- 1438 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ÇEKİRDEK OLDUM ÇÜRÜDÜM
Ey Oğul! Bir cemiyete girdiğin zaman ‘Öyle yere oturasın ki yerinden kalkmayasın,
söz gümüşse sukut altındır, boş tenekeden çok ses çıkar, faydasız şeyler konuşarak
vakit geçirmeyesin, konuştuğun zaman cemiyet seni dinleye dursun.’ Rahmetli dedem
biz torunlarını etrafına toplar çeşitli hikâyeler anlatır ve toplumsal kabul görmüşlükleri
bize sezdirerek anlatmaya çalışırdı. Biz torunlarda dedemin anlattıklarını ağzı açık dinler,
ne demek istediğini anlamaya çalışırdık. Çocukluğumda anlattıklarını tam olarak
kavrayamamış olsam da yaşım ilerledikçe dedemin ne demek istediğini anlamaya
başlıyordum.
Türk toplumunun en önemli özelliklerinden biri de büyüklerini saymak, küçüklerini de
korumak olarak karşımıza çıkar. Her zaman olduğu gibi yine maalesef emperyalist güçler
ülkemizin sosyal yapısını bozmak için çok uğraştılar ve uğraşıyorlar. Bizi çekirdek aile
düşüncesiyle avutarak, toplumsal yapımızın çekirdeğini çürütmeye ve bozmaya çalıştılar.
Sevinciyle ve hüznüyle aynı duyguları paylaşan ve yaşayan aile fertlerini gerek bilinçli
olarak gerekse manipülasyon yaparak bireyselleştirdiler. 18 yaşından sonra herkes hür ve
istediğini yapar felsefesini hâkim kılmaya çalıştılar. Büyük anneler- babalar evlere
sığmaz oldu, onların hayat tecrübeleri yeni yetme gençlik yanında itibarsız kaldı.
Bireysel yaşam o kadar aldı başını gitti ki müstakbel eş adayları gelin adaylarında
daha daha belirgin olmak üzere, çok sevdiğini iddia ettiği müstakbel eşinin anne
babasının evlerine gelmesi halinde evlilik akitlerini iptal edebileceklerini bile açık açık
söyler hale geldiler. Zavallı müstakbel eşler birbirlerine şunu söylemekten imtina ettiler;
bey bey ya da hanım hanım dikkat et, ben taştan dünyaya gelmedim, benim bir annem ve
babam var, onlar bizim baş tacımız, istedikleri zaman evimize gelir, kalır, istedikleri
zaman gidebilirler, diyemediler. Çekirdek aile düşüncesi zihinlerde o kadar kabul
gördü ki anne babaların bakım evlerine bırakılması ve ziyaret edilmemesi olağan
kabul edildi. Sosyal kaynaşma zihniyeti arka plana atıldı.
Rahmetli Cem Karaca’nın dediği gibi ‘Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete’. Çekirdek
aile yaşam biçimi janjanlandı ve önümüze kondu ancak sosyal bilimciler ve karar verme
erkinde olanlar çekirdek aile sonuçlarının toplumsal yıkıma nasıl etki edeceğini bilimsel
ve sosyal olarak açıklamadılar ya da açıklamak istemediler. Çekirdek olalım, çekirdek
olalım diye adeta can atar olduk ve çekirdek olduk çürüdük.
Özer YILMAZ