındırmayı sevenlerden uzak durdu ve acımaya devam etti acıklı bir şarkıda bağdaş kuran bir nakarat gibi acılı hayatların yelpazesinde tümlendi her hücresi.
Bir ışığa hasretti madem matemin izinde kaybolmuşken gün ve gece.
Koruk düşlerin fısıltısında kordan bir hale.
Aşkı müsvedde yapanları da görmezden gelip.
Acının sandukasında sonun da başı iken gece ve yalıtılmış bir ömür.
Surunda ömrün sırlı bir ayna belki de kırıkların iyi geldiği o açık yara.
Yamaladığı her cümleyi yağmalasalar da yağız duyguların köhne bir enkaza düşen gölgesinde.
Batağa düşen bir ölümlü aslında safiyet yüklü benliğin iz düşümü nasıl ki yok sayılmıştı gözünde evrenin ve kütük gibi şişmiş satırlarda bir su doku misali ayracını kaybettiği dününden ayrı düşmenin de acısı çökmüşken içine.
Soruların gazabına uğrayan bir imleç gibi ışıyan göğün de rahmetine binaen yeniden kalkıp da ayağa…
Hem daha ne görmüştü ki; göreceklerine gıpta etti sadece Hakkın nezdinde sevgiyi hak eden gönüllerde yaşamayı diledi Hakkın rahmetine düşkün yorgun bir ömrün de huzura erdiği an iken o dua vakti… bitimsiz ve şikayet etmeden geçireceği ömrün de ön sözü olmaya dair bir kelime iken rahmet…
YORUMLAR
Önce ölüye sonra kendime ağlayasım geldi.. Ölenin sorgusu sizin yazdıklarınızı düşünmekten daha zor gerçi.. Burda ölümlü olarak yaşamak ve cebelleşmek mi bizi yoran, kesin kalkar gülerdi ölen, siz ölümlüler bu dünyayla cebelleştiğinizimi sanıyorsunuz diye.. Yazdıklarınıza aklım yettiğince bende pay çıkardım müsadenizle.. Saygılarımla..
Gülüm Çamlısoy
Değer kattınız.
Saygımla.