- 415 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KADİM MEDENİYETLERİN BEŞİĞİ, AYDINLIĞIN EŞİĞİ: HATAY
M. NİHAT MALKOÇ
Farklı İnançların ve Medeniyetlerin Beşiği: Antakya…
Türkiye’min güney ucunda nice kültüre, inanca ve medeniyete beşiklik etmiş bir güzide şehirdir Hatay… Burada kadim tarih, zamanın kuştüyü yatağında derin ve deliksiz uykusunu uyumaktadır. Bir düzine ilçesi var bu şirin ve kadim şehrimizin. Hepsinde de farklı renkler ve motifler, barış ve dostluk paydasında bir araya gelmiştir. Farklı renklerin ve farklı seslerin inanılmaz uyumu, Hatay’ın göz kamaştıran yüzü olarak dikkat çekmektedir.
Hatay, hoşgörünün ve sevginin bayraklaştığı kutlu bir diyardır. “Her dem yeni doğarız, bizden kim usanası” şuuruyla hayata bakanların son durağıdır bu şehir... Kadim zamanlardan modern zamanlara uzanan aydınlık bir koridordur bu kentin ışıltılı cadde ve sokakları…
Tarihin Gizemi Bu Topraklarda Saklı….
Türkiye’nin Ortadoğu’ya açılan barış kapısı olan Hatay, tarihin gizemini çözmek arzusuyla dolup taşanların gideceği ilk yerlerin başında gelir. Burada tarihin ayak izlerinden yürüyerek, geleneksel ve modern zamanlar arasında sırlı yolculuklar yapabilirsiniz. Nice medeniyetlere beşiklik etmiş olan bu topraklar, dinlerin kardeşliğine de tanıklık etmiştir.
Roma İmparatorluğunun üç büyük kentinden biri ve doğu başkentidir Antakya… Hıristiyanlığın Kudüs haricinde yayıldığı, Hz. İsa’nın havarilerinin “Hıristiyan” adını aldıkları yerdir burası. Hatay, yakın tarihte kurulmuş kısa ömürlü bir devletin de merkezidir. Hatay Devleti, 1939 senesinde Türkiye’ye katılma âlicenaplığını göstermiştir.
Hatay kentinin mazisi milattan evvel dokuz binli yıllara kadar indirilebilmektedir. Kimler geldi, kimler geçti bu topraklardan... Amuk, Akad, Huri, Hitit, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Arap, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye…
Antik Kentler, Müzeler ve İnanç Turizmi Merkezi…
Antik kentleri, müzeleri, inanç turizmi merkezleri, tabiî zenginlikleri, birbirinden güzel yaylaları ve zengin mutfağı ile gidilip görülmeye değer turistik yörelerimizin başında gelmektedir Hatay… Cami, kilise ve havraların iç içe olduğu Hatay’da herkes sevginin, dostluğun ve barışın izini takip ederek saadete erişmenin azim ve gayreti içerisindedir.
Hatay, Suriye sınırımızda yer alan, jeopolitik öneme sahip bir yerdir. Sınır kapılarımızın Halep’e uzaklığı sadece 45 kilometredir. İki ülke arasında bir köprü vazifesi gören bu şehir, son yıllarda zulme uğrayan kardeşlerinin yasıyla yaslanmaktadır. Hatay, Türkiye haritasının Suriye’ye sokulan burnudur. Asi Nehri’nin denizle birleştiği noktada bulunan Samandağ, Hatay’ın önemli bir ilçesidir. Dünyanın en uzun ikinci kumsalı buradadır.
Mozaik koleksiyonu bakımından dünyada ikinci, para koleksiyonu bakımından ise dünyada üçüncü sırada olan “Hatay Arkeoloji Müzesi” mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Müzede Roma ve Bizans dönemlerine ait mozaiklerin yanında; Harbiye, Antakya, Atçana, Seleukeia, Pieria ve İskenderun’da bulunan mozaikler de sergilenmektedir.
Hıristiyanların Kutsal Hac Mekânı: St. Pierre Kilisesi…
Stauris Dağı’nın batısındaki kayalara oyulmuş bir mağaradan oluşan ve dünyanın ilk Katolik kilisesi olarak bilinen Saint Pierre Kilisesi, Hatay’ın bir inanç merkezi olduğu gerçeğini perçinlemektedir. Bu kilise, UNESCO’nun dünya mirası öneri listesindedir. Söz konusu kilise, bahçesindeki zeytin ağaçlarıyla inanç özgürlüğünün ve barışın simgesi gibidir.
St. Simon Stylite Manastırı, Yayladağı Barleam Manastırı ve Keldağı Barleam Manastırı bu toprakların diğer önemli manastırlarıdır. Bu topraklarda Katolik, Protestan ve Ortodoks kiliseleriyle havralar ve camiler her zaman yan yana ve omuz omuzadır.
Anadolu’nun İlk Camii: Habib-i Neccar Camii…
Anadolu’nun ilk camii olarak kabul edilen ve bir pagan tapınağının üzerine inşa edilen Habib-i Neccar Camii, bu topraklardaki kadim İslam mührüdür. Bu caminin İsa Peygamber döneminde yaşamış bir Allah dostunun adını taşıması ayrıca anlamlıdır. Yasin Suresi’nin 20. ayetinde “... o sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi...” diye bahsedilen kişinin de Habib-i Neccar olduğu söylenmektedir. M.S. 40’lı yıllarda Antakya’da yaşayan Habib-i Neccar, İsa Peygamber döneminde gönderilen elçilere iman etmiş ve inancından dolayı şehit edilmiştir. Bu mübarek zatın kabri, söz konusu caminin avlusunda yer almaktadır.
