“Nefs”
Yukarı
Hans von ayberk
’ Nefs kelimesini hepimiz biliriz.Ancak bütün içindeki anlamını, aklınızı tatmin edecek şekilde hiç bir yerde bulamazsınız.En azından ben bulamadım.Onsekiz yıl ,en derin anlamda kuran bilgileri aldığım Rahmetli hacam bile,başka alanlarda olduğu kadar nefs konusunda beni tatmin edememişti.Onun hakka yürümesinin üzerinden tam 21 yıl geçti.Ne okuduklarımda,ne tefekkürlerimde ne de keşiflerimde başkalarına (ileride olacak öğrencime) tatmin edici bir özet nefs tanımı oluşturamamışken aşağıdaki ,mükemmel anlatıma tanık oldum...
Cevap aramada çok yorulduğumdan olsa gerek sizinde benimle hemen aynı gün öğrenme hazzını yaşamanızı istedim..
Buyurun...
Umarım daha önceden bun konuda tefekkür etmiş olanlardansınızdır.H.A.B.’
NEFS
Bizler Külli AKIL, Külli Ruh, Külli Nefs gibi BİR TEK birimden yaratıldık.
Akıl/Ruh BİR BÜTÜNDÜR. Su gibi, okyanus gibi... Ama NEFS, bunu parçalara ayırır.
Yani o, okyanusu şeffaf türlü boyutta cam kablarla, sürahilerle ayırır gibi ayırmakta ve her bir kab içindeki su (aklı-ruhu) BİR BARDAKTA NEFS içinde bloke etmektedir.
Şöyle diyelim, eğer cam diye bir şey olmasaydı akıl/ruh bir bütün yani okyanus olarak TEK parça yaratılmış olacaktı. Ama aynı okyanustan, suyun miktarını hiç eksiltmeden türlü saydam bardaklar oluşturunuz.
Saydam bardak NEFSİNİZİN limitleridir. Tüm saydam bardaklar-pipetler vb.
külliyen BİRLEŞİK KABLAR olarak birbirine bağlıdır.
Biçimi, eni ne olursa olsun (bitki nefsi, hayvan nefsi ve insan-cin nefsi)
BİR TEK HİZADA görünen su seviyesi ile birbirlerine eşittir.
Nefs denen şey, KÜLLİ okyanusa dokunmadan, onun yapısını değiştirmeden, bir cam fanus içine hapsedilmiş
(akıl-ruh ama aslında hapsedilmemiş, alttan yine bir şey her şeye bağlı)
tek bir aklın, tek bir ruhun şubelerini fert fert belirleyen bir CAM ayıraçtır nefis...
Cam kırılınca ya ölmüşsünüzdür ya da nefsi olmayan yaratıklarsınızdır
(meleklerin nefsi yoktur).
Nefsi olan tüm canlıların ise üç içgüdüsü vardır. Aciliyet sırasına göre:
Beslenme, savunma, üreme...
Nefs için bu üçü vardır.
Oysa aklın güdüleri bambaşkadır: Allah’ı arama-bilme yani kulluk içgüdüsü, aklın ürünü olan BİLİM yapma yetisi vb.
Nefsin bunlardan HABERİ yoktur. O sadece oksijen, su, protein, nefsini savunma ve kendine benzer bir yaratık bırakma yönelimleri sırasını takip eder.
Allah kavramı nefis için: "Sen sana ben bana" diye baştan ayrılmıştır.
Cennet’te beslenme içgüdüsü yoktur. Çünkü dilediğiniz şey çiğ ya da pişmiş olarak "beslenmek için değil" sadece bedii zevk, damak zevki için ve oruçsuz, yoksulluk, sıkıntı çekmeden sizindir.
Beslenme içgüdüsü sıfırlanmıştır.
