- 804 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
'15 Temmuz Direniş Şiirleri Antolojisi' Okuma Notları
‘15 Temmuz Direniş Şiirleri Antolojisi’ Okuma Notları
Bir eser elime geçtikten sonra kütüphanemin dinlenme alanında durur bir süre. Sizlerin paylaşımına sunduğum bu antoloji de bir ay öncesinde okuma bölümüne girdi ve her gün beş on şiir okuyarak sonlandı. 380 sayfa. Şiir kitaplarında nadir görülen hacimde bir eser. Böyle hacimli şiir kitaplarını baştan sona bir seferde okumak hâliyle insanı sıkar. Hal böyle iken hacimli kitapların sayfalarını rastgele açar ve okurum. Buradaki dezavantaj bazı şiirleri gözden kaçırmanız, avantajı ise bazı şiirlere iki üç kez okuma şansını vermiş olmamız.
‘15 Temmuz Direniş Şiirleri Antolojisi’ kitabını eğitimci şair ve yazar Cevat Akkanat hazırlamış. Şiirler Sultanbeyli Belediyesi katkılarıyla kitaplaştırılmış. İki yüz şiirin yer aldığı güzel, anlamlı bir eser. Cevat Hoca’nın farklı dergilerde yer alan bu konuyla ilgili şiirleri de kitaba taşıması farklı bir değer katmış esere. Hocamız önsöz yazısında ayrıntılı olarak darbeler, 15 Temmuz ve şiir ilişkisine değinmiş.
Orta yaş ve üzeri birçok insanımızın önceki dönemlerde darbelere maruz kalmasından kaynaklı yaşadığı ruhsal sıkıntılar vardır muhakkak. 12 Eylül darbesinde sekiz yaşında bir çocuk olarak bende darbenin soğuk yüzünü bulunduğum köyde hissettim. Yirminin üzerinde askeri aracın köye gelmesiyle birlikte köyün çocukları olarak bu kalabalığa katıldık. Köyün erkeklerinin tamamını, köy meydanında toplayan askeri üniformalı subayın, sınıf öğretmenimizi saçı uzun diye fırçalaması, bağırıp çağırması çok zoruma gitmişti çocuk dünyamda. Akabinde köyümüzde silahların toplatılması, köylülerin silahlarını saklama telaşları, aklımda kalan yaşanmışlıklardan. Ondan sonraki 28 Şubat. Tankların caddelerdeki gövde gösterileri ve e-muhtıralar daha taze yaşanmışlıklar olarak hafızalarımızda.
Yıl 2016 artık böyle şeyler olmaz denilen bir tarih. 15 Temmuz darbe girişimi. Ardından yazılan şiirler ve bu şiirlerin bir araya getirilme fikri. Bu yazımda darbeye direnen şiirler, 15 Temmuz Direniş Şiirleri Antolojisi’ne değinelim nahoş geçen o günleri tekrar değerlendirelim istedim.
Post modern darbe, e-muhtıra, adına ne derseniz deyin, bunlara canıyla, kalbiyle, kalemiyle karşı duruş sergileyip emeğini ortaya koyanlar her türlü takdiri hak ediyorlar millet nezdinde. 15 Temmuz akşamının ilk saatlerinde darbe kalkışmasına kimden gelirse gelsin tepki verenler bu vatanın öz evlatlarıdır. Canını ortaya koyabilen bu insanlar milletimizin ta kendisidir.
15 Temmuz gecesi ilerleyen saatlerde olası darbenin olamayacağı düşüncesiyle ağız değiştiren darbe sevicilerinin söylemlerini samimi göremeyiz tabii ki. Bir de salt mevcut hükümet düşmanlığıyla, ‘Bunlarda hak etti ama’ diyerek körü körüne tarafgirlikle hareket etmelerini anlayamıyorum. Her gurupta takiye yapan, münafık rolü üstlenen insanlar vardır muhakkak. Kendilerini kamufle eden zihniyetler bu ve benzeri olaylarda bir şekilde de açık vermekteler.
