- 920 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"Okumakla Var Oldum" Kitabımla Alakalı Benimle Yapılan Bir Röportaj
“Okumakla Var oldum” kitabının Yazarı Turan Yalçın: ”İlk emir ‘Oku’ “ yu iyi anlayan okur hayat boyu mutlu olur”
SORU- Bu kitap çalışmanız hakkında bilgi verir misiniz?
TURAN YALÇIN-Bu kitap çalışmamda okumanın önemini ve okuyunca insanın hayatına ne katacağını gösteren bir çalışma.
SORU-Kurgu mu yoksa gerçek mi?
TURAN YALÇIN-Kahramanları kurgu ama okumanın gücü ve okuyanın nasıl gelişeceğini gösteren örneklerin çoğu gerçek yaşantımdan ve yaşantılarından alınan şeyler. Yani gerçek ile yaşanası kurguların kaynaşması ile olan çalışma. Uzun zaman yayınlanması gecikince ben de Tokat Gazetesi’nde tefrika olarak yayınlamaya karar verdim.
SORU-Kitap kimlere hitap ediyor?
TURAN YALÇIN- Kitap okumanın gücünü keşfederek kendine bir sayfa açmak, ufkunu genişletmek isteyen herkese ama başta liselilere özellikle de Üniversitelilere hitap ediyor. Zaten kitabın kahramanları da Üniversiteliler ve bilge kişi. Bilmeyen sorar, bilge kişi de cevaplar.
SORU-Kitap hediye etme ve kitap okuyup paylaşma da ağırlıkta galiba?
TURAN YALÇIN- Evet aynen. Bu çalışmamda da Kitap hediye etme, okuduklarımızı paylaşma, insanın okumadan önceki hayatı ile okuduktan sonraki hayatı ve emekli olduktan sonraki hayatı konusunda da bilgi ver. İmkanı olan insanların kitap hediye ettiği zaman nasıl mutlu olduğunu, güzel kitaplar paylaşmanın insanların hayatına nasıl dokunduğunu anlatıyorum. Bir öğrencinin kitap okuyarak hem kendini, hem ev arkadaşını hem de ailesini değiştirebileceğini anlatmaya çalışıyorum. Okuduklarımızı paylaşmanın aile bağlarını ne kadar kuvvetlendirdiğini, okuma arkadaşlığının mesafeleri tanımayacağını anlatmaya çalıştım.
SORU- Bunu yaparken sohbet, puğaça yiyip çay içmeyi unutmadınız?
TURAN YALÇIN- “Sen de Kafadan Engellisin” çalışmamızda da isteyen bilgi ve sevgiyi, isteyen de “Ömer Efendi Kurabiyeleri”ni gördü. Buda kurgunun bir cilvesi. İsteyen istediğini görmekle serbesttir. İsteyen veliyi görür isteyen de deliyi. Herkes okuduğu romanda istediği kahramanı sevmekte, istediğini görmekte serbesttir. Sen canlı anlatırsan çok kişi kurguyu bile gerçek sanır. Önemli olan insanın anlatılmak isteneni anlamasıdır. Bu çalışmam da ad istediğimiz gençlerin okumayı severek hayatlarına artı değer katmaktır. Buna bir nebze yardımcı olursak mutluluk duyarız. Okuyanın kafasında ne varsa kitapta da onu görür algılar.
SORU- “Kitap hediye etme kültürü” konusuna bu kitapta da bolca dokundunuz galiba?
TURAN YALÇIN- Bizim toplumumuzda kitap hediye etme kültürü denince, insanlar yazarın çevresine kitap hediye etmesi olarak algılıyorlar. Buna bazı yazarların kitaplarını çevresine hediye etmesi de sebep oluyor. Ben derim ki, yazar çevresine kitap hediye etmesin. Sadece kitap alacak parası olmayan gençler ile kütüphanelere hediye etsinler. Kitaplarını satsınlar ve parasını da bir hayır kurumuna hediye etsinler. Yazarlara “bana neye kitap hediye etmedin?” diyerek akılları sıra yazarın kitap hediye etmesi zorunluymuş da etmemiş gibi yazarı suçlayarak kendilerini masum gösterme kurnazlığı var. Halbuki asıl suç yazarın kitabını satın almamak. Bu arada eğitimci, imam falan olup da çevresinde akraba, komşu, iş arkadaşı gibi insanların kitaplarını satın almayarak “param yok” deyip de o yazarların yanına “şunun kitabını aldım, bunun kitabını aldım “ diye övünenleri de kınıyorum. Anladık yakınının kitabını satın alarak çocuğuna vermiyorsun bari uzak yazarların kitaplarını aldığını O’nun yanında anlatma. Kitabı kime hediye edeceğine de yazar karar verir okur değil. ”Hediye istenmez verilir.” Zaten tanınmayan yazarlara yayınevleri az kitap veriyorlar. O’nu da ona buna hediye ederek boşa mı çalışmış olacak yazar. Çocuklarına “kitap satın alma kültürü” aşılamayan anne ve babaları da burada kınıyorum. “Çocuklarına onlar istemeden kitap hediye etmeyen” akraba ve anne ve babaları da.
