- 507 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAKTAKİ CANLAR
SOKAKTAKİ CANLAR
CEMAL İLE HAYRİ’NİN KARŞILAŞMASI
Yastığına yüzünü kapatmış ağlıyordu.
Kardeşi çoktan derin uykulara dalmıştı. Onlara yol gösterecek, ellerinden tutacak kimseleri yoktu.
Bir sabah iki kardeş, çöp bidonlarını karıştırarak karınlarını doyuracak yiyecek atıkları arıyorlardı. Hayri, geçimini karton ve plastikten, geri dönüşüm atıklarını toplayıp satarak kazanıyordu. Çöpteki atıklar sokak çocuklarından oluşan işçiler tarafından parsellenmişti. Kimse kimsenin çöplüğünde dolaşmazdı. Kuralı ihlal edenler. Çok ağır darbelerle adeta linç edilirdi. Sokaklarda yaşamak her an bir bedel ödemeyi gerektiren zor bir yaşam. Cemal ile Cumali Hayri’yi gördükleri zaman titremekten adeta nefesleri kesilecekmişçesine korkuya kapılmışlardı. Hayri yiyecek artıklarını iştah ile yiyen iki çocuğa içi sızlayıp üzüldü.
-Anneniz babanız yok mu sizin? Diye sordu.
Küçük kardeşin ısırdığı yarısı çürük elma korkudan elinden düşüp çöplerin içinde bir müddet yuvarlanıp durdu. Cemal kardeşinin elinden tutup onu yakınına çekti.
-Var ama yok gibi diyebildi. Hayri Cemal’i tek kolu ile kucaklayıp, gözlerine sevgi ile bakarak konuştu.
-Sen akıllı çocuğa benziyorsun. İstersen birlikte çalışabiliriz dedi. Ben de karton kutular ve plastik atıkları toplayıp satarak haçlığımı çıkarıyorum dedi.
Cemal boynunu sağ omuzunun üzerine bükerek,
-Kalacak yerin var mı? Dedi.
Hayri – Tahta tarabadan bir barakam var. Yatalak annem ile kalıyoruz. İyi kötü başımızı sokuyoruz işte.
-Bizim oda yok abi.
-Nasıl? Diye sordu Hayri panikleyerek.
Cemal gözleri dolarak cevapladı.
-Babamız annemizi bıçakladı. Çok kan kaybetmiş. Doktorlar kurtaramadılar. Babamı hapse attılar. Herkes damdan onunda cenazesi çıkar. En az on beş yıl yer diyorlar. Komşular bizi evimizden kovdular.” Katilin döllerini gözümüz görmesin.” diyerek dövdüler. O gün bu gündür mahalleye gitmiyoruz. Parklarda, harabelerde, köprü altlarında sabahlıyoruz. Kardeşimle birbirimize sarılarak ısınmaya çalışıyoruz. Geceler çok soğuk. Issız karanlık…” dedi bakışlarını umutsuzca uzaklara odakladı. Bir sukut oldu aralarında.
-Bazen polisler kovalıyor, bazen de insanlar bize rahat vermiyor. Sürekli yer değiştiriyoruz. Kalacak yer arıyoruz. Çöplerdeki atılan eşyaları toplayıp geceleri üzerimize örtüyoruz. Ertesi gün toplanıp götürülmüş olması sevincimizi yarıda bırakıyor. Genelde bayat ekmek ve meyve çürüklerinin sağlam yerlerini yiyerek karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Apartman çöplerinin atıldığı yerlerde karın doyurmak daha kolay. Bulduğumuz hurdaları satabilirsek üç beş kuruş kazanıyoruz. Dedi.
Gözlerinden yaşlar yanaklarından aşağı akarken cildinde biriken kömür isi ve kirler dere yatağının sınırlarını çizer gibi çizgiler oluşturuyordu. Elinin tersi ile yanağındaki yaşları silince açık renkli buğday teni yama gibi yanağında belirgin bir şekil aldı.
