- 569 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
8 Mart’ın Düşündürdükleri
8 Mart’ın Düşündürdükleri
rahat olmak lazım fakat duyarsız değil
açık sözlü olmak lazım fakat edepsiz değil
(Şâdi Şirazi)
Gerek 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününü, gerek 21 Mart nevruz bayramını gerekse de 1 Mayıs işçi bayramını özüne uygun yaşayamıyoruz maalesef. Bu günler daha çok toplumu germe, ortalığı yakıp yıkma veya toplumumuzun değerleriyle kavga etmenin günleri gibi yaşanıyor adeta. Sevgililer günü, anneler günü, babalar günü gibi günlere henüz bulaşamadılar. Belki de bu günleri provoke edecek bir bahane bulamıyorlar.
8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde yapılan sempozyumların, kadınların sorunlarına yönelik çalışmaların ve projelerin yapılmasının olumlu bir tarafı illaki vardır. Taksim İstiklal Caddesinde feminist gece yürüyüşü yapan bazı kadınların ıslıkla, düdükle ezanı bastırmaya çalıştıkları yönünde bir saygısızlığın ve hatta edepsizliğin yapıldığı yönünde iddialar var. Yürüyüşe katılan kadınların gürültüden dolayı ezanı duymadıkları, ezana saygısızlık yapmadıkları türünden karşı bir iddia da var. Bu durumu en iyi o anda meydanda bulunanlar bilecektir. Bu konuyu muamma olarak kabul etsek bile taşınan pankartların içerisinde çok edepsiz yazıların olduğu bir gerçek. Eğer manevi hassasiyetleri yüksek olan insanların ezan hassasiyetini abarttıkları düşünülüyorsa karşı fikirdeki insanlarında en azından pankartlarda yazanlara yönelik diyecekleri olmalıdır. Miting alanında birtakım marjinal fikirlerin sergilendiği, pankartlarda milletimizin aile yapısını ve kadının iffetini hedef aldıkları unutulmamalıdır. Dikkat ettiniz mi, edepsiz pankartlar taşıyan kadınların sadece kendileri gibi düşünenlerin özgürlüklerini önceledikleri gözüküyor. Pankartlar bunu gösteriyor. Milletimizin sinir uçlarıyla oynanmaya çalışıldığı kesin. Pankartlarda ki talepler nedir? Ne istiyorlar? Milletimizin evlatlarının evlilik müessesesini terk edip günübirlik ilişkiler yaşamasını mı istiyorlar? Babalarının kim olduğu belli olmayan çocukların çoğalmasını mı istiyorlar?
Oynanan bu oyuna yönelik istihbarat teşkilatımızın ve devletimizin bildikleri vardır muhakkak. Ama biz sıradan insanlarında oyunlara gelmememiz için akıl ve şuur panzehirini her dem yanımızda taşımamız gerekiyor. Kadınlarımızı, menşei batıdan ithal olan feminist adı altında bir ideolojiyle donatmaya çalışıyorlar. Emperyalist güçlerin, ülkemizdeki özellikle feminist kadın derneklerini fonlamalarıyla sürdürülen bir beşinci kol faaliyeti gibi gözüküyor bu yaşananlar.
Gerek Avrupa Birliği, Gerek Amerika, NATO, gerekse de başka kanallar üzerinden ülkemize gelen paraların, fonların bize ne getirileri olduğu, bu kanallar ile bizlerden neler götürdüklerine yönelik çalışmalar yapılmalı. Bunun için devlet memuru mantığından uzak birimler teşekkül etmeli. Sıcak paraya kavuşan erk maalesef ki işin olumsuz yanlarını göz ardı edebilmektedir. Buna en çarpıcı örnek olarak Marshall yardımı ve üst düzey subaylarımıza NATO fonlarıyla sağlanan menfaatleri gösterebiliriz.
Emperyalist güçlerin en çok uyguladıkları yöntem para, imkân ve şeytani taraflarını kullanarak bizim gibi özellikle Müslüman ülkeleri ağlarına düşürdükleri, devşirdikleri insanlar üzerinden ülkeye zarar verme ve emellerine ulaşma çabalarıdır. Kandırıp devşirilen bu grupla bir hayran kitlesi oluşturup insanlar üzerinden amaçlarına ulaşma çabasındalar. Beşinci kol faaliyetlerinin her çeşidini yaparak ülkemizi zayıflatmak için ellerinden gelenleri yapıyorlar. ‘Dişe diş savaş, akıllı savaşçı için son çaredir’ diyen Sun Tzu, mert savaşçının özelliklerini göz ardı etmiş gözüküyor. Emperyalist güçler daha çok kendilerine sirayet etmiş birçok hastalıkları bizlere de bulaştırma çabasındalar. AİDS’e yol açan HIV virüsünü taşıyan birisinin nasıl ki bu virüsü başkalarına da bulaştırma çılgınlığı gibi kötü bir ruh halini taşıyorlar.
Zaman zaman öyle anlar oluyor ki ‘çivisi çıkmış dünyanın’ sözü dilimize dolanıyor. Güzel insanların yanında adamlıktan uzak ya da uzaktan adam gözüken insanlarında çokluğuna şahit oluyoruz.
Güçlü olma, gücü elinde tutma, şeytan olma gibi hastalıklı ruh haline batılılar daha çok kapılmış durumda. Milletlerin hasletlerine öykünmek yerine hep zarar verme, yıkma, yok etme, dünyanın zenginliğini hep kendilerine hak görme gibi gayri insani ve gayri ahlaki yaklaşımlarını insanlık namına terk etmeleri gerekiyor.
Son tahlilde düşman bizimle barışı, biz güce ulaşınca isteyecektir. Bunu da unutmamak gerekir. Kötü kötülüğünü yapmakta ve maalesef ki yapmaya da devam edecektir. Hep bunlar üzerine kafa yormaktansa biz ne yapmalıyız? Çok çalışmalıyız. Üretmeliyiz. Açıklarımızı kapatmalıyız. Mücadele ruhumuzu kaybetmemeliyiz. Yeter ki sen kurt ol, it havlamasıyla kurtlar ürkmez. Ayrıca şu unutulmamalıdır ki milletimizin içinde emperyalistlerin atlarını besleyeceği tahammül yaylası yok.
İlkay Coşkun
12.03.2019
YORUMLAR
Güzel yazınızın değerini anlayarak okuyanlarınız, bereketli ve daim olsun. Tüm hastalıkların en önemli ilacı çalışmak, okumak, düşün anlamak şuura varmak gerisi kolay.
Şeytan şeytanlığını yapar. Biz üzerimize düşeni yaparsak asla kaybetmeyiz. İNŞAALLAH.
İlkay Coşkun
Herşeye bir kılıf uyduruluyor maalesef. Birilerinin elinde maşa olmaktan ne zaman kurtulacağız ne zaman varlığımızın yeteceği günler gelecek merak konusu. Sözde çiçek oluyoruz sonra bir köşede unutulup soluyoruz.