- 1193 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gün/aydın dostlarım…
(Bu gün itibariyle sosyal medyada paylaştığım yazım)
Gün/aydın dostlarım… Sadece bir günaydın değil amacım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Şiirin tanımını Türk Dil Kurumun ise şöyle yapmış yazılı yapıtlarında;
“Şiir, zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimidir.”
Derler ki bana çok fazla mütevazı olma ki sen hep öyle davranıyorsun. Vaz geç bu huyundan…
Pekâlâ, hemen alta ki yazdığım cümlelerimle bir an geçici olarak mütevazılığin libasını çıkarıyorum yazı bittikten sonra giymek üzere…
Bende her biriniz gibi çok kitap okuyorum. Çünkü inanıyorum ki okumadan yazamazsınız. Dersler çıkaramazsın. Eski ustalarımız, göçüp gitmiş ustalarımızın yazdıkları dâhil olmak üzere ve tabi ki günümüzde yazılan yenileri de okumalıyız.
Her konuda kitap okumak lazım ki bu güne dek bu konuda yazılmış birçok yapıtları, yıllar içerisinde inceleyerek, halada okuyarak bu konuları ve bu işe her şair gibi emek vermiş biri olarak uzun yılların deneyimiyle; şiir emekçilerini ve şiiri şöyle anlatmak istedim… Hemen kısa kısa… Dilimin döndüğünce, kalemimin becerisi kadarıyla… Daha öncede bu konularda yazmışlığım var hatta bir süre okullara giderek 4-5-6 sınıf yavrularımızla ve zaman zamanda daha üst sınıflarla şiir konusunda sohbetlerde bulundum onlara deneyimlerimi anlattım anlayacakları ve sevecekleri cümleler kurarak… Bu işe ekip ruhu taşıyan arkadaşlarımızla da yaptık ama devamını sağlayamadık. Bazı zorunlu yasalar karşımıza çıkınca…
Şiir ve Şair
Şiir; duygu ve düşüncelerin ölçülü bir şekilde ifade edilmesine denir…
Şiir en eski anlatım biçimlerinden biridir…
Şair ile şiir yazanın arasındaki fark, görenin fark ettiği kadardır…
Şiirler derecelendirilmez, sıralanır…
Şairler iç âlemini ifade edebilen gönül elçileridir…
İnsanların duygusu ciğerden, şairlerin ki yürekten ses verir…
Şiirler duygularla sesleri satırlarda birleştiren etkileyici ürünlerdir. Dilin çok özel kullanımını gerektiren âdeta kelimelerle musiki yaratan şiir, insanın kelimelerle ahenk oluşturduğu, pek çok düşünceyi kısa ve özlü bir anlatımla sunabildiği bir anlatım şeklidir. Edebiyat tarihçileri, şairler ve düşünürler en eski anlatım biçimlerinden biri olan şiirin tanımını yapmaya çalışmışlardır. Fakat bütün bu çalışmalar şiirin değişmez bir tanımının yapılamayacağını ortaya çıkarmıştır.
Belli bir tanım vermek mümkün olmasa da şiir için şunları söylemek mümkündür:
Şiir gerek içerik ve öz, gerekse söze dönüştürme ve sunuluş açısından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik bir söz sanatı ürünüdür Estetik ve duygu yönüyle insanı manevî olarak besleyen şiir, insanda yeni hayat görüşlerinin oluşmasını sağlayan en önemli edebiyat ürünlerinden biridir.
Şair hisseden insandır, hissedenler asla tam olarak mutlu olamazlar. Ama şair her zaman mutsuz olmaz mutsuzluktan lezzet alır. İnsan lezzet aldığı şeylerden mutsuz olur mu?
Mutsuzluk şairin ilham kaynağıdır. Nasıl olur da şair mutsuz olur mutsuzluk maskesidir lezzet, ilham öz suyudur.
Şair yürekler zaman içinde donar ama o duraklardır, mutsuzken birden mutlu bir bahar güzelliğinde yeniden yeniden doğar şiir şenlendirir yüreklerimizi… Yufka yürekli, duyarlı, güzellikleri görendir Şair yüreği... Kötülükten, şerden, kavgadan, gürültüden, çıkardan ise uzaktır...
Dosttur, yarendir, arkadaştır... Lokmasını böler, derdi paylaşır, acıya merhem olur... Şairlik erdemliktir, şairlik dostluktur, şairlik sadakattir, şairlik onurdur… Mutluluğu da dağıtır mutsuzluğu da, aşkı da dağıtır sevdasızlığı da, şiir yüreği duygu yüklüdür, her olayda etkilenir ve hemen kaleminden yüreğinin sesi dökülüverir.. Fırtına gibidir aniden çıkan, sonra birden dingin bir liman olan...