Cennet’te savunma içgüdüsü de yoktur. Orası zaten EMNİYET, BARIŞ, HUZUR, KONFOR yeridir. Ebedi selamet içinde eminsinizdir, yarınınızdan kaygılanmazsınız. Soğuk-sıcak da yoktur ki, mesela palto giyerek kendinizi savunasınız. Ya da komşunuz "Vay çamaşırlarıma halı silkeledin!" diye size saldırmaz.
Yani savunma içgüdüsü de yok edilmiştir
(onları Cehennem’likler kaygı edinmiştir, her an her yönden bir ateş kümesi, bir lav nehri, kaynar su, başımıza dökülebilir).
Üçüncü motivasyon yani ÜREME içgüdüsü... İşte bu NEFSE verilmiş yegane ve TEK Cennet duygusudur.
Bireyler seks yaptığında, lokaldirler Dünya’da... Yani cam bardaklardan ikisi tokuşmuştur. Çalkantı küçük çaptadır.
Ama Cennet’teki böyle değildir:
Yerellik değil tümellik vardır: Orada bir çift bardaktan gelen haz-libido yerine,
TÜM BARDAKLAR dolusu, yani KÜLLİ NEFS’ün olarak haz duyarsınız. Daha açıkça yazarsam, en iyi orgazmınızı sonsuz ile çarpın, o kadar büyük bir haz vardır Cennet’te...
Evrende 1 (hayır) ve 0 (şer) ikilisi vardır.
Biri olmadan diğeri var olmaz ama 1+1=1’dir sadece. Diğer üç işlem (0+0=0) gibi digital olarak olumsuzdur.
Neyin hayır neyin şer olduğunu biz bir çok yönden bilemeyiz.
Hayırdan şer; şerden hayır doğar. Bunlar yuvarlak laflar değil, ayetlerdir.
İkili sistemi vurgulayan çok özel ayetler... Görecelilik var: Mesela canlılar için ŞER yani en kötü iş ÖLMEKTİR ama bu hayırdır.
Çünkü ÖLMEZSENİZ ebediyete doğamaz, geçici kalırdınız.
Bu durumda ölmek hayır mı şer mi?
Nefs "şer" diyor;
Ruh ise "hayır" diyor...
YORUMLAR
"ŞEMS/I HAR"
şems-i har yakıyor alnımı
ve alnımın tam otasında
pis nefs
oysa güneşin alnında durma
demişti annem
bu ne bitmez yorgunluk
ve neden tenime hükmetmez kısık soluk
sarı bukleler ellerinde şua-nın
nefs bronzlaşmış bakar alnımdan
ve teslim olmuşum gücüne
mest ile şems altında dua-nın
off gidemem şimdi eve
şems öpecek daha alnımdan
ve şuara şiir yazacak bana birazdan
bütün insanlardan saklandım
güneş/in in/dindeyim
ve sır meşenin gölgesinde
gün batıyor usuldan
ve ben inadına inatla hâlâ
can/ımı yakma derdindeyim
Elif Türk
22.05.08
ŞEMS: Güneş.
ŞUA: Güneşten veya bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri, ışın.
ŞUARA: şairler, ozanlar.
Okudugumda yazinizi, harikaligi ve bunca emek aklima, cok evvel yazdigim bu dizelerimi getirdi..
Harkulade bir emek, saygiyla egiliyorum önünde bu emegin...
Saygilar Elifleyin..
ve bizlerde nefsî ihtiyaçlarımı değil aklî ihtiyaçlarımızı ön planda tutarak Allah´a ulaşma çabası güdüyoruz...o yüzden nefsiyle hareket edenlerle aklıyla hareket edenlerin davranışları o kadar fark ediyor..tabi her zaman nefse galip gelmek mümkün olmuyor...Allah her şeyi düzen içinde, hayır olarak yaratmıştır ama nefs bize şer olarak göstermeye çalışmakta...
hocam gerçekten insanı doyuran bu yazıyı bizlerle de paylaştığınız için Allah razı olsun...Rabbime ne kadar şükretsem az...