- 496 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Doğu Türkistan
M. NİHAT MALKOÇ
İnsanları birbirine bağlayan bazı unsurlar vardır. Bunlar dil, din, milliyet, vatan ve ülkü birliğidir. Din birliği bu bağların en kuvvetlilerindendir. Bu birliğin dünyevî ve uhrevî tarafları vardır. Yüce Allah, Hucurat Suresi’nin onuncu ayetinde şöyle buyuruyor: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah’tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz.”
Söz konusu bu ayet bize büyük sorumluluklar yüklemektedir. Çünkü Müslümanlık lâfta kalan bir etiket dini değildir. Müslümanlar her konuda ferdi hareket edemezler. İnanç ortaklığı içinde bulunduğumuz milletlerin çektiği acılardan bizler de elem duymalıyız; duymuyorsak kendimizi sorgulamalıyız. Müslümanlar yurtlarından kovulurken, işkencelere maruz bırakılırken, itilip kakılırken, horlanırken, adeta vebalı hasta muamelesi görürken Müslüman olduğunu iddia edenler bu umumi manzara karşısında tarafsız kalamaz. Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!”(Buharî)
Doğu Türkistan’daki nüfusları 40 milyonu aşkın olan Uygur Türkleri; Hun, Göktürk, Uygur ve Karahanlı devletlerini kuran büyük bir kültür ve medeniyetin torunlarıdır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin en batı noktasında bulunan Doğu Türkistan yaklaşık iki yüzyıldan beri kızıl güçlerin işgali altındadır ve özellikle son elli yıldır komünist Çin yönetiminin baskıcı ve zalim yönetimi altında ezilmektedir. Durum bu iken hem aynı dine, hem de aynı ırka mensup olduğumuz acılı, bağrı yanık Doğu Türkistan’a duyarsız kalabilir miyiz? Yapmamız gerekenler o kadar da zor ve imkânsız şeyler değildir. Öncelikle bu durumu dünya kamuoyuna duyurmalıyız.
Çin, Doğu Türkistan’daki Müslümanları sindirmek istiyor. Çünkü onlara tarihten gelen bir kin ve nefretle bakıyor. Onların şahsında eski Türk devletlerini görüyor. Çin settini bile aşan ceddimizin gölgesinden bile rahatsız oluyorlar. Bugün gayri resmi olarak kurulan Doğu Türkistan devletinin Anayasa’sında şu maddeler dikkatimizi çekiyor:
“Madde 1: Devletin ismi: Doğu Türkistan Cumhuriyeti.
“Madde 2: Devletin niteliği: Demokratik, insan haklarına saygılı, laik, sosyal bir devlet olup, devletin toprak bütünlüğü bölünemez, milletin millî birliği parçalanamaz, üniter bir devlettir.
“Madde 3: Devletin Bayrağı ayyıldızlı gökbayraktır. Devletin Forsu: Hilâlin ortasında stilize edilerek yazılan "Bismillâhirrahmanirrahim", hilâl yayının kesiştiği yerde üç yıldız ve altta noktaları bağlayan kurdeleden ibarettir… Üç yıldız, tarihte Doğu Türkistan’da kurulan Göktürk, Karahanlı ve Uygur “devletlerini sembolize etmektedir.
Madde 4: Devletin millî marşı: Mehmet Ali Tohtu Hacı Tevfik tarafından yazılan "Kurtuluş Yolunda Su Gibi Aktı Kanımız" ve "Tarihten Önce Biz Vardık, Tarihten Sonra da Biz Varız" sözlerini ebedileştiren mısralardır.
Anayasa’da 5. madde olarak yer alan "Millî And"ın şu mısraları, millî duyguları bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
"Milletim insaniyet meydanından ayrılmasın
Milletim İslâmiyet imanından ayrılmasın
Milletim hakkaniyet vicdanından ayrılmasın
Milletim Turaniyet unvanından ayrılmasın"
Çinlilerde tarihten beri süregelen bir Türk düşmanlığı vardır. Buna bir de Müslümanlık eklenince şiddet ve nefret katlanarak artmaktadır. Çünkü Çin devleti tek tip insan istiyor. Hakkını aramayan, milliyetini ve kültürünü unutan, mankurtlaşmış, koyun misali güdülen insanlar… Böyle olmamak için direnenleri de kaba kuvvetle hizaya getiriyorlar.
Nüfusun çoğunluğunu Uygur kökenli Müslümanların oluşturduğu Doğu Türkistan’da, komünist rejim tarafından, Çin’in hiçbir yerinde görülmeyen boyutlarda şiddet ve baskı uygulanmaktadır. İşkence, idam, çalışma kampları, dinî baskı Doğu Türkistan’da uzun yıllardır yaşanan gerçeklerdir. Hatta Doğu Türkistan Müslümanlarının hacca gitmelerine, oruç tutmalarına ve namaz kılmalarına engel olunmaktadır. Fakat bu acı hakikatlerden pek çok ülkenin haberi yoktur. Çünkü Çin pek çok konuda ser verip sır vermeyen, adeta kapalı bir kutudur. Bu kutuyu açmak ve yaşanan acıları dünyaya ilân etmek bizlerin görevidir. Bunu ne kadar yaptık? Onların dertleriyle ne kadar dertlendik?
Çin’in yaptığı soykırım ve asimilasyon zulmü son bulacak gibi görünmüyor. Çünkü sözde insan hakları savunucuları Asya’da yaşanan bu acılara kulaklarını tıkanmış bulunuyor. Hayatları çifte standartlardan ibaret olan Avrupalılar, köpekleri ölünce duydukları kederin onda birini bu insanların ölümüne duymuyorlar.
Azınlıklara insanca muameleyi reva görmeyen kızıl Çin, Çince’yi ana dili olarak benimsemeyenlere iş ve aş vermemektedir. Uygur kökenli Müslümanlardan eğitimde kendi dilini Çince’ye tercih edenlere ilkel bir eğitim ortamı dayatmaktadır. Çince’yle eğitim görmeyi isteyenlere de modern ortamlarda çağdaş eğitim vermektedirler. Çin’de anadillerinde eğitim gören azınlıkların(Uygurlar) iş almaları imkânsız denecek kadar zordur.
Ey dünya, ey insanlık gözlerini aç ve Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dramını gör! Bigâne kaldığın bu hadise bir gün senin de başına gelebilir. Adalet herkese lâzımdır. Hiç kimse üstün ırka sahip değildir. Üstünlük takvadadır. İnsan hakları palavrasını ağzında sakız eden hovarda demokratlar, siz de yaşananları görün ve sesinizi yükseltin! Bu insanların yerinde sizler de olabilirdiniz. Bizim inancımızda “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı yoktur. Yılan yılandır ve tez elden başı ezilmelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.