- 954 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEDELLİ ASKERLİK TARTIŞMALARI -II-
BEDELLİ ASKERLİK TARTIŞMALARI – ıı -
Dr. Sadık ÖZEN
UNUTULMAMASI VE ANIMSANMASI GEREKEN TARİHİ GERÇEKLER
Bunlar bilinmeden bu önemli konu üzerinde fikir yürütülmemeli, eleştiride bulunulmamalı, yorum yapılmamalı ve ahkam kesilmemelidir. .
Mustafa Kemal Atatürk’ün; askerlik, askerler, komutanlar ve askerlerin yetiştirilmesi konusundaki düşünce ve görüşleri nelerdi? Önce bunları öğrenelim. Bu hususta 1918 ve 1927 tarihleri arasındaki söylemlerinden birkaç örnek verelim.
“Gerek komutanların ve gerek erlerin bizzat düşüncelerini işleterek kendiliklerinden iş görebilecek meziyette yetiştirilmiş olduklarına kanaat edilmeden, bir askeri kıt’anın, bir ordunun güvenilir ve dayanılır bir kuvvet olarak tanınması gaflettir, felakettir . (1918, İstanbul) (M. K. ATATÜRK, Zabit ve Kumandan İle Hasbıhâl, Ankara, 1981, s. 59)”
“Efendiler, komutanlar, askerliğin görev ve gereklerini düşünür ve uygularken, beyinlerini siyasi görüşlerin etkisi altında bulundurmaktan kaçınmalıdırlar. Siyasetin gereklerini düşünen başka görevliler bulunduğunu unutmamalıdırlar. (1927, Ankara) (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK. Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2000, s. 336)”
“Komutanların, emirleri altına verilen millet evladını, memleket vasıtalarını, düşmana ve ölüme doğru sürerken, düşündükleri tek nokta, milletin kendilerinden beklediği vatan görevini ateşle, süngüyle ve ölümle yerine getirerek sonuç almaktır. (1927, Ankara) (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK. Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2000, s. 336)
“Lafla, politika ile, düşmanın aldatıcı vaatlerine kulak vermekle askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında ve özellikle kafalarında askerlik sorumluluğunu yüklenecek kadar kuvvet bulunmayanları n feci sonuçlarla karşılaşmaları kaçınılmazdır. (1927, Ankara) (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK. Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2000, s. 336)”
“Memleketimiz şu iki şeyin memleketidir: Biri çiftçi diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve asker yetiştiren bir milletiz. İyi çiftçi yetiştirdik, çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik, çünkü o topraklara kasteden düşmanlar fazladır...bundan sonra da daha iyi çiftçi ve asker olacağız. Lakin bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şanı, şöhreti ve keyfi için değil; yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir. (1923, Tarsus) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 135)”
“Ordumuz babalarına ve atalarına layık evlatlardan meydana geldiğini göstermiştir. Bundan sonra ordumuzu daha mükemmel hale getireceğiz. Bu da ordunun refah ve saadetini sağlamakla olacaktır. Subaylarımızı hayat kaygısı içinde bırakmak asla doğru olmaz. Hayat dediğimiz zaman savaş meydanlarında terk edeceğimiz hayatı kastetmiyorum. Bizim subaylarımız savaş meydanlarında hayatlarını büyük bir olgunluk ve iftiharla vermeye hazırdırlar. Hayattan amacım gerek kendilerinin gerekse ailelerinin dert ve sıkıntılardan kurtularak refahlarını temin etmektir. Etmeyen bir millet en önemli noktada hata yapmış demektir. Fakat milletimiz subaylarının, askerlerinin ve devlet makinesini işleten memurlarının refahını elbette dikkate alacaktır. (1923, İzmir) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, Ankara, 1997, s. 94)”
