- 543 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Başlık: Sebe Diyarında Türü Masal Hikayesi Zülşirin masılının devamı olup yiğiğimiz olan zülşirini ararken perimiz bizi sebe diyarına götürmüşoldu. Belkıs Hatunla Hz Süleymanınevlilik hazırlıkları varmış! Masal bu ya!!
Sebe Diyarında
Yitiğmizi olsa olsa Belkıs Hatunun Düğün hazırlığı kalabalığında bulabiliriz umuduyla perimizin peşine düşüp soluğu Sebe(Saba) diyarında aldık. Bakalım nelerle karşılaşacağız!! İşte en önemlilerinden davetliler arasında bulunan Zaloğlu Rrüstem ile Herkülün Güreş gösterimi.. O çağın kralları kraliçeleri zalimleri alimleri davetlilermiş ! Kimler kimler yokmuş ki !
Uzatmaylım meşhur Espandos Kalesinde!.. Merdivenli basamaklar hınca hınç dolu..
İşte arena:
Herkül ile Raloğlu Rüstemin güreşleri;
Herkül,
Stadı dolduran on binlerce seyircinin alkışları arasında;
elleri üstünde küreği tutmuş olarak güreş minderine çıktı…
Rakibini üç kez; “Rüstem!” diye seslendi…
Onlarca bilki yüzlercesi boy gösterince Herkül şaşkın şaşkın bakırırken
baş hekem
“Zaloğlu Rüstem!” namıyla seslenmesini bildirmesiyle;
Herkül, “Zaloğlu Rüstem !..” deyince , stadın çift kanatlı kapısı
kırk haramilerin kapısı gibi açılmaya başladı
Tüm gözler oraya kilitlenmişti…
Herkül, kükredi; kapının arkasına mı saklanıyorsun! felan dmeydan okuyordu ki;
Toprak yarıldı,
Stad sallandı..nefesler kesilmişti…
Herkül de korkudan titredi ise de belli etmeme gayretiyle;
“ Haydı, çıksana; yoksa korkuyor musun!..” demesiyle;
Stadtan da; ”haydı!.. haydı!.” nidaları yükselince;
yer yarıldı, yarılan yerden, yarı beline değin çıkan nurani yüzlü biri
"Ne var Herkül! " davudi bir seslenişti
Alkışlar naralar "Zal! Zal! Zal!!! nidalarıyla stad sallanıyordu adeta!
Herkülü korku sarmıştı titriyordu ama belli etmemeye gayret ederek
yine meydadan okuyunca, Zal çıkmaya çalıştı sağa sola zorlardı
çıka çıka geniş bir omuzdan göbeyine değin çıkabildi! daha fazla
çıkamıyordu… Herkül " Ne o korkuyor musun! İşte meydan haydı!"
Seyirciler de haydı haydı çık çık nidalarıyla oraları çınlatıyorlardı
Yarı beline kadar toprakta kalmış olan Rüstem, o haliyle;
“ Herkül, yiğdim, dedi, sen beni,adını,namını almış olduğun
Atenanın Zeustan olma oğlu Heraklas’tan sor…”
Herkül;“Sorarım da, sen hele bir meydana çık da…
Zaloğlu bir kez daha çıkmaya zorlanınca oralar sallandı! herkesi bir
korku bir panik” a
“Ey vah! dedi, zal ey vah!.. toprak yaşlanmış, zapt edemiyor, bağışla yiğidim!”
dedi kucağını açtı!..
Herkül, havada tutmuş olduğu küreği indirdi… Başıyla saygı selamı vererek
Zaloğlu’nun yanına gitti! tokalaşıp kucak kucağa sarıldılar!
Koca stad alkıştan, yıkılacak gibiydi…
Ölümsüz Aşklar Aşıklar
Ayrı bir bölümde, el deymedik, göz görmedik güzellikteki
çiçekler arasında, kablumbağalar sırtlarındaki mumlarla
aydınlatılan özel bölüme kabul edildik…
Güzelliği ve adaleti dillere destan olan
Melike Belkıs Hatunun düğünü olur da, aşkları destanlaşmış olan
ölümsüz aşıklar davet edilmedik olur mu!..
İşte görebildiklerimiuzde
Mecnun ile Leyla, Kerem ile Aslı Han, Ferhat ile Şirin…
her biri kendi güller arasındaki yuvalarındalar…
Yanlarına vardık her birine ayrı ayrı aşkı sorduk;
Mecnun: aşkı ben yaratmadım, aşkbeni yarattı…
Ben aşkın bedenleşmiş haliyim…
Koca Yunus ne demiş:
“Bir ben var bende, benden içeru…”
Kerem: Benim aşk ateşimin külünden aşk gülleri yeşerecektir, sonsuzluğa değin…
Ferhat: Aşkımın adı Şirin;
Aşkı kendinden şirin…
Dağları delen ben değilim içimdekidir…
Fuzuli; Leyla ile Mecnun’nu ben yaratmadım onların aşkı beni yarattı…
Zerreden kainata değin her şeyi var eden aşktır…
Kına Merasimi:
“Melikemiz, Hz. Süleyman ile izdivaç eylediler;
Kır gün kırk gece düğün şenliği ve eğlencesi sürdü, yarın;
Kudüs’e gelin gidiyor…” dedi ve
bizi gülistan bahçesinde akşam alemine davet etti…
alem ki ne alem!...
Her millet, her kabile kendi giysileriyle, kendi geleneklerince, gönüllerince eğlenirken;
Kına merasimi için ince, narin nedimelerin ,
Yüreğe işleyen şarkılarıyla allı, pullu duvaklı gelinin etrafında halka oluşturup salına, salına:
“……. Elini batır ane, bu gece koynunda yatır ane..”
Şarkı eşliyinde hazırlanan kınayı gelinin eline ayak tırnaklarına sürmeyle merasim devam ederken;
Çeşitli çiçek kokuları, kuş ve yaz böceklerinin aşkşka çağrı sesleriyle oralar bam başka bir alemdi…
Burada bu merasim devam ederken; diyed bir bölümde;
Düğünün şenlik ve eğlenceleri arasında çeşitli yarşmalar da oluyordu. Bunlardan biri de:
Burak Atı,
Emir ayar ve
ufo arasında koşu yarışıydı…
Hayalim ben de katılayımdedi ve yaşmada birinci oldu
Devler diyarı:
Reis mujgur;emir verdi;bir kartalın peşine takılıp,
Kendimizi, yanan suyun,yani ateşin saklı olduğu
Devler Diyarında bulduk.
Dünyanın eksenini belirleyen güçlerin odaklandığı
Buradan çıkarılan yanıcı maviş su kanallarla dünyaya
dağıtılmakta…Bu kanallara el uzatmak ölümümü getirir;
borularda su yerine kan akar olur…
Birer çıkar kanalı olan bu şatolar arasında hem rekabet,
hem ortaklık vardır.. Bunlardan en etkili,yetkili, muhteşem olan;
beyaz granitten imal , her gün zemzem suyu ile yıkanır gibi bakımlı,
atomla korumalı uzsuz,bucaksız bir saray…
Diğer kanalların da bağlı olduğu, en büyük kanalla beslenen
beyaz şato saray…
Uzatmayalım: Şatolarda masalların unutulmazlarından olan devler yaşar;
Devlerin en büyüğü, haliyle, büyük şato sarayında yaşıyor…
Çarşı pazarlarını, batak hanelerini,insanların alınıp satıldığı arenaları gezdik dolaştık
Dönen dolaplara, ayak oyunlarına akıl erdiremedik..
Masal devam edecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.