Her Asker Yahya Onbaşı, Her Şair-yazar Mehmet Akif Ersoy Olamaz
Eğer para varsa yapacağın işinde
Koşar durursun düşünmeden peşine
Eğer vaat edenin lokması dokunmazsa dişine
Bana ne dersin leşinde!
Keyif çatarmış yazında kışında
Cephede ölmek yerine…
Ölmeyecekmiş gibi yaşamak felsefe
Basit de olsa insanın önüne serince
Silinir gider anlık öfke!
Günümüz insanının arayışı
Ve
Beklentisi bu yüzdendir ışınlanmayla…
…/
Ne diye yazıyorsun ey yazar, elin kalem tutar ki, kazanıyor musun bundan tek metelik? Karnını doyuruyor mu derlerse ne güzel yazmışsınlar, el üstünde tutmalar… Sana ne elin ahlakından, dininden, aşkından, namusundan, şerefinden, mutluluğundan… Okumuyor bile ne yazarsan, üstelik acıyor haline! Kemik atıyor önüne, sanki köpekmişsin gibi, hani doymadığını düşünmekten. Atıyor ve gülüyor sonra kahkahalarla! Onlar yönetiyor memleketleri, onlar belirliyor ne olmalı yaşam düzeyin, baktılar ki sen halk tarafından seviliyorsun, seni aralarına alıyorlar, milletvekili, bakan, müsteşar yapıyorlar. Koltuğa oturunca, sende onlara benziyorsun, kendin gibilere acımaya başlıyorsun. Sistem, kendi içinde döngüsüne sadık, satın almayı beceriyor, aynı görüntüler filmin bir parçası gibi tekrardan sarıyor her yüzyılda.
İman böyle midir ki… Eğer sen hakikaten Allah’a inanmışsan, işin sonunu değil, ilahi amelde huzuru yakalamışsan, elinde dünya diye bir şey kalmamışsa, giydiğin elbise bile fazlalık geliyorsa, teni atmak için yalvarıyorsan-ölüm hoş bir hedef ise… Sen bu teklife sıcak bakar mısın, ya da alaylara aldırış eder misin?
Sana şehit olacaksın diyorlar, her zaman, hazırım diyebiliyorsan… Çanakkale geçilmez, imanım biçilmez, imanım yaşamayacaksa, dünya gaye için seçilmez de durabiliyorsan! Kıblen Kâbe secden toprak, esen ilahi rüzgârın kokusuyla kalbine özgürlük katabiliyorsan… Bana şehit desinler diye değil, Allah için kefeninse ihramın, silah elinde uykuların… Seni kim bu imandan geri çevirir ki? Onun nurundan daha sevimli başka nur verebilir ki?
O anne ki, ölümsüz bildiği şehitlik makamına eren oğluyla gurur duyar. Güneşin ışığı olacak yavrusu için ağıt yakmaz. Yavrusunda da imanın kaynağı annesidir adeta. Salladığı beşiği sallasa da maruz kaldığı düşmanın depremlerinden korkmaz. Dik durur böylesi yangınlarda…
Her saniye ölüm kokusu geliyor savaşırken, düşmanın kahpe kurşunu öldürüyor… Nur sarıyor bedenini… Kim şehit annesi, kardeşi, eşi olmak istemez ki? Ama oyun çok tehlikeli, çünkü dünya dedirtiyor yinede gördükleri. Şehit annesinin gözünün önünde başka anneler evlatlarını sarıyor, öpüyor bebeklerini. O ise bakıp göremediği dünyalık gözüyle yokluk sanıyor perdenin sakladığını. O saramıyor, koklayamıyor, gerçekten bir nur mu ki bu sarılıyor da göremiyor, alışkanlıkları kalbine kor veriyor. Yoksa şehitlik nedir biliyor. Ama yaşamak işte zor olanı… Neden benim çocuğum demiyor yoksa, hâşâ! İşte bunlar iman zafiyeti… Başa geldi mi sınav başka çetin oluyor.
İman etmişsen yıkılmayacaksın. Sıddık olacaksın. Sorgulamayacaksın. Tam teslim olacaksın. Bir elin yağda bir elin balda ben iman ettim, alnım secdede de demek kolay olanı! Emanetini veren bir gün emanetini geri alır, bağlanmayacaksın. Bir tiyatro sahnesindesin ama bu rolün hakkını vereceksin, hissederek ağlayacaksın. İşte o zaman sen büyük bir sanatçısın. Alkışlayanlar, cenaze namazında sıra olacaklar sana. Tüm ülken seni imanla uğurlayacaklar. Haklarını helal edecekler. Çokça ağlayacaklar ardından. Seni unutmayacaklar, o şair-yazar Mehmet Akif Ersoy olacak!
İman etmek, şehit olmak o kadar da kolay değil bu yüzden. İpi ilk göğüsleyen olimpiyat altını alan sporcunun bir ömürlük çalışmasının bedelidir o… O mutluluk bambaşka, tıpkı bunu yaşayan, örnek olan, Kurtuluş Savaşında destan yazan Yahya Onbaşılar gibi!
Dil değil, kalp hazır olacak… Dil evet derken kalp koşacak… Vatan, millet Sakarya diyecek! Bunu diyenlerin artması dileğiyle… Rabbim yar ve yardımcımız olsun inşallah.
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.