- 594 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Zeytin Yağlı Yiyemem Aman
"ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN" türküsünün acı gerçeği;
Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan’ dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.
Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır.
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).
Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısır özü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.
Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir. Ve basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…
Zeytin yağlı yiyin, basma, fistan giyin...
Prof. Dr. Kenan Demirkol 1954 tarihinde İhsan Kaplayan’ dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.
Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır. ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir. ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir. Marshal yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır.
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).
Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur. Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır. Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısır özü yağına ve margarine alıştırılır. Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz. Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.
Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.
Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir. Ve basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…
Zeytin yağlı yiyin, basma, fistan giyin...
Prof. Dr. Kenan Demirkol
....
Şu kara yazgılı ülkenin yüzünü güldürecek ve aydınlık geleceklere
Taşıyabilecek bir tek siyasetçi lider tanıdım ben.
Adı Bülent ECEVİT ve çok sevgili eşi
Rahşan Hanımefendi.
Genlerinden geldiğine inandığım asalet zarafet nezaket ve imrenilesi
Tevazuları ile yüreğime kazıdığım bu iki ismi ki çok yakından tanıma
Ayrıcalığına da erişmiştim.
Yağ deyince...
Kuyruklar geldi aklıma..
Bir de toplumun her zaman lanetlediğim
Bilinçsiz düşük zekalı bencil ve çıkarından başka bir şey düşünemeyen gözleri bağlı çoğunluğu!
Ecevit’lerin dönemine rastlayan
Ve bu gün bile hatırlamak istemedikleri o ünlü kuyruklar İşte o günlerden süre gelen ve iyiden iyiye
Amerika nın boyunduruğu altına giren ülkenin
Böyle bir felaketten kurtulabilmesi için alınan tedbirlerdi oysa.
’Taş eksen buğday biter ’ misali bu topraklarda çiftçiyi üreticiyi işçiyi
Tarımı Hayvancılığı ve daha bir çok
Reformlarla ülkeyi hiç bir ülkeye muhtaç etmeden yerli üretimle refah düzeyine ulaşmasına OLANAK sağlamaktı amaç.
Bu gün ise bir baş soğana bir balya samana
Bir toplu iğneye muhtaç olmuş olan bu acınası arsız toplum;
Şimdilerde ’ Bedavacılık’ ve ’vaatler’ yarışına giren ve ipleri Amerika nın elinde olan
Kuklaların elinde hala!
YORUMLAR
Selam canım benim
Yine senden beklediğim bir duyarlılıkla hemen hemen hepimizin bildiği bir türkünün hikayesini ilgiyle okudum. İnan bilmiyordum .
Bizlere neler yutturmuşlar
Nasıl kandırmışlar kılıfına uydurarak
Artık eminim ki haysiyetli insanlar siyasetten hep yara alıyor,iftiralara maruz kalıyor.
Namussuzca ve dalavereyle iktidar olanlar ise baş tacı ediliyor. Demek ki bizim insanımızda muhakeme sorunu var.
Kalemine,duyarlı yüreğine sağlık bitanem.
Sevgilerimle
DEVRİM DENİZERİ
Ben okuma yazma öğrenmeden bu toplumun kanındaki al-akyuvar sayısını öğrendim!
Benim talihsizliğim bu coğrafyada doğmamla başladı..
Bu toplum bu kadınlar bu çocuklar hele ki bu siyasetçiler ASLA benim olmadı!
Yalnızca gelinen noktaya bakıldığında durumun vahametini anlarsın!
Tıpkı matruşka bebekler gibi küçüle küçüle birbirlerinin içinden çıkıyorlar!
Değişen hiç bir şey Yok!
Sevgilerim en Devrimcisiyle...