KIZIL ELMA ÜLKÜSÜ
Oğuz Kağan atını sürmüş Tanrı dağına
Kutluğ dağa varınca sarılmış Gök Tuğuna
Yüce Gök Tengri demiş hoş geldin Oğuz beyim
Şimdi beni bir dinle sana bir öğüt deyim
Oğuz dinlemek için kurulmuş otağına
Beyler toya gelince seslenmiş sol, sağına
Beyler demiş! Ben sizin ulu bir atanızım
Davama feda olsun milletim oğlum kızım
Beyler Kağan Oğuz’a sırayla biat etmiş
Oğuz kalkmış ayağa muhakemeler bitmiş
Göklerde dalgalanan kızıl Tuğun Atası
Kağan Oğuz otağdan çıkmış bir mutakası
Oğuz’dur Atam benim, Turan ve Vatan benim
Asya, Ötüken, Alaş benimdir, kıtam benimSonra Oğuz orduyu çine doğru çevirmiş
Çinlilerin seddini bir hamlede devirmiş
Alplar çıkmış meydana savaşa girmek için
Yüce Turan uğrunda canını vermek için
Atam Oğuz seslenmiş yok edin düşmanları
Sakın ha öldürmeyin olmuş-u pişmanları
Çıkmış Tanrı dağına Tanrıya dua etmiş
Sonra koyulup yola kutluğ otağa gitmiş
Emrini tekrarlamaz bir kez verir emiri
Oğuz yüce Kağan’dır, sözü keser demiri
Oğuz’dur Atam benim, Turan ve Vatan benim
Asya, Ötüken, Alaş benimdir, kıtam benimGök Türklerin Kağan’ı ey şanlı yüce Atam
Zaferler için senin şanlı yolunu tutam
Benim şanlı ecdadım senin şanlı soyundur
Kızıl Elma davamız davandır ve toyundur
Oğuz’dur Atam benim, Turan ve Vatan benim
Asya, Ötüken, Alaş benimdir, kıtam benimMUHTEREM TAŞOğuzlar için, hangi yöne giderlerse gitsinler ulaşacakları zafer, ulaşılmadan önce Kızılelma’dır!"KIZIL ELMA VE KIZIL ELMA ÜLKÜSÜKızılelma Türkler tarafından değişik şekillerde tasvir edilmiş olup bazen bir belde bazen bir taht ya da parıldayan ve dünya hakimiyetini temsil eden som altından yapılma kızıl renkli bir küre olmuştur Bu altın top bazen zaferin işareti bazen hâkimiyetin sembolü bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü olarak ifade edilmiştir. Çok eski bir Türk inanç ve töresi olan Kızılelma Türkistan’dan Hazar Denizi’nin doğusundan gelen Oğuzların Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hâkimiyetinin ifadesi olarak bulunan altın topu (Kızılelma’yı) ele geçirmeyi ülkü edinmişler. Türkler inandıkları Gök Tanrı’nın dünya hâkimiyetini kendilerine ihsan ettiğine iman etmişlerdi.Kızıl Elma Doktrini Kızıl Elma Doktrini’nin temel ideolojileri hedef stratejisi bakımından üç ana başlık altında incelenmektedir.1-Türkiye’deki Türk Varlığı
2-Dünya’daki Türk Varlığı
3-Kızıl Elma.Kızıl Elma Ülküsü’nün birinci aşamasını teşkil eden Türkçü İdeoloji ilk olarak Atatürk tarafından hayata geçirilmiştir. Bu yüzden Türkçüler Atatürk’e "Başbuğ" demektedir.1-Emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmuş Türklerin yönettiği güçlü kuvvetli bir Türk Devleti ister.2-Bu güçlü devlet önce Anadolu’daki Türk varlığınainsanca yaşayacakları bir Ülke yaratır. Eşsiz coğrafyasının verdiği avantajlarla cennet vatanın bütün olanaklarını Ulusun gönençini erkinliğini egemenliğini sağlamak üzere "seferber" eder.3-Atatürk bu hedefe varılması için gereken tüm politikaları üretmiştir.4-Türkçü Devletdiğer Türk devletleri ile kültürelekonomiksiyasi ilişkilerini ana hedefe yönlenecek şekilde planlar.Genç Türk Devletlerinin kalkınmasıgüçlü birer