Bu caminin hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlar için apayrı bir ehemmiyeti vardır. Zira bu ibadethanenin avlusunda Hz. İsa’nın havarileri Yahya, Yunus ve Şem’un-ı Sefa’ya (Yuhanna, Pavlos ve Petrus) ait olduğu rivayet edilen kabirler vardır. Kurtuluş Caddesi ile Kemalpaşa Caddesi kavşağındaki Habib-i Neccar Camii’nin hikâyesi hâlâ dilden dile anlatıladurur. Öte yandan bu caminin Hz. Ömer’in halifeliği döneminde inşa edildiği söylenir. Şehrin sürekli el değiştirmesiyle bazen cami, bazen de kilise olarak misyonunu devam ettirir. Bunun dışında Memlûklar tarafından inşa edilen, Antakya’nın en eski ve en büyük camii olma özelliği taşıyan Ulu Cami, İslam’ın gür sesini kararlılıkla maziden istikbale taşımaktadır.
Asi Nehri’nin Nazlı Çocuğu…
Asi Nehri’nin nazlı çocuğudur Hatay… Şehrin ortasından geçen Asi, günün her anında sanki şehirle hasbihal etmekte, ona âb-ı hayat olmaktadır. Nehrin iki yakasını birbirine bağlayan taş köprüler, geçmiş zamanın şefkat ve merhamet iklimini günümüze taşımaktadır. Suların gölgesinde yükselen bir medeniyete şahit olursunuz bu topraklarda. Akdeniz’in nabzı atar İskenderun Limanı’nda. Masmavi sular bir mürekkebe dönüşüp zamanın güncesini tutar.
Şelâlelerinin güzelliği dillere destan olan Harbiye, Antakya’nın yakınında yer alan doğal bir yerleşim yeridir. Antakya şehir merkezine 7 km mesafede bulunan Harbiye, yeşilin adeta cennetidir. Burada bütün dertlerinizden azade olursunuz. Burası hayatın keşmekeşlerinden sıkılıp da bir kez olsun huzur arayanların değişmez adresidir. Doğa burada o sevimli ve mütebessim yüzünü esirgemez misafirlerinden. Zaman tüyden hafiftir bu diyarda.
Mâzinin sırlarını âtînin kulağına fısıldayan köhne Antakya Kalesi, kadim payitaht İstanbul’dan sonra zamanının en uzun surlarına sahiptir. Tersine akan nehir olarak bilinen Asi Nehri, farklılıkların zenginlik sayıldığı bu şehre ayrı bir güzellik ve özellik katmaktadır. Uzun Çarşı, alışverişle nostaljiyi birleştiren müstesna bir yerdir. İskenderun Limanı, ülkemizin en önemli ticarî noktalarından biri olma özelliğini günümüzde de taşımaktadır.
Künefenin Diyarı….
Hatay mutfak kültürü nice zenginliği bünyesinde barındırmaktadır. Hatay’ın bir mutfak zengini olduğunu söylersek abartmış sayılmayız. Birçok damak zevkini içinde barındıran bu güzel ve özel şehir, midelere adeta bayram ettirmektedir. Biberli ekmek, ceviz tatlısı, kabak tatlısı, döner kebabı, haytalı, aşür(hrise), oruk, kaytaz böreği, yaprak sarması, kabak boraniye gibi yemek ve tatlıların yanında mezeleri(hummus, tarator, babagannuc, kekik salatası, biber yoğurtlama, çökelek salatası, çiğ köfte) de çok meşhurdur.
Hatay’a gidip de künefe yemeden dönmek olur mu? Olmaz tabiî ki. Zira Hatay demek künefe demek, künefe demek de Hatay demektir. Künefe deyince Hatay, Hatay deyince de künefe akla gelmektedir. Birçok yerde künefe yapılsa da, künefenin en güzeli Hatay’da yenir.
Farklılıklar En Büyük Zenginliğimizdir….
Hatay, değişik dil, din ve kültürlerin bir nevi açık hava müzesidir. Şehir halkının farklı etnik kökenlere, kültür ve inançlara sahip olmasına rağmen dostluk ve kardeşlik burada hep ön planda olmuştur. Bu yüzden barış ve dostluk içerisinde kardeşçe yaşanılan mekânın tılsımlı adıdır Antakya… Onun içindir ki UNESCO tarafından ‘barış kenti’ ilan edilmiştir. Bu güzide şehir, çok kültürlü yapısını günümüzde de muhafaza etmektedir. Burada yaşayan Sünnî Türklerin yanında Sünnî Araplar, Alevî Araplar(Nusayrî), Süryaniler, Katolikler, Ortodoks Rumlar, Protestan Araplar, Marunî Araplar, Ermeniler, Yahudiler ve Gürcüler birbirlerinin kültürlerine ve inançlarına saygı göstermekte, barış ve huzur içinde yaşamaktadırlar. Bu insanların farklılıklarını kullanarak kaos çıkarmak isteyenler, çok şükür ki, kötü emellerine erişememektedir. Bu insanlar, ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde huzura yelken açmaktadır.
Üç semavî dinin dostluk içerisinde, bir arada bulunduğu bu güzel coğrafya, kin ve nefretin ayyuka çıktığı dünyaya örnek teşkil etmektedir. Bu aydınlık çehre, bundan sonra da hep mütebessim kalacaktır. Toplum mühendisliğine soyunanlar, avuçlarını yalayacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.