Darbe teşebbüsünden sonra hainleri bu ve benzeri kitaplarla buluşturmak ne kadar güzel olurdu. Milletimizin o gece yaşananları dile getirdikleri bu şiirleri bir vesileyle okumalarını isterdim. Ne kadar büyük bir yanlışın içine düştüklerini görmeleri açısından iyi olurdu kim bilir? Darbe teşebbüsünde yer alan darbecilerin birçoğunun ifadelerinde -ne kadar samimi bilemiyorum tabii ki- kandırılmışlıktan söz ediyorlar. Her darbede olduğu gibi, yine aynı edebiyat yine aynı bilindik kurgu. Kendilerince kötü giden düzeni değiştirmek bahaneleri. Kime göre kötü? İşte işin bu kısmına kafa yormak lazım. İhanet ortaya çıktığında ise türlü türlü gerekçelere sarılmaları nafile ama millet nezdinde yok olacakları da bir gerçek.
Kitapta en fazla kullanılan vurgu ve söylemleri sıralayacak olursam; 15 Temmuz tarihi, darbe, şehit Ömer Halisdemir, diğer şehit ve gazi isimleri, sala, bayrak, ezan, vatan, millet, Recep Tayip Erdoğan, birlik, beraberlik, dua ve beddua diyebiliriz. Şiirler; marş, destan, gazel, türkü formlarında vücut bulmuş kitapta. Hem konu itibariyle hem de şairlerin çoğunu tanıyor olmam, bu antolojiye farklı açıdan yoğunlaşmamı sağladı.
Takip ettiğim dergiler, gazeteler, televizyon ve sosyal medya üzerinden 15 Temmuzla ilgili çok şeyler yazıldı çizildi. O gecenin sonrasındaki süreçlerde renkler daha belirgin ortaya çıkmaya başladı. Yanı başımızdaki insanların farkında olmadığımız fikri duruşlarına şahit olduk. Aklar, karalar birbirinden ayrıldı birer birer. Özgürlüğü, demokrasiyi sadece kendi fikriyatına ve çevresine hak göreni de gördük maalesef. Allah korusun, darbe gerçekleşmiş olsaydı darbecilere ilk sıralarda selam duracak ne çok sözde demokrasi sevdalılarını seyredecektik!
15 Temmuzda darbeci vatan hainleriyle birebir karşı karşıya gelen, gazi ve şehit veren illerimizi, bulunduğumuz bölgemizde medyadan takip ettik. Sonraki gecelerde ise tüm Türkiye genelinde olan demokrasi nöbetlerimizi, meydanlarımızda tutarak görevlerimizi yapmış olmanın mutluluğunu gururunu yaşadık. Bazılarına tiyatro gelse de.
Darbe girişimine karşı koyulan süreçte beni en çok etkileyen görüntü, darbeci çetenin halkımızın üzerine ateş ettikleri sırada İstanbul Belediyesi önündeki süs havuzunda abdest alan insanlarımızdı. Kim bilir o gece vatandaşların arasında Çanakkale cephelerinde de varlığı konuşulan, bedene bürünmüş ruhlar vardı. 15 Temmuz bize bir kez daha gösterdi ki her ne kadar koşuşturmalar, problemler dünya meşakkatleri yaşasak da gördük ki şahadete hazırlığımız hep varmış. O geceden sonra da hep var olacağının umudunu taşıyacağız. Naçizane ben de darbe teşebbüsü sonrası yazılar ve şiirler yazdım, her ne kadar bu kitapta yer almasam da 15 Temmuz sonrası vatan sevgisini şu şekilde ifade ettim en basit hâliyle.
vatan
derdiyle
dertlenenlerin
yaşadıkları yerdir
vatan
bir çınardır
bir şemsiyedir
vatan
v
a
t
a
n
Ülkemizin ve milletimizin bekası öncelenmelidir her daim. Darbecilerin yaptıkları yanlarına kâr kalmamalıdır. Cezalarını en ağır şekilde çekmelidirler ki bir daha böyle hain düşüncelere meyil verenler azalsın hatta hiç olmasın. Nasıl ki trafikte hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yoksa milletimizin, devletimizin, ülkemizin bekasını dinamitleyen terör örgütlerini destekleyen vatandaş olsun gazeteci olsun, yazar olsun sözde vekil olsun kim olursa olsun buna müsaade edilmesin ki devletimiz selamet bulsun.
