- 933 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Son Günüm
SON GÜNÜM
Bu gün son günüm olsa...Onu nasıl yaşardım?Saçmasapan gelecek kaygılarım olur muydu mesela?Ya da geçmişin hatırlanmaktan yıpranmış anıları geri gelip dururmuydu o kısacık sürede?
Birkaç ay birkaç yıl sonraki ödemeler,yaşanabilecek olumsuzluklar vs. İçin harcarcar mıydık değerli saniyelerimizi?
Önümüzde sonsuz zaman varmışçasına bonkörce harcadığımız ömrün sonunu görsek tren rayları sonundaki istasyon gibi...Yine de bir rüyada yaşar gibi atlar mıydık önümüzdeki muhteşem güzellikleri?
Geçmiş ve geleceğe sıkışmaktan şimdiyi yaşayamayanların tek çözümüdür şimdiye odaklanmak.Insanın sonsuzluk yanılgısı biraz da ruhunun sonsuz oluşundan kaynaklanıyordur belki de.Ölüm,bedensel açıdan bir istasyonsa da ruh açısından sadece bir durak.Ruhun yolculuğu sonsuz çünkü...
Bezen,beni üzen olayları veya insanları düşündüğümde hemen şimdiyi kaybettiğimin farkına varırım.Ölmüş ruh çağırma seansına benzetiyorum bunu.Sahi o kadar vaktimiz var mı ki değerli ömrümüzü olmayan geçmiş ve kaybolmuş geleceğe harcayacak? Bir düşünsek aslında, saçının okşanıp birkaç saniye göz teması için umutsuzca bekleyen kaç kişi var çevrende?Çocuğun,annen,kardeşin,dostun,öğrencikerin,hastaların,müşterilerin vs...Herhengi bir yabancı da olabilir mesela.Gönlü geniş olana dünya dar olabilir mi?Aklı ve kalbi boşta bıraktığımız anda boşluğa ve zarar ziyana yönelir nefsin rehberliğinde.
Şu anı,var olan tek fırsat ve hazineyi en iyi şekilde değerlendirmek geçmişi de geleceği de verimli hale getirir zaten.Istemsizce ve fark etmeden kayan dikkatimizi derin bir nefes alıp o anda nerde,kiminle,her ne yapıyorsak ona yöneltmek gibi basit bir eylemde neden zorlanır insan?
Farz et ki yıllar sonrasından bugüne geri döndün.Onu nasıl yaşamak istersen öyle yaşa.Eline ikinci bir şans geçmiş gibi.
Söylemek birkaç saniye,yaşamak sa birkaç ömür alan sorular bunlar belki de.Ama birkaç ömrümüz olmadığına göre,her günü son günümüzmüş gibi yaşamaktan başka çözüm yok.Başkalarının hiçbir işini beğenmeyip eleştirerek kibir,haset ,kin üreteci olmaktansa birinin hayatına küçük bir katkıda bulunma cesareti göstermeyi yeğlerim.Apatman komşuna gülümsemek,karşılaştığım bir yabancıya yardım etmek,üzgün bir dostuma değerini hatırlatan birkaç cümle mesela...Yeterli aslında.Ama hayır,dünyayı kurtarmalıyız biz.Bunlar önemsiz şeyler. Daha önümüzde yapılması gereken çok iş ve uzun zaman vardır sanırız hep.
Bir kayıp,kaza, hastalık anına kadar...
Bugün,o kayıp ,kaza ya da kötü günden önceki son gün olsun.Ve her gün o son gün olsa...Boşa harcanacak ne bir dakika ne tek bir insan kalırdı.
Bu sözleri şimdinin rüzgarına bıraktım; önce söz dinlemek bilmeyen nefsime,sonra zamanın süzgecinden geriye kalabilen nadir ve değerli dostum Canan’a,sonra da okuyan herkesin incinmiş ruhlarına ulaştırsın diye...
YORUMLAR
Nasihat veren yorumlardan nefret ettim hep. Yıllarca yazdım, yıllarca anlaşılmak derdi olmadan özüne inmeye çalıştım yaşamanın. Her aradığımı bulamadım, okudum, yolculuklara çıktım.. Kitapları, öyküleri, romanları, yazıları okudum. Bir durakta durdum sonra, deniz duran durağında. Sakince indim, sokaklarında dolaştım, metaforlarıyla büyülendim, sanki misafirliğe gelmiştim ama içten ve samimî karşılamayla yatıya davet edilmiş gibi ayrılamadım. Işte okumak buydu, okuyucunun yazana teslimiyetini bıraktığını hissetmesi.. Ve bende sizindim artık..