- 806 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
65 SENELİK PORSELEN
Tam 65 senelik elimdeki kırık porselen tabak.Annemin çeyizinden kalan son tabak.Öyle ince yapılmış ki güneşe tutunca ışık belli oluyor arkasından.İnce ince işlenmiş çiçekler kabartmalar,adeta sanat eseri bir tablo gibi.
Tabaklarını annemin ne kadar özenle sakladığını hatırlıyorum.Özel misafirlere sofralar donatırken kullandığını gururla.Tabiki bu gururlanmada haklı idi diyebilirim.
O zamanlar yemekler ya gaz ocağında ya sobada ya da doğrudan ateşte pişerdi.O ilkellik mutfakta görülmeyen yerde kalırdı.Annemin masası işlemeli masa örtüsünün üzerine hazırlanmış pırıl pırıl çatal kaşık bardak ve çok güzel yemek tabaklarıyla donanırdı.
Hele o elleriyle nakışlarını işlediği masa örtüsünün takımı olan peçeteler...Bayılırdım seyretmeye.Hiç gönlüm razı olmazdı kullanılmalarına.Leke olursa nasıl temizlenecekler diye endişelenirdim.
4 yaşımda idim o zamanlar.Büyük bir köyde oturuyorduk.Annem ebe babam sağlık memuruydu.Oturduğumuz ev köyün beyinden kalan kocaman bir evdi.Devasa bir bahçe kümes,ahır samanlık gibi yapılar aynı avlu içindeydi.Kale kapısı gibi bir kapısı vardı ahşap demir karışımı.Demek ki boş olan tek ev orasıydı köyde.
Annem Kız Meslek Lisesini okuyup ebe okuluna gitmiş.Son derece becerikli zarif ve ince zevklere sahip bir kadın.Babam çok insancıl Köy Enstitüsü mezunu idealist sıcak ve misafirperver.
İlçeye dışarıdan gelen doktor,kaymakam,komutan,banka müdürü gibi kişilerin kaliteli yemek ve servis bulabilecekleri yer bizim ev idi.Hafta sonları mutlaka birileri gelirdi.
Anneciğim bir yılbaşı gecesi 8 tavuk 1 hindi pişirmiştim gelenlere diye anlatmıştı.
İşte o sofraların sohbetlerini, yemeklerin anılarını taşıyan tabaklardan kalan sonuncusu elimde kırık.
Annem benimle ilgilenmiyor diye ayağımı sokmaya çalıştığım pilav tenceresi geldi aklıma
Huysuz huzursuz bir çocuk olmuştum bu yüzden.Annemi başımı okşarkan değil de hep yemek yaparken hatırlıyorum.Birlikte yaptığımız tek güzel etkinlik çok sayıdaki tavuklarımızın yumartalarını sepetlere toplamaktı folluklardan.Akşama kadar bu yumurtalar genellikle biterdi.Çünkü hastane ya da Saglık Ocağı gibi bir yer yoktu.Hastalar yaralılar doğrudan evimize gelirdi.Babam küçük bir paravanla ayırmıştı bir köşeyi.Orada pansuman,enjeksiyon ya da muayene yaparlardı.Doğumlar için annem evlerine giderdi hastaların.Köyden köye geldikleri için acıkırlardı ve annem onları genellikle en kolay yemek olan yağda yumurta ile doyurup gönderirdi köylerine.
Bir de şimdiki halimize bakıyorum.Elimdeki tabak gibi kırılıyor yaşama hevesim
Apartmandaki ince porselen kalınlığındaki duvarlar herkesin özelini servis ederken merhabayı,saygıyı,sevgiyi paylaşmayı hatırlatmıyor.Merdivende asansörde yapmacık bir tebessüm ve kaçırılan gözlerle herşey hallediliyor.En kolayı da eldeki telefonla ilgilenmek.
Ben bu porselen kırıkları elimde dalıp gittim nerelere.Hatta bir mucize olsa,bunu yapıştırdığımda herşey eskisi gibi olsa diyesim var.
Son soru da şu.Yüreğimdeki sevgi aynı iken,neden böyle uzağım herkesten.Ya da onlar mı uzaklaştı benden.Bilemem...
14 Mayıs 2019
ŞULAN KAYA
YORUMLAR
Son soru da şu.Yüreğimdeki sevgi aynı iken,neden böyle uzağım herkesten.Ya da onlar mı uzaklaştı benden.Bilemem.....
Uzak bir ihtimal bilmek belki de en güzeli bilmemek ve alabildiğine de özgür kılmak yüreği sevgi adına.
Var olsun kaleminiz.
Sevgimle, şairem.
BEYAZ CADI
Gülüm Çamlısoy
Sizlerin varlığına ihtiyacım var tıpkı yazmanın ışığında yaşamak adına salındığım bir dünya.
Ben de çok geç başladım yazmaya bu anlamda hayatımı da yok yere harcamışım.
Laf olsun diye yazmıyorum aslında laf olsun diye yaşarken.
Çözmem gereken çok şey var kendimle ilintili.
Sağ olun sevgili gönül dostum.
Sevgim sizlerle.
Ruhu ve tarihi yaşamış her eşyayı bende seviyorum ve topluyorum,,
Babam ve kardeşlerimde yıllarca sağlık sektöründe çalıştı,,
Güzel yazın için teşekkür ederim,,,
selamlar