- 676 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mahmut Hoca Hakka Yürüdü
Hani bu gönlümüz vardır bazı şeyleri zamanla sever, bazı şeyleri de görünce anında sever işte Münir Özkul kel Mahmut Hababam sınıfının Mahmut hocası, işte anında sevdiğimiz insanlardan bir tanesiydi. İçimizden biriydi bir babaydı, derdimizi bilen bir babaydı… İnsan bazen hatırlayamaz lakin Mahmut hoca unutulmaz bir oyuncuydu, biz ağlayınca o gülüşüyle hatırlama sürecimizi kolaylaştıran, daha çok gülümseyerek her şeyi hatırlayabilmek için, bizlerin aklını fikrini gülümseme ile dolduran, zor anları bir aile olarak birbirimize sımsıkı sarılarak, güçlendirmek amacıyla yardımcı teknikler sunan gösteren, bizimle ağlayan gülendi.
Tüm filmlerin de bizlere çocuklara isteklerini anne babasına onların neşeli olduğu günlerde söylediğinde kabul göreceğini, onları neşelendirerek okuyarak her şeyi kabul ettirebileceğimizi anlatan bir babaydı. İnsanlar arasında gülümsemeyi güldürmeyi büyük bir gönüllülük esasına dayanan ve karşılığında insanlardan bir şey beklemeden yapılması gerektiğini hayatı ile roller ile bize anlattı gösterdi ve bugün aramızdan ayrıldı hakka yürüdü.
Bizler öylesine varlıklı mal ile zengin olanlardan değildik, bir gecekonduda bir mahallede toz toprak yağmur yağınca çamurlar içinde yaşayan yoksullardık lakin onun gibi gönlümüz zengindi… Oda bizim gibi yoksulluktan gelmiş dünyaya insana ilişkin tek bildiği gülümsemekti ve öyle yaptı hep gülümsedi, gülümsememizi istedi… Belki çalışma hayatının en zor gününde onu ilginç kılan şey gülümsemesiydi herkese babacan tavrı ile yaklaşmasıydı, işte böylesi kişiliklerin toplumsal hayatın inşa edilmesinde etkili rol oynayacağını bilerek bu rolü hep oynadı… Bugün ise yine gülümseyerek hakka yürüdü ve gülümsemesini kendisi ile gönlümüzde bırakarak gitti nur içinde yat Mahmut hoca…
İsterseniz biraz hayatı ve filmlerine göz atalım.” Münir Özkul, İstanbul Erkek Lisesi mezunudur. Sanat hayatına henüz lise öğrencisiyken 1940 yılında Bakırköy Halkevi’nde tiyatro ile başladı. Bir süre İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne ve Edebiyat Fakültesi’nin sanat tarihi bölümüne devam etti. 1948’de Ses Tiyatrosu’nda sahnelenen “Aşk Köprüsü” oyunuyla profesyonel oldu. Daha sonra Muhsin Ertuğrul’un yönetimindeki Küçük Sahne’ye geçti. Bu dönemde John Steinbeck’ten Fareler ve İnsanlar (1951), John Millington Synge’den Babayiğit, George Axelrod’dan Yaz Bekârı (1954), John Patrick’ten Çayhane (1955) gibi oyunlarda oynadı. Daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’nda (1958-59), Ankara Devlet Tiyatrosu’nda (1959-60) ve İstanbul Aksaray’daki Bulvar Tiyatrosu’nda arkadaşlarıyla kurduğu kendi topluluğunda (1960-62) çalıştı. 1963-67 arasında çeşitli topluluklarla turnelere çıktı; zaman zaman sahneden uzak kaldığı dönemler oldu. Sahne aldığı özel tiyatrolarda Sadri Alışık, Cahit Irgat, Nevin Akkaya ve Şükran Güngör gibi oyuncularla çalıştı.
1978’de yeniden Şehir Tiyatroları’na döndü. 1983-84’te, daha önce kendi topluluğunda (1961) sahneye konan ve büyük ilgi gören, Jean Anouilh’in “Generalin Aşkı” oyunuyla Dormen Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. 1980’lerin ortalarında Ferhan Şensoy’un Orta oyuncular topluluğuna katıldı, aralarında “İstanbul’u Satıyorum”un da yer aldığı dört oyunda rol aldıktan sonra sahnelere veda etti.