SORU-Kurumlar mı kitap hediye etmeli?
TURAN YALÇIN- Tokat kitap fuarında en sevdiğim etkinlik, yazarların okullara davet edilmesi ve okullara kitap hediye edilmesiydi. Yazarların, okullara daha çok davet edilmesi ve yazarlar arasında ayrımcılık yapılmaması, etkili konuşan ve faydalı olan yazarların daha çok davet edilmesi temennimdir. Vali, belediye gibi kurumlar okullara kitap hediye edilmesini sadece fuar zamanı değil her zaman yapmalılar. Özellikle yazarların köy ve kasaba okullarına davet edilmesi önemli . Çünkü hayatında 18 yaşına geldiği halde yazar görmeyen öğrenciler var. Bu öğrencilere etkili konuşan bir yazarın konuşma yapması “ demek ki okumak insanı böyle güzel hatip yapıyor, daha çok okuyalım o zaman” düşüncesini aşılar. Çok ünlü yazarlar olmasa da etkili konuşan yazarlar bu faydayı sağlar. Senelerce unutmazlar. Bunları yaşadığım için biliyorum. Kitabı hediye eden kitabın üstüne “…. Hediyesidir” yazarsa okuyalar da kitap hediye edene sempati besler. Bu da “kitap hediye etme kültürü” ne olumlu katkı sağlar. Ben şahsen bunu yapıyorum ve manevi faydasını da görüyorum.
“Engelleri Aşanlar” kitabımızı ve “Sen de Kafadan Engellisin” adlı kitaplarımızı topluca satın alarak gençlere hediye edenler daha sonra bizlere çok teşekkür ettiler.
Bu konuda bir üzüntüm var ki, en çok tanınmasını, topluca alınarak hediye edilmesini istediğim “Recep Yazıcıoğlu’nun Liderlik Sırları” adlı kitabımı onca vali, kaymakam, belediye başkanına hediye etmeme ve onlardan “bu kitabı alıp topluca gençlere hediye ederseniz çok sevinirim ” sözümü onaylamalarına rağmen, bugüne kadar kimse sözünü tutmadı. Halbuki en çok bu kitabın topluca alınıp gençlere hediye edilmesini isterdim. Bilmem bundan sonra da çıkar mı? Bu yüzden bu kitabımı yöneticilere hediye etmeme kararı aldım. Okumayana kitap hediye etmenin anlamı yok.
SORU- Çevrenizde yazarlar konusunda başka hangi önyargılar var?
TURAN YALÇIN- “Ünlü yayınevlerinden çıkan kitaplar çok satar.” Bunu Üniversite mezunu insanlar öyle sanıyor. Ünlü ve büyük yayınevlerinin az satan çok yazarı olduğu gibi, tanınmamış yayınevlerinin de çok satan yazarları olur. Yazarın bir kitabını bile satın almayan veya okumayan insanın yazarın kitapları konusunda böyle fikir beyan etmesi gerçekten de komik ve o insanın cehaletini gösteriyor. Bunun adı “boş konuşma” Sanırım insanlar okumadığı için de boş konuşmayı seviyorlar. Bunun da farkında değiller. Bazen hediye etmek istediğimiz halde “bizim çocuklarımız kitap okumaz” diyerek hediyemizi ret edenlerde oluyor. Ben bu konuda çocuklar adına üzülüyorum. Çocuğuna kitap okumak konusunda güvenemeyen insanlar çocuklarına büyük zarar veriyor. Sen al çocuğuna hediye kitabı götür. Çocuğun, okumayı sevmiyorsa okumayı seven bir arkadaşına hediye etsin. Ama insanda bilinç olmayınca ne yapacaksın işte. İnsan çocuğuna zarar verdiğinin farkına bile varamıyor. Bizim amacımız toplumun okumayı sevmesi, gelişmesi ve faydalı insanların çoğalması. Tüm dünyada evinde 500 kadar kitabı olan ailelerin daha çok bilinçli oldukları daha çok kazanç sağlayan işlerde çalıştıkları ve kitaplık olan evlerde anne veya babaların yokluğunu bile hissetmeyen çocuklar olduğu bilimsel olarak saptanmış. Gelişmeyen toplumlarda ise evler kitap yerine belki de çok az kullanılan kalabalık olan eşyalarla dolduruluyor. Evlenme sırasında alınan dikiş makinası gibi.