Şiire emek vermek... Bu cümle, edebiyatla ilgisi olmayanlar için çok büyük anlamlar ifade etmese de şiire kendini yakın hisseden, şiiri hayatının bir parçası sayanlar için “emek” kavramı derin anlamlar içermektedir. Aslında ne olursa olsun, ortaya çıkan bir işte emeğin var olduğunun hissedilmesi bile bakış açısını ve yaklaşımı olumlu yönde etkilediğinden, emeğin varlığını hissetmek ve hissettirmek önemlidir.
Edebiyatın ve özellikle şiirin kulağını her fırsatta ve ortamda çınlatmalı bir şair…
Evet hele birde kitap çıkartacaksa şair bir kitabın başlangıcı önemlidir. Okuru ilk selamlayan da kitabın ilk sayfalarıdır. Bundan dolayı, titiz hazırlanmış bir kitapta başlangıçlar kendini ele verir. Kitaba göz atmak isteyenlerin kitap kapaklarından sonra baktıkları ilk yer kitabın ilk sayfalarıdır.
Şiirin içten gelen bir sesi ve içe yönelen bir yolculuğu olduğu için kendine has bir duruşu olması da aşikârdır. Hatta bazen yadırganan şekilde kendi dünyasına hapsolduğu da olur şiirin. Elbette şairin de. Şiirlerini okurken kitabın başında şairin gönderdiği “nasılsın” sıcaklığı okuru hiç yalnız bırakmamalı.
Duyguların en yoğun yaşandığı sanatların başında gelen edebiyat ve özelde şiir, sıcaklığını kaybettiği zaman rengini de kaybetmeye başlar. Okur, bir sanat eserinin cümleleri arasında ilerlerken aradığı samimiyetin ardına düşer.
Şiirinin yanına düşülecek bir diğer not, hüzündür. Genel anlamda baktığımızda şairlerin hüzünle olan alışkanlığı zaten beklenen bir sonuçtur ama bu hüznü şiire giydirmek de şairin hüzne olan aşinalığında gizlidir. Şiirdeki hüzünler de yerli yerinde olmalıdır…
Gitmek, geride kalmak, Eylül’e emanet etmek yüreği, bir merhametin gölgesinde soluklanmak, kaygı ve sükût ile içine dönmek, akşamı yoldaş edinmek; bir şiirin sesini bunlarla çoğaltıp kendine yoldaş etmeli.
Ne diyordu Cemal Süreyya;” herkes mutlu olmak ister benimle mutsuzluğa da var mısın?”
Dünyanın çarkı bozuk, şairlerin nankörlüğünden değil yoksa mutsuzluk. Mutluluğa koşar da yüreğinden yazdırır kalem…
Aşka aşık olmak mutluluk ise, bu nasıl bir felsefedir ki şiirler mutsuzluk, hüzün gibi bir tezat içindedir diye hep sorarlar şaire; neden hüzün, neden mutsuzluk diye…
Benim cevap ise her zaman şudur soran dostlarıma;
Şiire yakışır be dostum bu ikili... Diyeceksiniz ki şair bunun dışında başka konularda yazmaz mı?
Yazar hemde öyle bir yazar ki, her sosyal olaya şair olan şiir yazar. Padişahı bile tahtından eder, kelle bile aldırır yazarsa..
Şiirinin anahtarını bulan şair için şiiri de muamma olmaktan kurtulur. Çünkü şair, arayandır. Önce kendini, sonra da şiirini arayan bir seyyahtır. Sesini arar şair. Tâ ki bulana kadar...
Şiirleri okurken sesini bulmuş bir şairin şiiriyle karşı karşıya olduğunuzu anlamlı hissetmelisiniz yüreğinizde.. .
Şairin yakaladığı ritim, onun şiirinin de anahtarıdır.
Bu gün buraya kadar dostlarım. Alkış tutan elleriniz güller toplasın...
Yeni gün, yeni hafta iyilikler, güzellikler getirsin hepimize, hanemiz bereketle dolsun.
Bütün kötülüklerden uzak, nefes alabileceğimiz huzurla, mutlulukla, mucizelerle, dertsiz, kadersiz bir gün olsun ömrümüzde… Şeker tadında geçen bir Pazartesi günü ve ona bağlı bir hafta geçirmeniz dileğiyle. Hayırlı sabahlar.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun...
Olduğu gibi görünen, ya da göründüğü gibi olan herkese sevgi ve muhabbetle selam olsun... ömrünüz şiirler tadında ve şiirlerin bahane dostlukların şahane olduğu zamanlarda geçsin ama zamanı heder etmeyin olur mu?
07.01.2019
#öskurşun#
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.