- 8472 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir delinin(!) Allah'a yazdığı harika mektup!*
*Bir delinin(!) Allah’a yazdığı harika mektup!*
1965 yılında vefat eden bir “deli”nin son dilekçesi:
“Ben dünya Kürresi,
Türkiye karyesi
ve Urfa Köyünden,
El-Aziz Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden;
İsmi önemsiz,
cismi değersiz,
çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin,
ahir deminde
misafiri Azrail’i beklerken,
Başhekimlik üzerinden
Hâkimler Hakiminin dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir:
Ben ğam (dertlilik) deryasında,
fakirlik vatanında,
horluk ve rezillik kaftanında
PADİŞAH yapılmışım
… Meyvalardan dağdağana,
çalgılardan ney-kemana kapılmışım…
Benim yatağım akasya dikeninden,
yorganım kirpi derisinden farksızdır.
Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını,
ve sahranın çöl fırtınasıdır.
Ruhum aşık-ı Hüda Mahbub peresttir,
lakin
aklım kaderin cilvesi
ve talihin sillesiyle gurestir (gelgittir)
Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir.
Nerde bir güzel varsa
bana karşı keleştir (yüz vermez, cesaretlidir), bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir.
Aylar geçti,
tek temizliğim,
gözyaşıyla
ve kara toprakla aldığım
teyemmüm abdesttir.
Yani,
içtiğimiz kezzap suyu,
mezemiz ise ateştir.
Ol Resuli zişan ve Sultanı dücihan:
“Cenabı Allah’ın
insanları dünya,
dünyayı ise insanlar için yarattığını;
Ruhları vücut için,
vücutları ise ruhlar için yarattığını;
Erkekleri kadınlar;
kadınları erkekler için yarattığını;
Cenneti mü’min kullar,
mü’min kulları da cennet için yarattığını; cehennemi inkârcılar ve münafıklar,
inkârcıları ve münafıkları da cehennem için yarattığını”
hadisleriyle haber vermiştir.
Peki acaba benim gibi meczup divaneleri ne maksatla halk etmiştir?
Bilen babayiğit,
meydana çıkıp söylesin…
Allah sana iman verdi
sen tuğyan edersin;
O in’am etti
sen küfran (nankörlük) edersin;
O ikram etti
sen inkar edersin;
O ihsan etti
sen isyan edersin;
bir de kalkıp bana
deli divane diye bühtan edersin!..
Bu söylediklerimin hepsi
ruhumun içinde
cenk etmektedir.
Eğer dilekçemin cevabı gelirse
bu manevralar sona erecektir.
Şimdi adresimi arz ediyorum:
Kur’an’ı geldiği yere,
yine Kur’an’ı getiren geri taşısın.
Madem ki
ahkamı ve ahlakı kalmadı,
Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın?!
Taki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince yeniden okunup yaşansın.!
...
Ey zerrelerden kürrelere,
yerlerden göklere bütün alemlerin Rabbi!..
Ey cemadi,
nebati,
hayvani,
insani,
ruhani ve nurani her şeyin
ve herkesin yegane sahibi!…
Ey iman ve şuur ehli kalplerin en yüce habibi!.. Ey dertli bedenlerin
kederli gönüllerin,
ve yaralı yüreklerin tabibi!.
Ben biçare kulun ki;
garipler garibi,
hüzünlerin esiri,
zulümlerin muzdaribi,
öksüz,
yetim ve sahipsiz bir tımarhane delisi…
Ama kutsi muhabbet ve hasretinin divanesi!…
....
Herkesi ve her şeyimi elimden aldın,
ama sana sığındım,
aşkına sarıldım,
yegane Sen kaldın!.
Yurdumdan yuvamdan,
evimden barkımdan ayırdın,
gurbete ve hasrete saldın,
ama onları ararken Sana ulaştım,
sevdana daldım!
Böylece fani ve hayali görüntülerden kurtarıp hakiki tecelline mazhar kıldın.
...
Yüceler yücesi Rabbim,
Efendim!
