- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Köy Var Uzakta
Bir köy varmış uzakta; çok uzakta. Kimsenin gitmediği, kimsenin görmediği bir köy. Kaç ev, kaç insan, kaç hayvan yaşar bilen yokmuş. Bu yüzden her seferinde farklı sayılar konuşulurmuş. Hiçbiri birbirini tutmazmış sayıların. İnsanların ne iş yaptığını bilen de yokmuş. Nasıl geçindiklerini, ne yediklerini, ne içtiklerini, ihtiyaçlarını nereden ve nasıl karşıladıklarını bilmezlermiş. Evleri ahşaptan, dağları yemyeşil, ovaları renk renk çiçeklerle süslüymüş. İnsanları barış içinde huzurlu bir şekilde yaşarlarmış. Çocuklar mutlu, kadınlar mutlu, yaşlılar mutluymuş. Hayvanların karnı doyar, çeşmeleri şarıl şarıl akarmış. Yaylalarında her çeşit çiçek açar, her yer mis gibi kokarmış. En vahşi hayvanlar bile bir arada yaşarmış. Her türlü meyve ve sebze yetiştiği için hiçbir şeyi dışarıdan almazlarmış. Hastalık nedir bilmezlermiş. Yüz yaşından önce kimse ölmezmiş. Hastalandıklarında da dağlardan topladıkları otlarla yaptıkları ilaçları kullanırlarmış. Hatta dünyanın birçok yerinde kullanılan ve birçok derde deva olan ilaçların bu köyden gittiğini söylerler. Kim götürdü, ne zaman götürdü bilen yokmuş.
Çok çok uzakta olduğu için gitmeye cesaret edemezlermiş insanlar. Merak ederlermiş ama gitmeye korkarlarmış. Ya yolda kalacaklarından ya da geri dönemeyeceklerinden korkarlarmış. Çünkü yolu sarp kayalıklar, uçurumlar ve balta girmemiş ormanlarla doluymuş. Ormanlarında yırtıcı hayvanlar sürüyle gezerlermiş.
Hiç kimsenin gitmediği ve görmediği bu köy hakkında bu kadar şeyi nasıl bildiklerini merak eden yokmuş. Çünkü anlatılanlar o kadar güzel şeylermiş ki duyduklarının arasına köyle ilgili kötü şeylerin girmesini istemezlermiş. Hatta sırf bu yüzden gitmedikleri bile söyleniyormuş. Eğer gidip görecek olurlarsa belki söylenenler yalan çıkar diye korkuyorlarmış. Anlatılanlarla yetinir, bununla mutlu olmaya çalışırlarmış. Söylenenlerin yalan olması halinde mutlu olacakları yeni bir şey bulmanın mümkün olmadığını söyler, gidecek biri çıksa da vazgeçirirlermiş.
Zamanla köyün adı ülkenin her yerine yayılmış. Her yerde ayrı ayrı efsaneler dolaşmaya başlamış. Aşkların ve mutlulukların kaynağı haline gelmiş köy. Kimin başlattığı, ne zaman başlattığı bilinmeyen yüzlerce, binlerce hikâye… Dualar ve efsunlu eşyalar bile satılıyormuş. Öyle ki insanlar çocuklarına köyde kullanıldığı söylenen isimleri koymuş, mahallelerinin ve sokaklarının isimlerini değiştirmişler. Her yer çiçek, böcek ve ağaç ismi olmuş. Sedir Apartmanı, Kayın Parkı, Erguvan Caddesi, Sardunya Sokağı, Karaçam Kavşağı, Sarıçam Düzlüğü, Ladin Mahallesi, Akasya Çarşısı, Şimşir Köprüsü, İğde Deresi…
Bu o kadar çoğalmış ki birbirinden ayırt etmek için artık isimlerin önlerine ya da arkalarına 1, 2, 3… şeklinde sayılar koymaya başlamışlar. 1. Kayın Parkı, 2. Erguvan Caddesi…
Benzer sokaklar, benzer mahalleler ve benzer insan isimleri… Görmedikleri ve tanışmadıkları köyün insanları mutluluklarının sebebi ve gururu olmuştu artık.
Gel zaman git zaman köyle ilgili söylenenlerin yalan olduğunu söyleyenleri dövmeye başlamışlar. Bu asi insanların sürgün edildiği şehirler bile olmuş. Hiç kimse ağzını açamaz olmuş köyle ilgili. Yanlış anlaşılırım korkusuyla doğru bildiklerini de konuşamaz olmuşlar.
Gün geçtikçe şiddet artmış, korku büyümüş, yeni suçlar, yeni korkular çıkmış ortaya. Yeni yasalar, yeni cezalar, yeni yeni günahlar birbirini kovalamış. Tüm ülkeye mutluluk dağıtan, aşk dağıtan, deva olan köy, bundan böyle günahların, suçların ve cezaların da öncüsü olmuş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.