HAYATIN GÜNCESİ..
Gelmişlerken hayatın son dönemeç noktasına, evrenin bir ücra köşesinde birisi, bir başka köşesinde diğeri, birbirinden habersizce yaşıyordu faniler.. Yaşamaktaydılar elde kalan ne varsa. Yaşamaktalar, noksanı da fazlayı da bilmeden
Hayat, iyisi ve kötüsü ile gebedir ya sürprizlerin tümüne.
Gün olur, enteresan bir zaman ve hiç olmayacak bir yerde güzel bir tesadüfle kesişir, her ikisinin de gözleri. Bakıştıklarında, akıp giderler birbirlerinin ruhuna. Çoktandır kaybolmuşken her biri, kendi içindeki sonu gelmez dehlizlerin içinde.
Birbirlerinde bulurlar benliklerini yeniden.
Huzur bulurlar, hiç yaşanılmamış olandan.
Mutluluk yaşarlar, hiç ölçüsü olmayan kadar.
Bunların toplamında da imrenilesi bir güzellik, bir emsali olmayan. Öyle bir güzellik ki, ruhlarını gökyüzüne çıkaran, pembelere boyayan göz bebeklerinin rengini. Zemheriden baharlara çeviren, yaşanılan günlerin cümlesini.
Aradıkları ruh ikizlerini bulduk diye sevinirler ölçüsüz. Mutluluklar yaşarlar, bitimsiz tatlar ayarında. Öylesine hemhal olurlar ki, yan yana gelseler, kim bilir.. Böylesini asla yaşayamayacaklar belki de.
İkisi de hoşnuttur noksanı bulunsa da, hayatın getirdiğinden. Düşlerini birleştirerek dalarlar hayatın tam da içine.
Kilometrelerce öteden adeta, diz dize otururmuş misali, bakar olurlar gözlerine, bir karışlık mesafeden, karşılıklı olarak.
Her görüşmelerinde uzanıp tutuşurlar el ele, özlemlerle yanarak.
Kırlarda kelebeklerin peşinde koşuştururlar coşkuyla.
Aynı yatağa girmeden bile koyun koyuna yatar olurlar düşüncelerinin tümünde. Sarılarak birbirlerinin ruhlarına, sarılarak aşk ile.
Ten tene hissederler beraberliklerini özenle, sanki, terleri de birbirine karışık. Böylece elde ederler zirvenin, o baş döndürücü azametini.
Lezzetin doruklarındaki o baş döndürücü duyguyu.
Vuslattaki mutluluğu,
Halvetteki kutsiyeti,
Kadın ürker, tedirgin olur en başta. Kendini, sırlarının tümünü ele veremez, çekinir, sakınır çok tabii olarak.
Ne var ki… adam..
Hayata, insanlara, olaylara ve de nesnelere baktığında, duvarların ötesini görecek kadar bir farkındalık içindedir, bakmadığında bile gözlerinin içine.
Satır aralarındaki kırık hecelerden görür kadının yok edilmişliklerini.
Ve onun yüreğindeki çiziklerle dolu yerlerden, oluk oluk akmakta olan kanları.
Mutsuzdur kadın, öyle az, buz da değil. Ölesiye bir mutsuzluk sarmalında yitip gitmektedir acımasızca.
Der ki adam..
- Sen ve ben hayatın bir bütüne çıkan yarımlarıyız. Senden bir farkım yok benim de. Bir olalım, birleştirelim yüreğimizdeki enerjimiz ne varsa. Birleştirip de yenelim mağlubiyetlerin tümünü. Yenip ters yüz edelim hayatı, sebebini de yanında. Bırakalım arkalarda bir yerde, debelenip dururken sebeplerin cümlesi.
Varalım birbirimizin tadına
Var oluşun hikmetinin yanında
Hayatın ve dünya nimetlerinin vazgeçilmezliğinin farkına
Öyle de yaparlar.
Soyutlarlar kendilerini dünyadan. Bir başına kalırlar yüz yüze.
Hayata dair yaşanacak ne varsa, harcamadan müsrif tüccar misali, tüketmeden mirasyedilerden beter, bir büyük iştiha ile yaşar olurlar gayretle.
Sevdalarını seslendirir adam dizelerde.
Özlemlerini anlatır, hasretini döker hece hece.
“Kadınım” der adam, “Güzel kadınım ömrümün en güzel sürprizi..”
Kadın;
“Şükür seni yaratana, şükür karşıma çıkarana”
Her sabah birlikte uyanırlar, tan yerinde güneşin ilk ışıklarında. Adamın elinde sevgisi ve şefkatini katık eylediği bir kahvaltı tepsisi, kadının mahmur gözlerinde sevdalı bakışlardan bir demet, ışıl ışıl..
Günün gerekleri ne ise haşır neşir olurlar birbirleriyle durmadan. Kah bir kır kahvesinde çaylarını yudumlarlar, bir tahta masanın çevresinde, kah bir parkta, ağaçların altında el ele, tutkulu kalplerin eşliğinde bir gezinti. Günün her anında aynı kalp, aynı can ve hiç bitip tükenmeyen heyecan.
Akşamın dar vakti gelip çattığında, üryan biçimde dahil olurlar ruhlarının içine. Birlikte uyurken ayrı ayrı yataklarda, uzanıp tutuşurlar el ele. Sarılırlar sımsıkı uzanan kollarıyla. Sımsıcak yaslanırlar yüreklerinin üstüne. Birbirlerinin hücrelerine kadar nüfuz ederler bu yolla. Öpüşüp koklaşırlar, sevişirler doyasıya. Bir tek kanat ile uçarlar semaların engin derinliklerinde. Zirvelerde gezinirler birlikte. Aynı kanat alıp götür ikisini de bulutların üstüne, göğün yedi kat yükseğindeki yerlere.
Ve hala oradan bakmaktalar gökkuşağının renkleri ile bezeli hayatın güncesine. Her yeni günün hayallerini kurarak.
Can cana, gönül gönüle, kucak kucağa, yürek yüreğe, aşk ile.
Ve bütün bunların üstüne duyumsadıkları, içselleştirdikleri bir ses….
“Rast gele ey faniler, rast gele amelinizin cümlesi, hayrola birlikteliğiniz”
Demekte..,
Uzaklardan..,
Derinlerden..,
Davudi bir ton ile seslenen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.