Birçok darbe girişiminde ve demokrasimizin devamlılığı noktasında ki aksaklıkların temelinde yerli iş birlikçileriyle birlikte egemen güçlerin kirli emelleri geliyor. Nato, Abd, İngiltere, Almanya ve diğer emperyalist güçlerin etkilerini minimize etmediğimiz müddetçe darbeler başta olmak üzere sorunlarımızın birçoğunu çözemeyeceğiz maalesef. Birkaç sene sonra ülkemizde bir daha darbe olmaz diyenlere kesinlikle inanmamamız lazım. Çocuklarımızı ve torunlarımızı da içine alacak olan en az yüz yıl ülkemizde her türlü darbe ve girişimine karşı her zamankinden daha uyanık olmalıyız.
Şu anda sinmiş uyuma moduna geçmiş hücrelerin fırsat buldukları anda yine aynı davranışlar sergileyecekleri kuşkusuz. İçinde bulunduğumuz bu dönem itibariyle içerde ve dışarıdaki tüm şer güçlerin aleni bir şekilde üzerimize gelmeleri boşa değildir. Önümüzdeki süreci, 15 Temmuz darbe girişimini iyi okuyarak değerlendirmeliyiz. O geceyi nasıl bertaraf ettiyse bu vatansever millet, yine aynı o bilinçle önümüzdeki süreci de ülke lehine çevirecek ve yoluna sağlam devam edecektir. Gönül ister ki bir daha postal, dipçik, darbeler, tank, vesayet, işgal gibi kelimeler şiirlerimizde kullanılmasın ve benzeri antolojiler oluşturulmasın inşallah.
‘Darbeye Direnen Şiirler’ kitabını hazırlayan şair yazar ve edebiyatçı Cevat Akkanat Bey’e ve başta şiirleriyle katkı sağlayan emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu kitap, geneli hamasi duygularla ve o gece sonrası sıcağı sıcağına yazılmış şiirleri ihtiva ediyor. Sular durulduktan sonra resimler ve renkler tam olarak ortaya çıktığında yazılan şiirler tabii ki olmuştur. Umarım bu şiirleri de okuma fırsatımız olur.
Kitapta yer alan şiirlerin birçoğunda güzel bulduğum satırları işaretledim. Bazılarını buraya taşıyarak yazımı sonlandırmak istiyorum.
Kısa bir süre önce aramızdan ayrılan merhum Rasim Demirtaş’ın, Ay Vakti Dergisi, Eylül Ekim 2016, 164.Sayısında da yayınlanan ‘Aydınlık Yüzlü Türkiyem’ isimli şiiri;
Aydınlık yüzlü Türkiyem/ sabahları gümüş, akşamları altın yüzlü/ gez uçtan uca Anadolu’yu, Rumeli’yi…/ insanları er sözlü/*/ aslanlar yurdu Türkiyem/ hain tanklarına koç yiğitler direnmiş/ meşeler gibi dal budak salınmış hür/ çınarlar dört bir yanda/ zafer meydanlarında/ ufuk olmuş, bayrak olmuş dalgalanmış/*/ ölürüm de vazgeçmem senden/ senin için sözüm sesim/ senin için güzel Türkiyem/
Adem Şenay Bey’in ‘Sahip Çık’ isimli şiiri.
Dua dua çoğalıyor insan/ ben o gecede onu gördüm/ daha daha çoğalıyor insan/ ben o gecede onu gördüm/ dava dava çoğalıyor insan/ ben o gecede onu gördüm/ dava dua çağ oluyor insan/ ben o gecede onu gördüm.
