- 398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIN İÇİNDEN
Hayat ya da diğer adıyla yaşam gelgitler ile dolu. İnsanın hüzünleri, mutlulukları bu gelgitler içinde sarkaç gibi. Bir bakıyorsunuz çok mutlusunuz, bir bakıyorsunuz, hüzünlüsünüz, bir bakıyorsunuz bulutların üstünde uçuyorsunuz, bir bakıyorsunuz yerin altına girmiş gibi karamsarsınız, bu heyahular içinde yaşam devam edip gidiyor.
Yaşa be kardeşim yaşa, mutluluğu da, sevinci de, üzüntüyü de, karamsarlığı da, hayat bunların varlığıyla güzel. Üzüntü olmazsa mutluluğu, karamsarlık olmazsa neşeyi, yoksulluk olmazsa zenginliği, hastalık olmazsa sağlığı, nefret olmazsa aşkı, başarısızlık olmazsa başarıyı, ceza olmazsa ödülü nereden bileceksin, bütün bunların hepsi hayat değil mi? O halde bütün varlığınla ve yokluğunla bu hayatı yaşa. Çünkü sen bu dünyaya gelmişsen eğer, o zaman misyonunu tamamlayarak gitmelisin.
Gitmek, çok ikircikli ve insanın içini acıtıcı bir kavram. Gidiyorum dediğin zaman onun içinde ayrılık var, geri dönmemek var, bir daha görüşmemek var, gitmek eyleminin içinde acı bir hasret var. Bazı insanlar gitmek için o kadar aceleci ki, hayatı o kadar hızlı yaşıyor ki, bu dünyaya bir eser, bir iz bırakmadan gitmek için yarış edercesine aceleci. Acele etme be birader vaktin zamanın gelince sen de gideceksin. Gideceksin ama bir eser bırak ondan sonra git. Hazreti Mevlana diyor ki, ‘Kamil odur ki, koya dünyada eser; eseri olmayanın yerinde yeller eser.
İnsan ömrü çok kısa, Ülkemizde ortalama ömür 78 yıl. 78 yılın 25 yılı kişinin kendini geliştirmek için harcadığı ömür, geriye kalan ömrün 40 yılı da zorunlu çalışma yılı. Bu 40 yılın içinde evlilik, çocuk yetiştirme, çocuklara gelecek hazırlamak da var. Kişinin kendisine ayırabileceği 13 senesi kalıyor. Bu 13 senenin bir kısmı da sağlık sorunları veya başka sorunlarla uğraşmayla geçiyor, adam gibi yaşanabilecek bir 10 senelik ömür kalıyor. Bu kadar eziyet ve zahmetin karşılığı 10 yıl. Bu ömür zaman diliminde de kişinin ahı gitmiş vahı kalmış oluyor. Kaliteli bir yaşam sürebilmesine nerdeyse hiç zamanı kalmıyor. Ömür gerçekten de kısa, insanlar ömrün bu kısalığına aldırış etmeden yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu yaşam içinde kendisi dışındakileri üzebiliyor, mutlu edebiliyor, karamsarlığa itebiliyor.
Benjamin Franklin diyor ki ‘Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız, ya okunmaya değer bir kitap yazın ya da yazılmaya değer işler başarın.’ Bu kısa ömür zamanı dilimi içinde nasıl olsa gideceksin, gönüllerde hoş bir seda bırakmayı dene. Hoş sedanın dışında varlığıyla ila nihayet yaşayanı görmedim. Hani bir söz var ‘Sultan Süleyman’a kalmayan dünya sana mı kalacak?’ Sultan Süleyman’a kalmayan dünyadan gittikten sonra adından söz ettirmek, bir iz bırakmak istiyorsan, insanlık için, barış için, mutluluk için, huzur için, sağlık için çalış, üret, iz bırak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.