- 383 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NAKKAŞ...
Ilık nefesini ikram eden
Nisan düşlerim kadar yakınım
Aslımı gizlemediğim
Satırlara dokunan mizacın
Ufkuna dokunan elemden alacaklıyım hani
Düşkün sözcüklerle içli dışlı
Yalanlardan uzak durmalıyım.
Kayıtsız düşlerim
Kanıksadığım kadar yalnızlığın
Dibine vuran katıksız sevgilerim.
Dilekçesini sunan bir fiilden açıldı söz derken ihbar edildi cümleler cümleten.
Sarıların tonuna değdi güneşin eli ve ihbar etti geceyi ay’ın tarhında hangi gizemli yıldızsa şairin kırptığı imge imge.
Satırlarda saklı yası men etti Tanrı ne de olsa yatır meziyetindeydi sabır ve kini de kibri de yok sayan masumiyetin dokunuşu sihre tekabül etti ne de olsa pervasız insanın hicvine tanıktı evren.
Göllerin durgunluğuna özenen hırçın dalgalar.
Koyu’nun sırrını çözmeye çalışan aydınlık ve cümbüşü.
Gözden ırak olsa da sevilen gönle bir kez düşmüştü ateş.
Yerinden söküldü insanlık, dokundu kelam aslında dokunan tenin ürperişiydi üstelik esefle göğün boğumlarında tüller dokuyan, aksanlı şiirlere perdeler çeken.
İçinin mimarıydı her şiir belli ki şair hüviyetine nail olamayan esrikli aklı, düz yazıların bazen hikâye kıvamında bazen satırların dalgalandığı şiir benzeri bir tat yine evrene ve aşka ilham veren.
Gözlerinin iriliğinde sevdanın; huzurunda Yaratanın ve hükmünde kuralların sonrasını lav etti kibir bir de zihniyeti kötü olumsuzluğa şerh düşen iblis ve ahvali.
Derken şiir döküldü uzvunda rahmetin, kör noktaya denk düşen nefreti görmezden gelen şair ve ahvali düştüler peşine dizelerin.
Yaftalanan masumiyet pek bir yorgundu: nazı niyazı eksik olmayan şaibeli yalnızlık ve konuşlu olduğu dizeler yine kelimelerin volta attığı ve tam takır boşluğun cehaletinde sırra kadem basan mutluluktu aranan üstelik ödülü aşk ve sefası olacaktı rahmetin.
Kılıçlar kınında saklıydı tıpkı şehrin sakinliğini koruyan geceye hürmeten teftişe çıkan cahil imgelerin tekerrür ettiği cümle pazarında bekçiler cirit atarken hani olur da hunharca bir cinayete kurban gider şiir ve sahibesi hangi yürekse bir tek aşk damlasına razı yine de şerrinden korunmak adına iblisin kimliğini saklı tutan.
Muhafız alayı özneler tek sıra idi ve hepsi ben’ci idi hatta fazlasıyla bencil.
Son sürat iteklendi sıfatlar belki de ifşa edilesi meziyetlerin idi kökü kurutulacak.
Hakkını arayan adaletti yine kumpasa kurban masum ve sübyanın rotasında kaybolmuşluk iken Hakkın rahmetine kavuşmuş.
İmgelerle idi derdi şiirin ve kaynakçası bunca duyguyu tehir etmişti bir hikâye vakti yine sırlara yayılmış ömrün bohçasında kalantor kalemin bir dirhemlik acısını bile kanıksamaksa payına düşen şairin.
Nabzını tuttukça aşkın.
Sevk ettikçe dünü en eskiye ve yâd edip de maziyi çalakalem yaşamak neymiş.
Es verendi zaman.
Mekândı yine kayıp coğrafyaların buluşma noktası.
Nakşetti aşkı nakkaş.
Sırrını verdi dostuna o da serdi postunun.
Gümbürtüye giden mutluluğun izdüşümü hep hazana mı denk düşmüştü de mevsimler kaybetti hüviyetini.
Ve vuruldu gonk.
Es veren evren sona geldi taammüden.
Sus’lara gebe evren.
Tanrı kadar kayıtsız kalmayı öğrenememiş zalim ve münafık gölgesi ile hayatını cehenneme çevirdiği mazlumun aldı bedduasını.
Rahmetini ne zaman esirgemişti ki?
Yaratıcının hükümranlığında acıya ve zulme odaklı bunca canlının şerrinden korkan değil de bulaşmamak adına günahına cahil zümrenin…
Gündü devrilen.
Günyüzü görmeyen şairin duasıydı işte şiir her geceyi ışığıyla yıkayan ve yarınların huzuruna temiz bir sayfa ile çıkmak adına ve tarihe de şerh düşerken ansızın…
Uyandı.
Bitti rüya.
Yeni gündü zulmün adı.
Şiir idi sefasını sürecek olan yüreğin aşka kıyama durduğu üstelik bedellerine razı.
YORUMLAR
Serilmek istediğim kadar var hani.
Kani olduğum değil hayata ama ölümlü bir fani olduğum gerçeği belki de hayatı cazip kılan bir o kadar kurtarıcım.
Günün özrüne vakıfım bir de sevginin iz düştüğü her boşluk sonra semayı seriyorum üstüne ölümlü düşlerimin.
Nisan ayı çocukluğumdan bu yana bulutsuzluğun ifşası yine infilak eden düşlerimden arda kalan üç beş kırıntı ve sızlayan yüreğimin değdiği her zerreyi birleştirip kendime edindiğim koza ve görünmezliğimi ilan ediyorum sakındığım her kelimeyi ansızın satırlara ektiğim akabinde baş veriyor umudun gölgesinde ben hala nasıl oluyor da yaşamayı meziyet biliyorum.
Nisan havası örtündüğüm bulutların beyaza düşkünlüğümü de tescilleyen.
Öykündüğüm ne var ki ya da kim olabilir yarım ağız gülen bir hikayeyi kundaklayan...