Haldun Taner - Sançonun Sabah Yürüyüşü
Mutluluğun tadını çıkarmak için ortamın da buna müsait olması gerekir. Ve mutluluğun da başkaları tarafından fark edilmesi istenir. Bazı duygular ise anlatılmaz en son çare yansımalara başvurabiliriz.’tiki tiki’ gibi. Mutluluk için görüntünün de iyi, şatafatlı ve modaya uygun olması gerekiyor. Bunun için illegal yollara dahi başvurulur. Malzemeden çalmak gibi. Malzemeden çalışla beyin dahil tüm düzenler bozulmuştur tıpkı kaldırımlar gibi. Zamanla düzensizliğin içinde bir düzen oluşmuştur. İnsanlardaki bu düzensizlik hastalığı köpeklere geçmiş ve onlarda kendi doğalarından uzaklaşmıştır.
Hayattaki med-cezirlere katlanamadığı için bunalımlar, sinir hastalıkları hızla yayılmıştır.
Hikaye bizi diplomasinin sembolleri ışığında dünyayı gezdirirken, dünya insanlarını da temsille anlatmıştır. Daha doğrusu hiciv etmiştir. Bu hiciv müziksel bir ritimle desteklenmiş ve hikayeye hareket ve mizah katmıştır.
İşitsel öğeler ile görsel öğelerin yanında diğer duyulara da çok fazla hitap edilmiştir. İdeal tip olan Sancho diğerlerini sever ve önemser. Sadece av ve polis gibi ’çanak yalayıcılarını’ sevmez onları tarihin yüz karası olarak değerlendirir. Bu duygularında riyaya düşmediği için böyleleriyle de arası her zaman açık olmuştur. Onların harici gücü Sanço’yu biraz korkutsa da cesareti daha üstün geliyor…
Yılmıyor, tüm olumsuzlukları göze alıp söylemine devam ediyor. Temsili de olsa sevmediklerini ezmek ister…
Masanın üzeri ve altı arasında oluşan ikilemi eleştirir ve buna karşı çıkar. Cinsi duyguların ahlak dışı tatmin edilmesi onu rahatsız eder. Kendince müdahale eder . Sinoplu Diyojen temsiliyle bu mücadeleden vazgeçer. Çünkü onun yapmacıksızlığından etkilenir.
Dünyanın en nankör yaratığı insanla, en sadık yaratığı köpek arasında çözülmesi zor bir bağ vardır ve bu bağ insanın köpeğe muhtaç oluşundan geliyor.
Bağlılık, sadakat nedir?
Nedeni nedir?
bir tutunak mıdır?
Huzur için mi ihtiyaç duyarız?
Bu bağlılıkta aracı kimdir?
Sahip olduğumuz her şey biz gibi olmak zorunda değil, bizimle ilgili her şey bizi yansıtmak zorunda da değildir. O nedenle, onlardan kendi işlevinden farklı şeyler beklememelidir. Öz ile bağ kurmak gerekir.
Yüce olan ile yalnızlık arasındaki doğru orantıyı herkes kabullenmiştir. Bunu üzerine çok konuşmaya gerek yoktur. Akılcılık ile sezgicilik arasında küçük bir eleştiri yapan yazar burada da insan ile köpekleri karşı karşıya getirir. İnsanın akıl ve sezgi arasında kaldığı için başarısız olduğunu belirtir. Bu da insanları kaçışa götürür. Yada sistem içinde özlerini yitirip sadece kalıplara ve çizilen çerçevelere göre hareket ederler.
Bazen de sigara gibi zararlı maddelerle silmek, unutmak isterler zorunlu davranışlarını…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.