Son olarak da, Emel Özkan’ın İtibar Dergisi, Ağustos 2016, 59. Sayısında yer bulan ‘Gitti’ isimli şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hançeresi hançer mi ki kıydılar/ nice masum gece sustu da gitti/ ey günah kendini aklama sakın/ kim salaya sala ekledi gitti/*/ uzun yola çıkmış yükün almamış/ ardına bakmadan nereye gitti/ cebine koymuş da son nefesini/ hileyi aşikâr kıldı da gitti/
İlkay Coşkun
Şiir Vakti Dergisi
Sayı 11, Yaz 2017
YORUMLAR
Ben öleyim be ! Vallahi bu dünyada yerim yok ! Bu nasıl bir şeydir anlamıyorum.
Ben devlet memurluğundan yönetici olarak emekliyim. 26 sene bu develete hizmet verdim. Hiç bir iktidara yalakalık yapmadım. İlk sürgünümü de oy verdiğim partiden yedim. Ben kendi kendimin Malkoçoğlu, Karamurat'ıydım. Doğrularım evrensel doğrularla hiç çakışmadı. Hiç kıvırmadım. Doğru bildiğim ne ise o yoldan taviz vermedim. Reklam değil bu ! Vallahi de Billahi de ben böyle adamım. Hatam yok mu ? Elbette var. Mesela üslubum. Kendimle bu konuda anlaşamıyorum.Bu nedenle asgari seviyede size hitap etmeye çalışıcam.
Ya kardeşim, ben bu sitede, reel hayatta, iş yerinde, mahallede hep bu fetoş denen deyyusun adi bir Amerikan köpeği olduğundan bahsettim. Bunun için şiirler yazdım. Yetmedi yazılar ve yorumlar yazdım. Zaman gazetesi denen paçavrayı lojmanlar dahil çalıştığım binaya sokmadım ve bu nedenle sürgünler yedim ! Kaç merkez, kaç şehir kaç şiir dolaştım bilmiyorum. Ama var ya, sizin kadar iştahlı, sizin kadar dik (!) , sizin kadar yiğitçe (!) 15 Temmuz'u yazamadım. Hep midem bulandı. Hep kusma hissi duydum. Bakıyorum size alayınız kahraman ! Alayınız aslan, kaplan ! Aslanlarım benimmmm...
Biz size demedik mi yanlış yoldasınız. Biz size demedik mi bu adam Amerikan köpeği... Şimdi kalkmış olayı dramatize ederek paylaşımlar yapıyorsunuz. Bak kardeşim, ben uyardım, bi tarafımı yırttım bu adamla ilgili. Ne oldu ? Başım beladan kurtulmadı. Peki "gelll bu hasret bitsinnnn" diye böğüren adam nerede ve ne yapıyor ? "kandırıldım, Allah affetsin, millet affetsin" bitti ! Yok yaaa o kadar basit mi ? O kadar ucuz mu ? Ulan sen değil misin beni sürüm sürüm
süründüren ? Ohhh iyi valla, Allah affetsin, millet affetsin, BİTTİ !
Askerlik yapan herkes bilir. Emre itaatsizlik suçtur. Komutan ne derse o ! Eee 5 günlük er teçhizat kuşan denmiş, kuşanmış, içtima alanına çık denmiş, çıkmış, bin lan araca denmiş binmiş. Nereye gittiğini bilmeden, sormadan sorgulamadan. Bakmış ki Boğaz Köprüsünde. Ne için orada bilmiyor bile. Sonra ne olmuş ? Bazılarınınj gırtlağı kesilmiş; neden öldüğünü bilmeden ! Hadi o spontone bir olaydı onu anladık. Ulan o 5 günlük askere müebbet verirken utanmadınız mı sıkılmadınız mı ? O çocuk aslında ne için orada olduğunu bile bilmediği halde, mahkemede uyduruk suçu kabbullense, ve dese ki, "koskoca cumhurbaşkanını kadırmışlar, ben de kandırıldım" Hafifletici neden olur mu ? Olmazzz... Niye ? E kurban lazım. Kurban dediğin de siyasi olmaz. Cahil ve sıradan olması lazım !