devlet olarak Dünya Devletleri arasına katılması için %100 Türk sermayesi%100 Türk teknolojisi ilkesi ile hareket eder.5-Yaşadıkları coğrafyalarda söz sahibitutarlıher yönden çağdaş medeniyeti yakalamış Türk Devletleri Kızıl Elma’nın ikinci safhasına hazır duruma gelmişlerdir.Coğrafya bütünlüğü sağlandığında Turan ilan edilecektir 350 milyon Türk’ün ve bir o kadar da başka uluslardan insanların yaşadığı üzerinde güneşin batmadığı bir ülke Turan Ülkesi yaratılmış olacaktır.Kızıl Elma Ülküsü’nün ereceği son amaç ise;
Türkler tarafından bütün halkların adilce ve kardeşçe yönetildiği bir dünya düzeni yaratmak ve yönetmektir!Kızılelma ülküsü, Osmanlıların parlak çağlarında iyice belirip şekillenmiş ve konak konak, Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiştir. Bu büyük düşünce olmasaydı, XI. Yüzyılda Anadolu’ya gelen, ençok bir milyon Türk, Bizans’ın Asya ve Avrupa’daki topraklarında rastladıkları diğer Türklerin birkaç tümenlik hrıstiyanlaşmış döküntülerinin yardımı ile de olsa, bu dünya çapında devleti kurup dört kıta ’dördüncüsü Okyanusya’dır’ üzerindeki teşkilat ve medeniyet şaheserini yaratamazdı. Milletlere milli inanç ve güvenç veren ülkünün ne büyük bir kuvvet olduğunu anlamak için bugünkü olaylara bakmak yeter...1946’da Birleşmiş Milletlerde geçici üyelik için yapılan seçimde, Türkiye’ye kimse oy vermediği halde, Suriye 45 oy aldı. Bir iki yıllık bir devlet olan o zamanki üç milyon nüfuslu Suriye’nin Türkiye`ye tercih edilmesinin sebebi bir arap ülkesi olmasıydı. Bundan dolayı da, düşmanlarının bile saygısını kazanmıştı. Fakat günümüzde Türkiye, Ortadoğuda büyük bir aktör haline gelmiştir ve Ortadığuda meydana gelen her gelişme Türkiye’nin de gündemine girmiştir. Bu tarihsel mirasın Osmanlıdan günümüze taşıdığı bir siyasi roldür. Her ne kadar 1900lü yılların ortalarında yeni arap devletlerinin kurulmuş ve bir Arap Birliği meydana gelmişse de bu gelişmeler Arap veya Müslüman dünyasının sorunlarına ve çilelerine çözüm sunamamıştır. Filistin örneğinde olduğu gibi yahudiler kolaylıkla filistin topraklarını işgal ederken araplar ve arap birliği İsraile karşı bir güç kullanamamış ve bu gelişmelerin sonucunda Filistin bugünkü halini almasına neden olmuştur. Bu gerçeği gören arap dünyası artık Türklere bir düşman gibi değil, mecburen bir kurtarıcı gözüyle bakmaktadır ve bu durumda Türkiye, Osmanlıdan gelen bir Ağabeylik statüsüne ulaşmıştır. Bu açıdan günümüzde Kızıl Elma Ülküsü olarak bilinen düşünce muhafazakar eğilimlerin artması ve özelikle son 10 yılda OrtaDoğu’da Türkiye’ye biçilen rolün de etkisiyle gelişime uğramıştır. Davos Miladı denen toplantı da dahil olmak üzere, İKÖ’ya dahil bütün devletlerce Türkiye büyük ve saygın bir devlet haline gelmiş ve dünya politikasını yönlendiren bir güç haline gelmiştir. Eskiden sadece Türk devletlerinden oluşabilecek bir birlik düşüncesi bugün yerini daha büyük ve daha global bir etkiye sahip olan ve kökü Osmanlı Toprakları’na dayanan bir birliğe yani TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ’ne dönüşmüştür.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.