Haktan saparak ve haddimi aşarak,
haşa senden,
Burak bineği,
Cebrail seyisi,
Sidretül Münteha menzili,
cümle mahlûkatın en şereflisi,
Rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi… Kainatın fahri ebedisi,
Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi,
Levhi Mahfuzun (Kader projesinin) tercümanı ve tebliğcisi,
Efendiler efendisi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim?.. Hanif Dinin üstadı
ve nice Nebilerin atası Hz. İbrahim’in haliliyetini,
Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini
Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini,
Hz. İsa’nın ruhaniyetinimi istedim?..
Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın yüksek fazilet ve kurbiyyetini,
Hz. Ömerül Faruk’un dirayet ve teslimiyetini, Hz. Osman’ı zinnureynin asalet ve sehavetini, Hz. Aliyyül Murtaza’nın ilim ve velayetini mi istedim?
Senden mülkü hâkimiyet,
şanü şöhret,
malü servet mi talep ettim?
Senden vücüdüma sıhhat ve afiyet,
aklıma ziya ve selamet,
hayatıma huzur ve istikamet dilendimse, bunlar için de bin kere tevbe ettim!
Çünkü Şeriatın iptal,
tarikatın ihmal,
hakikatın ihlal
ve mü’minlerin iğfal edildiği
bir zillet
ve rezalet döneminde,
bana akıl ve mükellefiyet verseydin,
bu sadece benim mesuliyet
ve mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti!
Sultanım Efendim:
Ben Senden
sadece seni istedim;
pahası elbet böyle yüksektir
ve tüm sevdiklerimi
ve sahiplendiklerimi uğruna feda etmektir. Rabbim,
elbet vardır hikmeti ki,
bu kuluna böyle zillet ve zahmet çektirirsin. Ben haşa itiraz değil,
naz ederim ama,
umarım Sen niyaz kabul edersin.
Aile efradımı,
aklı izanımı alıp
beni hicrana saldın.
Ama yine de şükür;
ya akıllı kalıp
ama hain ve hilekâr olaydım…
Ya varlıklı kalıp
ama zalim ve sahtekâr olaydım…
Ya âlim ve saygın kalıp
ama gafil ve riyakâr olaydım…
Ya arkalı etraflı kalıp
ama azgın ve zulümkar olaydım…
Ya sağlıklı sefalı kalıp
ama, sapıtmış,
ahlaksız ve vicdansız olaydım!..
Derdü bela ki,
sabredenlerin vesile-i miracıdır.
Müminler kalbimin tacı,
mücrimler rahmetin muhtacı,
münkirler hikmetin icabı,
Sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır. Velakin
bu münafık hain ve zalimler ise
çıban başıdır,
akrep gibi sancıdır;
şerefli insana,
helali dışında bütün kadınlar kızlar ana-bacıdır.
Ey Rabbim,
Efendim!
Malum-u aliniz
ve zaten yüce takdirinizdir ki;
ne özenli-bezekli elbiselerle gezdiğim bayramlarım oldu…
Ne onurlu ve huzurlu seyahatlerim ve seyranlarım oldu…
Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren dostlarım ve hayranlarım oldu!..
Lezzet ne imiş,
izzet ne imiş
ve fazilet ne imiş tatmadım;
ama şikâyet şekavettir;
bütün bu fani ve fena nimetlerin asıl sahibi olan Padişahlar Padişahını buldum…
Beni yoktan var ettin,
iman ve hidayet buyurup
varlığından haberdar ettin,
ama aklımı alıp
kulunu bi-karar ettin,
sana sonsuz şükürler olsun!..
Şimdi son dileğim
beni yanına al
ve bir daha
huzurundan
ve sonsuz nurundan ayırma,
ne olursun!
....
Umarım bu dilekçeyi yazdım diye
bana darılmazsın;
çünkü
zaten Zatından gayrıya
yalvarıp yakarmanın
ŞİRK olduğunu buyurdun!
........
....
Alıntıdır...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.