- Bazen bilmeden başkalarının muhitine gittiğimiz oluyor. Elimizde cebimizde ne varsa bizi döverek alıyorlar. Onlar almazsa belki de aç kalmayız. Her yanımızı Jiletle kesiyorlar. Canımızı yakıyorlar diyerek ellerindeki kesikleri gösterdi. Bilekleri iltihaplanmış yer yer kabuk bağlamış yarlarla doluydu. Cumali de Pantolonunun paçasını yukarı doğru sıyırıp bacağındaki kesikleri morartıları gösterdi. Bir kısmı çürük elmayı andırıyordu. Bazı yerler ayva sarısı olmuş eziklerle kaplıydı.” Beni de tekmeliyorlar.” diye şikâyet etti. Hayri pür dikkat çocukları dinliyordu. Arada bir sağa sola bakınıyordu. Cumali’yi kucaklayıp başını okşadı.
-Benimle gelin, Fakir hanemde yer ayarlarız dedi.
O gün akşama kadar Hayri ile birlikte çöp konteynırlarını dolaştılar. Onun alın dedikleri atık malzemeleri alıp toplama çuvalına koydular. Tıka basa çuvalı doldurdular. Hayri’nin barakasının yolunu tuttular. Ayaklarında adım atacak derman kalmamıştı sürükleyerek yürümeye çalışıyorlardı.
Nihayet barakaya geldiklerinde bina barakadan çok harabeydi. Hayri, kırık tahta kapıyı açtı. Toplama çuvalını birlikte itekleyerek kapıdan içeri geçirdiler.
-Sabah erkenden boşaltırız dedi. Hayri. Hep birlikte harabeden içeriye girdiler.
İçerisi loş ve rutubet kokuyordu iki kanepe bir küçük tahta masa, iki tabure yerde küçük bir tüp gaz ocağı vardı. Bakır çaydanlıkla üzerinde su kaynıyordu. Bir musluk ve küçük bir beton dökülmüş alan vardı. Orada sıra ile ellerini yüzlerini yıkadılar. Kanepenin kenarına iki kardeş ilişti. Odanın içini inceliyorlardı ki, Hayri’nin annesinin sesi duyuldu.
Hayrii! Hayrii! Diye inliyordu.
-Yettim ana! Yettim. Dedi. Hayri. Çocuklar ayağa kalkıp beklediler. Hayri annesinin yattığı odaya hızla daldı. Bir müddet sonra bastonuna dayanarak yürüyen yaşlı teyzenin koluna Hayri girmiş yavaş adımlarla sofaya geliyorlardı. Teyze, beli yere paralel yürürken gözlüğünün üzerinden çocukları görmeye çalışıyordu. Yürürken acı çektiği yüzünden okunuyordu.
Kısık bir ses tonu ile “Hoş geldiniz.” dedi. Kadifesi solmuş bazı yerleri eprimiş sarı koltuğa Hayri’nin yardımı ile yerleşti.
Sofanın bir köşesinde odun sobası vardı. Hayri çocuklara divanı göstererek oturmalarını işaret etti. Sobanın altından uzun bir demir çubuk çıkarıp karıştırarak külünü alt bölmeye akıttı. Teneke kutunun içindeki odun ve çalı parçalarını sobaya yerleştirdi. Lambalıkdan gaz şişesini alıp odunlara damlattı kibriti çakıp sobanın içine bıraktı. Ateş değer değmez alevler yükseldi hemen sobanın kapaklarını hızlıca kapattı. Çıtır çıtır yanan odun sesi sofayı kaplarken Oda yavaşça ısındı. Sobanın üzerindeki güğümde su kaynamaya başladı. Teyze bulgur pilavı yaptığını söyledi. Sobanın kuyruk kısmına yerleştirilmiş alüminyum tencere domatessiz bulgur pilavı doluydu. Hayri kapağını açıp tahta kaşık ile karıştırdı. Kaynayan su ile ıhlamur çayı demledi. Rutubet kokusunu ıhlamur kokusu bastırmıştı. Ihlamur kokusu yayıldıkça çocuklar divan üzerine daha rahat oturup kendilerini güvende hissettiler. Hep birlikte yer sofrası kurup karınlarını doyurdular. Çaylarını yudumlarken teyze” Geç oldu çocuklar burada kalabilirsiniz” dedi. Çok sevindiler. Günler sonra güvenli bir barınakta uyuma şansına sahip olmuşlardı. Uyku saati gelince Hayri mitilleri salonda yatak yaptı. İkisinin rahat edeceği şekilde hazırladı. Yastıklar taş gibi yorgan ince mitildi. Yatar yatmaz aylardır gözlerine uyku girmemişçesine derin uykuya daldılar…
NURSEL YEŞİLYURT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.