“Savaş, nihayet meydan savaşı sadece karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin bütün varlıklarıyla, bilim ve teknik alanındaki seviyeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısacası bütün maddi ve manevi güç ve nitelikleriyle ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir sınav alanıdır. Bu alanda, milletlerin gerçek güç ve kıymetleri ölçülür. Sonuçta yalnız maddi güçlerin değil, bütün güçlerin özellikle ahlaki ve kültürel gücün üstünlüğü kesinlikle ortaya çıkar. Bu sebeple meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddi ve manevi varlığıyla yenilmiş sayılır. Böyle bir sonucun ne kadar feci olabileceğini tahmin edersiniz. Yok oluş sadece savaş alanındaki orduya ait olamaz. Aslında, ordunun mensup olduğu millet feci sonuçlara uğrar. Tarih, birtakım boş hayallerle, başlarındaki hükümdarların, hırslı politikacıları n oyuncağı durumuna düşen istilacı orduların, istilacı milletlerin uğradığı bu çeşit feci sonuçlarla doludur”
“Memleketin genel hayatında, orduyu siyasetin dışında tutmak prensibi, Cumhuriyetin daima dikkat ettiği önemli bir noktadır. Şimdiye kadar takip edilen bu yolda; Cumhuriyet orduları vatanın güvenilir ve sağlam koruyucusu olarak saygınlığını muhafaza etmiştir. (1924, Ankara) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. I, Ankara, 1997, s. 348)”
“Tarih, itiraz edilemez bir şekilde ispatlamıştır ki, büyük davalarda başarı için sarsılmaz bir kabiliyet ve kudrete sahip bir önderin varlığı şarttır. (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK., Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 1994, s.49)”
“Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında, son bir avuç toprağına kadar karış karış kahramanca ve namusluca savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk Ordusu o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilme vasıflarına sahip olabilsinler! (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK., Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof.Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 1994, s.335)
“Komutanlar, emir vermiş olmak için emir vermezler. Gerekli, uygulanabilir olan hususları emrederler. Emir verirken, kendini, o, emri yerine getirecek olanların yerine koymak ve emrin nasıl yerine getirilip uygulanacağını düşünmek ve bilmek gerekir. (ATATÜRK, Nutuk, AKDTYK., Atatürk Araştırma Merkezi, Yay. Haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara, 2000, s.502)
“En büyük askerlik; çeşitli varsayımları çok iyi hesap ederek en iyi görüleni gecikmeden uygulamaktır. (Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, Birinci Kitap, s.241)”
“Hiçbir medeni devlet yoktur ki, ordu ve donanmadan evvel ekonomisini düşünmüş olmasın. (AKDTYK., Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara, 1997, Cilt II, s.188)”
Şimdi de 100 yıl öncesiyle günümüz arasında bir kıyaslama yapalım. Büyük Atatürk’ün bu konulardaki düşün ce ve görüşlerinin ne kadarı gerçekleşebilmiştir? Buna bir yanıt arayalım. Ama bu arada Türk Silahlı Kuvvetlerimizin siyasiler tarafından kozmik odalarına girildiğini, Genelkurmay Başkanımız dahil birçok amiral, general, albay, yarbay rütbesindeki subaylarımızın vatan haini damgası vurularak tutuklandığını ve Fetocular’ın ordumuza sızarak ne büyük tahribat yaptıklarını da unutmayalım.
Kuleli Askeri Lisesi ile diğer Askeri Okulların ve Askeri Hastanelerin kapatıldıklarını, Gülhane Askeri Tıp Akademisı’ nin adının değiştirildiğini, Genelkurmay Başkanlığı’nın siyasi otoritenin emrine verildiğini ve profesyonel askerliğe geçilmesi için çalışmalar yapıldığını da yukardaki olumsuzluklara ekleyelim. Ve şimdi soralım ve elimizi vicdanımızın üstüne koyarak bu soruya yanıt verelim. Bu kadar şey ortada dururken onların üstüne mi gidilmesi yoksa tartışma yaratılarak, askerlik borçlarını ödemek isteyen gençlere mi saldırılması gerekiyor?
26 Eylül 2018 /Antalya
(Devamı var)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.