Özkul 1968’de Altan Karındaş topluluğunda oynanan Sadık Şendil’in Kanlı Nigar oyunundaki rolüyle İlhan İskender Armağanı’nı kazandı. Gene bu başarısı üzerine İsmail Dümbüllü, Kel Hasan’dan devraldığı 50 yıllık simgesel kavuğu Özkul’a verdi (Özkul bu kavuğu 1989’da Ferhan Şensoy’a devretti.). Daha önce de oynadığı Haldun Taner’in Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1978) oyunundaki rolüyle Avni Dilligil (1978), Ulvi Uraz (1979), İsmet Küntay (1979) ve İsmail Dümbüllü (1980) ödüllerini kazandı.
Özkul 1950’lerden itibaren sinemada da rol almaya başlamıştır. İlk dönem filmlerinden dikkat çekenleri Edi ile Büdü, Balıkçı Güzeli ve Kalbimin Şarkısı’dır. 1965’ten sonra sinemadaki karakter rolleriyle övgü toplayan Özkul, özellikle 1970’li yıllarda, kalabalık kadrolu ve genellikle Ertem Eğilmez’in yönettiği filmlerde önemli roller aldı. En bilinen rollerinden biri onunla özdeşleşen Hababam Sınıfı serisindeki Özel Çamlıca Lisesi’nin tatlı sert müdür yardımcısı Kel Mahmut tiplemesi oldu. Özkul’un kadrosunda yer aldığı bu dönemde çekilen kalabalık kadrolu aile filmlerinden bazıları Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi, Gülen Gözler, Neşeli Günler, Gırgıriye ve Görgüsüzler olarak sayılabilir. Bu filmlerin büyük kısmında Adile Naşit’le beraber, Türk sinemasının unutulmaz ikililerinden birini oluşturmuştur. 1980 sonrası ise dönemin akımı olan video için çekilen pek çok filmde rol almıştır.
Kariyeri boyunca 200’den fazla filmde rol alan Özkul, Sev Kardeşim filmindeki oyunuyla 1972 Altın Portakal Film Festivali’nde “en iyi erkek oyuncu” ödülünü kazandı. “Bizim Aile” filminde canlandırdığı “Yaşar Usta” rolüyle de 1977 Azerbaycan Film Festivali’nde özel ödül kazandı. “Süt Kardeşler” filminde yönetmen yardımcılığı da yapmıştır.
Tarık Buğra’nın romanından televizyona aktarılan ve Naşit Özcan’ın yaşam öyküsünden bir kesiti canlandıran “İbiş’in Rüyasında canlandırdığı İbiş karakteri de unutulmazlar arasındadır. Televizyon dizilerinin yaygınlaşmaya başladığı 90’lı yıllarda dizi oyunculuğundan uzak dursa da Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin gibi dizilerde rol aldı. Son olarak 2000’li yılların başında, Hamdi Alkan’ın canlandırdığı “Yarmagül” karakterinin dedesini oynadığı Reyting Hamdi televizyon programında kamera karşısına geçti. 1980’de yapılan bir jübileyle 40’ıncı sanat yılı, 1996 yılında da Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen gecede 55’inci sanat yılı kutlandı. 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Münir Özkul’a “devlet sanatçısı” unvanı verildi.”
Hababam sınıfı Filminden replikler
“Şaban: Aaa Mahmut hoca... Mahmut Hoca’ya bakın yaa... Mahmut Hoca da kaçmış... Sen de mi kaçtın?
Şaban: Hayret tünelde karşılaşmadık. (Tünele eğilir) Arkadaşlar gelmeyin tünelin bu ucu... bil yere çıktı.”
Mahmut Hoca: Bakıyorum hayatınızdan pek memnun görünmüyorsunuz?
Tulum Hayri: Bu da hayat mı hocam?
Güdük Necmi: Perişan olduk.
İnek Şaban: Savaşa gönderseydiniz daha iyiydi.
Mahmut Hoca: Demek bu kamp hayatından hiç ders almadınız.
Tulum Hayri: Ders okulda olur hocam.
Mahmut Hoca: Burası da okul çocuklar.
İnek Şaban: Böyle okul mu olurmuş, Mahmut Hoca?
Mahmut Hoca: Olur. Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.
Tulum Hayri: Allah aşkına hocam, bu okulda insan ne öğrenir?
Mahmut Hoca: Yaşamayı, mücadele etmeyi, doğa ile savaşmayı öğrenirsiniz. Bilgili olmayı, en önemlisi kendinize karşı saygıyı öğrenirsiniz. Bu saydıklarım eğer bir okulda yoksa orada sadece bir taş yığını vardır. Nurlar içinde yat Mahmut hoca.
Mehmet Aluç
Not: Hayatı ve film replik sözleri alıntıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.