Evimizde bulunan kütüphanenin, bu tezi doğrulamasının ben farkında olduğumdan, büyükler farkında olmasa da yakınımız çocukların (komşu ve akrabalar) farkında olarak faydalanması bizi sevindiriyor. Ne varsa çocuklarda var. Evinde kütüphane bulunmayan veya laf olsun diye bulunduran, yazar yakınlarla alay etmeyi marifet sayan, dindar geçinen insanlar bunu bir kere daha düşünsün derim.
SORU- Yazarlara Nasıl Destek Olunmalı?
TURAN YALÇIN- Engelli, fakir, kadın gibi dezavantajlı olduğu halde azmederek kitap çıkaran, çevresini aydınlatmaya ve bilinçlendirmeye çalışan yazarlara karşı takınılan olumsuz tavırlardan vazgeçilerek onlara gereken saygı gösterilmeli. Kitapları satın alınarak okunmalı ve eleştiriler gelişmeleri için olumlu olmalı. Kitap okumayı sevmeyen de kitabı alarak okumayı sevene hediye etmeli. Okullara davet edilerek gereken tanıtım yapılmalı ve okuyarak gelişen insanlardan faydalanmanın yolları öğretmenler tarafından anlatılmalı. İmkanı olan mevki ve makam sahipleri topluca alarak engelli yazarlarla beraber çocuklara hediye etmeliler. Bunu yapanların öğrenciler ve toplum nezdinde çok saygı gördüğüne şahit olmak beni gerçekten de mutlu etti. Sadece Kitap okumak ile değil “kitap hediye etmek ile var olmak” ı da ben doyasıya yaşadım. Gerçekten de yazmanın hazzı da hediye etmenin hazzı da cahil kesimce kıskanılarak yıkıcı eleştiriyi de yapıcı eleştiriyi de yaşadım ve boş konuşana da “selam deyip geçerler…” Kurani emri gereği geçtik gitti. Boş konuşanların boş konuşması da havada savrulup gitti işte.. Buradan bize destek olana da köstek olana da selamlarımı iletiyor ve her ikisinin tavırlarını da hafızamızda yaşattığımızı belirtiyorum. ”Okumakla Var olmak” sevincini bana yaşatan anne ve babamla, amcamla yengemi de hayırla yad ediyorum. “Oku” emrini bu kadar bağlananı yetiştiren ve destek olanları Rabbimiz mutlaka unutmamıştır.
SORU- Başka kitap çalışmalarınız var mı?
TURAN YALÇIN- Özgüven gençlerimizin ve insanlarımızın en büyük sorunu ve “Özgüven Okulu” diye bir çalışmam da yayın bekliyor. Bu kitap gibi sohbet havasında ama kahramanlarının gerçek hayattan alınmış bir çalışma. Özgüvenini artıran insanlarla dost olan bir Üniversitelinin “ ben yapamam” önyargısını özgüvenli insanlarla dostlukla nasıl aştığını ve yurtdışına giderek master yaptığını, özgüven elde etmeyi sorarak öğrenmesi ve uygulaması sayesinde gelişimini anlatıyor. Yayıncım demişti ki “Bu ‘Okumakla Var oldum’ kitabınızla ‘Özgüven Okulu’ kitabınızı birlikte basalım. Sizin yanınıza bir refakatçı takalım, İstanbul ve Ankara Üniversitelerde konferanslar eşliğinde bu kitabı imzalayarak söyleşiler yaparsınız, çocuklar gelişir” demişti. Bunun gerçekleşmesini sabırla bekliyorum.
“Okumakla Var Oldum” kitabımızı okuyarak gelişeceklere ve gelişmek isteyenlere selam olsun. Okumak var olmak, insan olmaktır. Okuduklarımızdan faydalanmak ve uygulamak şartı ile…
Çok faydalı bir röportaj oldu Turan bey, kitabın okurlarımıza faydalı olmasını dileriz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.