- 480 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NASIL BİR GELECEK İSTİYORUZ
Bugün var olan varlıklarımızla gelecekte var olacağını düşündüğümüz olasılıkların bir gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Geçmişte öngörülen hedeflere ulaşmadaki başarılarımız bir şekilde akamete uğramıştır yada öngörülen hedeflere çok sınırlı bir şekilde ulaşmışızdır. Teknoloji hayatımızı esir almaya başladığı 2000 yıllarından sonra dünya düzeninde yeni öngörülerimiz olmalıydı. Teknoloji ile birlikte sanki hepimizde bir tembellik oluşmaya başladı. Bilgiye sahip olmak şimdi çok kolay ama her önümüze sunulan bilgi doğru mu değil mi bilemiyoruz. Google amcadan binlerce defa yardım dileniyoruz sağ olsun o da hemen bize elindekini sunuyor. Peki sunulan her bilgi doğru mu değil mi sorgulamıyoruz.
Doksanlar ve daha öncesinde Türkiye’de hatta Dünya’da bilgi birikimine ulaşmak elbet kolay değildi. Bazen bir bilgiye ulaşmak için ciltler dolusu kitap karıştırmak gerekirdi. Kütüphanelere gidilirdi, kütüphaneye kayıt yaptırılır ve kitaplar alınırdı. Şimdi bakıyorum da okullarda ödevler bile İnternet ortamından isteniyor. Peki bu metot öğrencinin gelişimi daha doğrusu bireyin gelişimi açısından doğru bir metot mu? Maalesef araştırmacılık denilen kavram bu metot nedeniyle başlamadan bitiyor. Kitap okuma ya da yazılı yayınların okuma oranlarının giderek azaldığı bir dünyada okullar yapılması gerekenleri kendi aralarında tartışmalıdır. Okullarda eğitim öğretim başlamadan yapılan durum değerlendirmelerinde neler konuşulur bilmiyorum ama araştırmacılık kavramı üzerinde durulmalı. Bilginin kaynağı sorgulanmalı.
Seksenlerin doksanların Türkiye’si ile günümüzün Türkiye’si nasıl bir değil ise gelecekte var olacak Türkiye de aynı olmayacaktır. Geçmişte yaptığımız stratejik hatalar bugün bizlere kötü miras olarak kaldı.
Teknolojinin nasıl, kimler tarafından, nerede ve hangi amaçlara yönelik kullanıldığı sorgulanmıyor. Seksen milyonluk ve genç nüfusa sahip bir ülke kendi ürünlerini dünya pazarlarına nasıl sunamaz anlayamıyorum ama zannedersem öngörü problemimiz var. Gerekli fizibilite çalışması yapılmadan güncel konularla yolumuza devam ediyoruz.
Güncel sorunlar ile geleceğin sorunları birlikte değerlendirilmesi mümkün olmaz. Geleceğin sorunları her türlü engelin ortadan kalktığı bir ortamda tartışılmalı. Birçok sorunumuz var ve sanki tartışmaya açık bir konu değilmiş gibi o sorunlar geçmişten günümüze çoğalarak geldi. Herkes eteğindeki taşları döktüğünde görülecek ki herkesin isteği birbirinden farklı değil. Herkes ülkesini seviyor ve ülkesinin gelişmesini muasır medeniyeler seviyesinde yerini almasını istiyor.
Ülkemizde "Biz yapamayız sendromu " var ve biz bu sendromdan kurtulmalıyız. Genç nüfus denilen kavram dünyada sıkça tartışılıyor ve bizde fazlasıyla mevcut. Genç nüfusu olan bir ülkede yapılmayacak hiçbir şey yoktur. Dikkat edelim gün gelecek genç nüfus elimizde yeterince bulunmayacak. Herşey geç olmadan güç olmadan gelişen dünya düzeninde yerimizi almalıyız. Çağ, teknoloji çağı ve biz de bu çağın başında olamadık hiç değilse ortasında sonunda bir yerinde olmalıyız.
Peki nasıl teknoloji çağına ayak uyduracağız?
Başta da belirtiğim gibi araştırmacılık. Gençlerimizi çocuklarımızı araştırmaya yönlendirmemiz lazım. Doksanlar ve öncesinin bilinmemişlikleri ya da bilinçsizlikler artık günümüzde yok. Her anne baba çocuğunun gelişimini sağlamasını, toplumda önemli bir yerde olmasını istiyor. Toplumda yeterince bilinç var ancak görüş farklılıkları var. Aslında farklılıklar zenginliğimiz olmalı. Farkılıklar bizi hem doğu ile hem batı ile kaynaştırır ve dünyada gönül köprüleri kurmamıza yardımcı olabilir. Avrupa ile Asyayı birbirine bağlamada nasıl stratejik öneme sahipsek aynı şekilde fikirlerimizle de stratejik öneme sahip olabiliriz. Rasyonel olacağız ve öğretide bilinçlerimize işleyen " Yurtta sulh Dünyada sulh" kavramını dünyaya yaymalıyız. İşte bu noktada siyasal bağımsızlığımız kimsenin tekelinde olamaz.
Siyasal ve ekonomik bağımsızlığımızın devam edebilmesi çocuklarımıza yükleyeceğimiz kodlar ile ilgilidir. Tüketmeyi bir kenara bırakacağız. Çocuklarımıza miras olarak bırakacaklarımız gözden geçirmemiz gerekiyor. Yaşayanlar olarak bizler geleceğe nasıl bir miras bırakacağız? Mal mülk, yaşam standartlarını yükseltecek ortamlar elbette bırakılır. Bence bırakılacak en önemli miras düşünce mirasıdır. En gelişmiş teknoloji’nin nasıl ne şekilde üretileceğine hemde diğer alanlarda en güzel üretime dair düşünce hem günümüzü hemde geleceğimizi kurtaracaktır. Aksini düşünmek bile istemiyorum ki kimsenin istemeyeceği az gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarla karşılaşırız ve öngörülemeyen hedeflerle dünya düzeninde yer alırız. Ki bu şekilde dünya düzeninde kimse yer almak istemez.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.