Uzatmayayım. Hani bir de böyle dramatize ediyorsunuz ya, midem iki kat bulanıyor. Şiirler yazmalar, kahraman edasında karalamalar, destansı yazılar. Hadi lennnn... Geççcen bunları...
Bu orospu fetoyu siz bela ettiniz başımıza. Siz bankalarını açtınız. Siz adına parala bastırdınız. Siz yere göğe sığdıramadınız. Siz ne isterse verdiniz. Siz el ele verip orduyu perişan ettiniz. Siz o katlettiğiniz generallerin yerine fetöcü askerleri atadınız. Bunları yaparken de "ben bu davanın savcısıyım" diyene onay verdiniz. Siz kaç kişinin hayatını söndürdünüz. Şimdi kalkmış yok kahramanlık yok bilmem ne cart curt...
Geç bunları anam babammm geç bunları... (mevzusu bile beni boğuyor, o nedenle kısa kestim)
Üstat yazınızı beğenerek okudum. Affınıza sığınarak bende bir 15 temmuz şiirimi paylaşacağım. Sürçü lisan eyler isem affola...
Direniş
I
Cellatları kan tutmaz çocuk
Merhamet umma ruhunu şeytana satmış kölelerden
Medet bekleme kokuşmuş sevgilerinden
Kaypak olur sevdaları
Çürüktür onların içi çürük
Kırsan kemiklerini, ihanet akar iliklerinden
Tanı onları çocuk tanı
Sinsi gülüşlerinden tanı
Marazlı dostluklarından, yaldızlı cüppelerinden tanı
Tanı ki…
Bu kanı bozuklardan önce ülkeni, sonra kendini koru
II
Bir temmuz akşamı geldiler
Uçakları
Tankları
Üniformalı itleriyle geldiler
Lanetli bakışları
Salyalı ağızları
Satılmış yürekleriyle geldiler
III
Sende geldin çocuk
Oyuncak kamyonunla geldin
Bu putperestlere inat, bu sırtlanları alkışlayanlara inat
Kocaman yüreğinle geldin ve direndin
Direndik kadın erkek, çoluk çocuk
Direndik yalın yürek
Bir deli ırmak olduk, aktık hainlerin üstüne
Ezanımız susmasın, bayrağımız inmesin diye
Çomak soktuk ihanetin tekerine
Dalımıza leş kargaları konmasın istedik
Denizimizde martılar, göğümüzde kuşlar ölmesin istedik
Destan yazdık kanımızla
Çatımıza güvercinler konsun, dağımızda ceylanlar uyusun istedik
IV
Dilde tekbir… Elde bayrak… Ebabil gibi yağdık üstlerine
Aç gözlerini sis bürüsün diye yaktık tarlamızı tapanımızı
Çiğnetmedik vatan toprağını kanlı toynaklara
Çakal sürüsüne teslim olmadık
Kuş teleği gibi güçlendik kırıldıkça
İçtik şehadet şerbetini
Kurban olduk ay yıldız bayrağa
Her birimiz çelik yumruk, her birimiz Ömer Halisdemir
Alıcı kuş olduk çöktük ümüklerine
Ulubatlı Hasan olduk
Diktik ay yıldızlı bayrağı tankların çeliğine
V
Varsın geçmesin adımız tarih kitaplarında
Varsın senaryo sansınlar, varsın tiyatro desinler bu vahşi kıyıma
Biz destanımızı meydanlara yazdık
Yazdık puştun alnının çatına
Bu vahşet… Bu zulüm…
Dokunmaz bize dokunmasına da
Bizden olup ta… Bizi sırt çevirenler yok mu?
İşte o dokunuyor adama