- 414 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaralarımla büyüyorum
Unutamıyorum. Hatta buna kastetmem ’keşke’lerimin üzerini parlatıyor. Herşey tersine işliyor. Silginin tashihi çağırdığı yerdeyim. Küreğim toprağımı arttırıyor. Kaçtıklarım yakınıma geliyor. Bilinen fizikle hiçbirşey yapılmaz burada. Yasaları yasadışı. İrademin bazı körnoktaları var ki küçüklüğünün kanıtı. Varlık alanının dışına çıktığında yasalar tersine döner. Kanatları ıslanır da batırır kuşu denizde. Aslanın ağırlığı düşüşünü sertleştirir gökyüzünde. Herkes kendi semasında hikmetlidir. Herşey kendi semasında kudretlidir.
Dilediğim herşey olmuyor. Herşeyi de arkamda bırakamıyorum. Belli ki bölgemde değilim. Dışarısı burası. Olmasına engel olamıyorum bazı şeylerin. ’Olduran’ın ben olmadığımı anlıyorum böylece. Kendime çarpıyorum. Sınırlarıma. Çeperlerime. Arızîliğime. Resim çerçeveye başını çarparak ne olduğunu farkediyor. Büyüyorum. Ama küçüklüğümü farkederek büyüyorum. Hayallerimle oturup hakikatimin dedikodusunu yapıyorum. Hakikatimle oturup hayallerimi çekiştiriyorum. Birisi umut veriyor. Diğerisi alıyor. Nefsim şımarık çocuk. Nefsime meramımı anlatamıyorum. Patronun kendisi olmadığını anlamıyor.
Sevdiklerim elimde kalmıyor. Ben bir kalbim ama sadece kalbimden ibaret değilim. Kalbim de sanki sadece benden ibaret değil. Herkesin gamından bir hisse alıyor. "Kanadı kırık kuştan sana ne?" diyemiyorum. Aldırıyor. Birçok ’ben’lerin hayallerine maruzum. Birçok ’ben’lerin hissedişlerine maruzum. Birçok ’ben’lerin arzularına maruzum. İçimdeki Ahmedleri barıştırmaya çalışıyorum. İkilik hiçbir yerde çekilmiyor. Kimisi gitmek istiyor kimisi kalmak.
Gideni gitmekten kalanı kalmaktan vazgeçiremiyorum. Ne gidiyorum ne kalıyorum. İşte bütün bu hercümercin içinde acz ve fakr doğuyor. Ne gücüm yetiyor ne güç yetirmem gerekenler azalıyor. Yaralarımla büyüyorum. Kavgam bitmiyor. Varlıkla boyum artmıyor. Yoksunluk biriktiriyorum.
Ellerimiz neden küçük? Hayallerimiz neden büyük? Bu küçük ellere şu hayaller tutması için verilmiş olamaz. Bu kadar az dermana bu kadar uzun yol ’yürüsün diye’ seçilmiş olamaz. Kavganın başlamasında benden öte bir sır var. Ben bir detayım. Parçalardan bir parçayım. Semada cinler taşlanıyor. İçimde şeytan. Hep Yusuf düşmüyor kuyuya. Ben de düşüyorum. Ateşe atıyorlar da alev almıyorum bazen. Bazen ateşe attıklarımın alev almadığını görüp şaşıyorum.
İçimi yarıp parçalasan her kıssa-i Kur’aniyeye bakan bir yön bulursun. Sanki oradaki herşeyin bir gölgesi bende. Ben buyum. Kendine bakabilen bir gölgeyim. Hem arkadan yırttığım gömlekler var hem yırtılan gömleklerim. Yusuf olabilirsem kaçmışım. Züleyha olursam parçalamışım. Ötelerime gitmeye ne gerek var? Ben hem oyum hem şuyum. Hem zincirin başıyım. Hem son halkasıyım. Ne kadar dönersem döneyim: Ondan gelip Ona varacağım.
İnsan otursa da içini seyretse. Baksa kalbine şuurdan gözleriyle. Dışındaki kainat kadar sırlı bir ikincisini bulmayacak mı canında? Dışımızda yaşanan herşeyin içimizde duygular meydana getirmesi, içeridekinin dışarıdan gelen her suale bir cevabının olması, bunlar acayip işler değil mi? Bunlar konuşuyorlar.
Cam kırığının sinesine güneş sığdırandır sineme bütün bu düşleri sığdıran. Ben güneşten büyüklük öğreniyorum. Güneş benden tevazu öğreniyor. Ne kadar büyük olursa olsun onu cam kırığına sığdıracak bir Allah var. Amenna. Ne kadar küçük olursam olayım gönlüme güneşi konduracak bir Rabbim var. Amenna. Büyük küçükten bir ders alıyor. Küçük büyükten bir ders alıyor. İkisi birden Allah’tan bir büyüklük dersi alıyor. Unutamıyorum. Çünkü unutmam istenmiyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.