Sonra...ve sonunda / ''Lanet''
’’...hala bir şeye tutunmuyorum, hiçbir şeye tutunmuyorum ama her şey şeylerin umutsuzluğunu fark etmemi isteyerek, bana tutunuyor görünüyor."
Dün gece balkondaki masayı kaldırıp yere bir kilim serdim, bu yaz ilk defa… Birkaç yastık alıp yere uzandım, ayaklarımı balkon kenarına uzatıp gökyüzünü izlemeye başladım, tıpkı çocukluktaki gibi..
Zamanı geri almanın tatlı hissi.. Sanki günlerdir aradığım huzuru o eski günleri yaşayarak, hissederek bulacağım umudu…Ayaklarımı balkon kenarına uzatmış, kitap mı okusam diye düşünürken o an bana bahşedilen bir hediye gibi birden elektrikler kesildi. Bu, inanılmaz güzel bir sürprizdi. Başka bir zaman olsaydı kesinlikle mutsuz olacağım durum o an hak edilmiş en güzel hediye oldu benim için.. Gökyüzü tüm berraklığıyla ışıldıyordu..Ay tam karşımda parıldıyor şimdi, hemen yakınında müthiş yıldızlar...Ay ışığı saksıdaki fesleğene vurmuş, öyle güzel görünüyor ki…Rüzgar estikçe o büyülü salınımı yaprakların…Günlerden sonra payıma düşen öyle sevinç…Sevinçlerin sarsıcılığı…
Anlat sen de diyorum Ay’a… Şimdi her şey sende…Güç de merhamet de umut da karanlık da…
Senin için ben kimim?
Sessizce ona şarkı bile mırıldanıyorum sevinçle..
‘’Ve sen, ben
Değirmenlere karşı
Bile bile
İki yitik savaşçı
Akarız denizler gibi
Denizlere
Belki de.
En güzeli böyle…’’
Sonra sessizlik çöküyor yine…hep özlediğim an, özlediğim his…Saatlerce burada durabilirim, düşünerek, kırılgan sözcüklerle ve hayaller kurarak…
Müthiş bir erinçle ölüme direniyor içimdeki olumsuz her şey…Tüm olasılıklar kararlılığa dönüşmeli diyorum.. Tüm yenilgiler baştan yaratmalı umudu…
Düşünüyorum da
İnsan hep kendi hikayesini mi anlatır?
Yoksa yaşadığı hayat başkalarına aittir de o hayattan sadece kendisine kalanları mı yansıtır sözcükleri?
Yaşadığımız hayat elbette bizimdir deriz; ancak biraz düşündüğümüzde bize ait olan ’’şeyler’’in kadarı bize aittir?
‘’Şey’’ dediklerimiz …korkular, kaygılar, dayatılanlar, hatalarımız, taşıdığımız genetik özellikler, alışkanlıklar…
Ve ne çok anlamsız, tanımsız ayrıntılar,
En çok da kaçışlar…Belki de hep en kaçınılmazı insanın..
’Mahkumum geceleri karanlıkta gezmeye,
gündüzler ateşler içinde kalmaya’’
Bu dizeler,
Belki de gece en çok da kendilerine göç edenlerin biriktirdiği öykülerden oluşan müthiş bir armoni..
Umut ve umutsuzluğun aykırı sığınağı…Geride kalanların şarkısı…Sessizliğe kaçanların huzursuzluğunun resmi, bazen de en güzel lacivert hüzün…
Bir terk ediliş haline dönüşüyor gecenin sessizliği, bir kabullenişin kararlılığına..Bir film repliğini anımsıyorum. Şöyle diyordu kadın aşık olduğu adama:
"Birkaç yıl içinde, seni unuttuğum zaman, bu çeşit başka hikayeler geçince başımdan, aşkın unutuluşu olarak anacağım seni. Unutmanın korkunçluğu olarak düşüneceğim seni. Şimdiden biliyorum bunu..."
Düşle gerçek, geçmiş-şimdi, umut-umutsuzluk,özgürlük-tutsak olma hissi birbirine o kadar yakın birbiriyle o kadar iç içe kavramlar ki...Gitmekle kalmak gibi..İnsanın anlam vermekte zorlandığı, yanıldığı yaşamsal gerçekliği kavramlar...
En büyük , en büyülü en kötücül en gizil karmaşa, insanın var oluşunun ta kendisi değil mi?
