- 890 Okunma
- 5 Yorum
- 2 Beğeni
Yazmak kendini genişletmektir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yazmanın en iyi yanlarından birisi, insanın, yazarken kendisini genişletmesidir. Yazmaya bir kere başladığınız anda cümleler, tıpkı pınardan coşkunlukla akan sular gibi, aktıkları deliği genişletirler. İnsan yazdıkça kendisini daha başka bulur.
Bu kibre sebep olabilir mi? Bazen. Ama çoğunlukla verdiği şey içsel bir sevinçtir. Avuçlara doğru bir gülümsemedir. İnsan yazdıkça kendisine saygı duyar. Kendisinden razı olur. Kendisini sever. Çünkü yazmakla aşkın yanlarına da şahit olmuştur. Şikayetlerimizin de bizi öldürdüğü yer yeknesaklık değil mi arkadaşım? İşte, yazmak, eğer insanın içinden dışına uzanan bir yol olarak kullanılıyorsa, yeknesaklığımızı alır.
Ben yazmanın bu yanını bir terapi gibi görüyorum. Böylesi razı olduğum metinler yazdığımda, ne zaman onları tekrar okusam, hayırlı bir evlada bakan ebeveyn gibi mutlu oluyorum. Bana kendimi iyi hissettiriyorlar. Hatta ’işe yarar’ hissettiriyorlar.
Sanıyorum herbirimizin içimizde dışarı akmakta zorlanan bir pınar var. Yazdıkça bu pınar önündeki taşları kaldırmaya başlıyor. Her yazılan güzel olmuyor belki. Ama insan güzel niyetlerle aradığında kalemi de onu güzel ülkelere götürüyor.
Merhamet yazarken en çok razı olduğum şey. Bir yazıda ne kadar merhametli olmuşsam geniş zamanda ondan o kadar razıyım. Eğer bir katı kalplilikle yazım kuşanmışsa, ki bu da sıklıkla yaşadığım bir haldir, gelecekte yüreğimi yaralayan şeyler oluyorlar. Bunun fizikle açıklanması mümkün mü bilmiyorum. Ama diyebilirim ki merhametin sonsuzluğa yatkın bir yapısı var. Merhamet ettiğim zamanlardan/şeylerden daha fazla teselli buluyorum. Onları beni yaşadığıma daha çok inandırıyorlar. Ve sonsuzluğa da...
Merhamet bence sonsuzluğun bir delilidir. Kendi varlığını korumak için varolmuş birşey, başka herhangi birşey için, ondan ödün verebiliyorsa bu varlığın aşkın bir yanı da olduğunu gösterir. Evladı için varlığından vazgeçebilen ebeveyn bunu başka bir varlık bulacağı için yapar. Evet. Bence hisseder. Merhametle bulacağı varlığın evladına harcayacağı varlıktan daha yüksek olduğunu/olacağını hisseder. Onun için şundan vazgeçer. Fedakârlığın lezzeti başka türlü açıklanamaz. Ben bu lezzetin de bir çeşit sezişten geldiğini düşünmekteyim.
Yazmaya geri dönelim. Bu terapinin insana kattığı şeylerden ilki, içinizdeki baskıyı azaltmaksa, ikincisi de dışınızda daha az varolmaktır. Bu herkese hoş gelmeyebilir. Ancak bence bunda da bir çeşit ikram var. İnsan dışında daha az varolmayı, içinde daha uzun vakitler geçirmeyi öğrenebilirse, eskisinden daha huzurlu olur. Kalbini daha kolay korur. Kaçacağı bir yer edinir hiç değilse. Ve sahip olduğumuz ’panik odaları’ bizi hayata karşı daha mukavemetli kılar. Sabır panik odalarından yeşerir.
Rüya görmek bir kurtuluş değil mi? Evet. Rüya görmek de bu dünyanın sıkletinden, tekdüzeliğinden veya aynılığından sıkılan ruhumuz için bir nefes almadır. Öyleyse yazıyı da böyle bir düşleyiş olarak düşünebiliriz. Uyanıkgezer düşleyişi! Onunla da ruhumuza nefes aldırabiliriz. Yeter ki kalemimizle güzelliği çağıralım kendimize. Burada da mürşidimin pek meşhur bir sözüne dokunmadan edemeyeceğim sabırlı okuyucu: "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür, güzel rüya gören hayatından lezzet alır."
YORUMLAR
Yazmak terapidir.
Bir konu hakkında güzel bir yazı yazmak ise amaç, konuyla ilgili araştırmanız da gerekecektir.
Böylece yazdıkça okuma ihtiyacı, okudukça yazma arzusu doğacaktır, duygu ve düşünce evrenimiz genişleyecektir.
Güzel bir yazı olmuş kutlarım sizi, kaleminiz daim olsun saygılarımla.
Yazmak resimdeki gibi zihni boşaltarak bir iki fikirle, resimdeki iki figürde olduğu gibi bir ağaç bir keçi figürü öne çıkartarak sökmektir, benliği. Keçi bir ağaçla çöle ne yazacak, ne yazabilir. Susamıştır susuzluğunu yazacaktır. Acıkmıştır açlığını yazacaktır. Bir kalem bir ağaçla bir orman umudunu yazacaktır. Hayat yeniden şenlenecektir. Yazar umudunu yine yaşayıp bitirecektir. Yazarlar bilgi canavarlarıdır, duyduğu gördüğü öğrendiği tüm bilgiyi dağarcığında yok eder. Düşünce boşluğu alabildiğine genişler. Genişleyen düşünce boşluğudur. Bir fikirle bing bank enerji boşalımı ve yeniden yeni bir öğrenme tarzı yeniden yeni var etme edimi. Yazar daha yolunu başında görünüyor. Hayırlı var oluşlar.
Yazının başlığını görünce, mutlaka okunması gerektiği düştü aklıma. Sonra üçüncü paragrafa gelince yani yazmanın bir terapi yerine geçtiği düşüncesi, ''Hah dedim tam da benim aklımdan geçenler.'' Tabi ki bilgi ve kültür olarak da genişliyor insan, eğer ki yazdığına ciddiyet katarak yazıyorsa. Ben genelde mizah yazarım ama, ona da ciddiyet hem de haddinden fazla ciddiyet katmak gerekir yazarken. Başka birisi tarih ağırlıklı yazar, kimisi romantizm katar yazdıklarına... Tabi ki yazma ve okuma eylemi birlikte yürütüldüğü zaman daha da bir anlam kazanıyor yazdıklarınız ve sizi de okuyanlar bir şeyler alıyorlar, sizin de başkalarından aldığınız gibi... İnsan bir okyanus misali genişlesin bakalım, genişleyebildiği kadar... Coşsun, çağlasın, kendini barışa adasın. Daha ne diyelim. güzel olmuş. Kutlarım yürekten...