Düşlerin ve beklentilerin sarmalında yok olmadan insanın ‘ben de varım’ diyebilmesi ne zaman mümkün?…
İnsanın kendi dünyasını özgürce yaratması…ceplerinde kırılgan, sessiz, pencere ardında kalan bir çocukluk ve içinde kalan yenilmişlik duygusuyla. Ve nasıl yaşayabilirse bu yükle…İyimser bir gölge misali
Işığını yansıtarak…
karanlıkta kendini bırakarak..
Tıpkı karşımda şu duran ay gibi.
"dün bana baktığında bir şeyin farkına vardım. seninle dünya arasında ulaşılmaz, garip, boş bir tünelin olduğunu fark ettim." repliğini düşündüm uzun uzun.
Yasadığımız çağda, korkunç gerçeklik içinde bir boşlukta ’yok olmanın’ sınırı var mı? İnsanın kendi yarattığı hayallerinde yeniden doğması için?
Keşke şu an ‘geceye’ yakın hissettiğim kadar ait hissetsedebilseydim kendimi gerçek hayata ve her şeye…
Öyle güzel ki ay, her şeye aykırı olası geliyor insanın, güzellikleri yeniden yaratmak için…
Nazım, şiirinde ’’Gökyüzünü severmişim meğer ’’ diyordu.Ben de ay ışığını nasıl da severmişim meğer...
Göğün bu eşsiz güzelliğinde,
Turgut Uyar’ın ‘’Göğe Bakma Durağı’’ şiirini sözcüklere usul usul yaslanarak okuyorum:
‘’Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka
türlüsü güç,
…
Durma kendini hatırlat
Durma,
Göğe bakalım...
YORUMLAR
En fazla...enerjinin illüzyonuyuz.
Ne hayale ne de korkuya yer vermeden zamanı baharatlayıp lezzetlemek ve zamanı şöyle kocaman kocaman ısırıklarla "an"ı yaşamak mı doğrusu...?
Yok...Ben biraz farklı düşünüyorum. Ve ne zaman baksam "ay" hep yarım.
hena
''an' ı yaşamak'' ise böylesine tek yönlü ve bu kadar somut anlamlar mı içerir diye de sorgulanabilir yorumunuz.
teşekkür ediyorum okuduğunuz için...
ŞOV TV'de kayıp inci filmini izlerken reklam arasında "Sonra...ve sonunda" yı okudum.
A'dan Z'ye muhteşemdi. Sanki o balkonda ben vardım ve anlatılanları ben yaşadım.
Usta kalemi kutluyorum.
Saygılarımla.
Necati Kavlak tarafından 6/25/2019 9:47:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
hena
televizyon dizilerine ve hatta tüm televizyon programlarına tavır almış biri olarak 'reklam arasında' yazımı okuduğunuz için çok teşekkür ederim:))
merak ettim:)
yorumu dizi bitiminde mi yazdınız,ikinci bir reklam arasında mı?
saygılarımla...
hena
Yanılmışsınız Gülüm Hanım:)
Siz okuyun yeter ki...seçmesinler zaten.
şiir ve yazılarımın güne gelmemesi için defalarca istekte bulunmuştum ben.
görüyorsunuz, demek ki işini yapıyor defter yönetimi.
size ve onlara kocaman sevgiler:)
Gülüm Çamlısoy
Evet, defter yönetimi işini gerçekten de çok iyi yapıyor.
Sevgiler.
Dün gece bizimde elektrikler gitti ve tam balkonda otururken
Belki aynı yıldıza bakıyorduk o esnada
Bende
Ayın yüzünü seyrettim uzunca kendimce sorguladım eskiyen zaman içinde kalanları yaşadıklarımı
Sorgular sentezi okunaksız bir yazıt oluncaya dek kafamda
Sonra sustum kendime
Ama sen güzel aktarmış sın bütünleşip geceyle ben düşüncelerimi düşünceleri kendime sakladım ve yazını okuyunca aslında kendimin de dün gece ne çok düşündüğümü sorguladığımı düşündüm
İyi ki;
Çayımı ve şiirimi aldım göğe bakma durağına geldim (yazına)
Yeryüzü sofrasından sorgularını okuyup kendi sorgularım da yürüdüm zamanı
Tebrik ederim çok güzeldi