- 662 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
iİSTANBUL GEZİLERİ
İSTANBUL GEZİLERİ
Atatürk Hava Meydanına iner inmez acı bir soğuk bizi karşıladı.
Bir gün sonra cumartesi Beşiktaş’ta “Askeri Okullar ve Hastaneler tekrar açılsın” adı altında yapılan eylemlere Bilge Öğretmen Hasan Zeki Kalay Ağabeyle birlikte katıldım.
Sonra Aynı günü Beyoğlu’nda Değerli komutanım Mustafa Önsel’in kitap fuarında " Bir köy dört adam altı buçuk ihtilal" isimli son kitabını imzalattık.Ahmet Yavuz Paşamın "Vesayet Savaşları" kitabını da orada imzalatıp aldık.
Cuma günü değerli dava arkadaşım ağabeyim Zekif Terzi ile Bakırköy de Reşit Ağabeyin bürosunda buluşup hoş sohbetler ettik. Reşit Ağabeyin “Su” üzerine yapılan bir konuşası beni çok etkiledi. Mesela suya olumsuz bir şey söyle buz dolabında donunca göze hoş gelmeyen bir şekil oluşur. Bir de suya güzel bir şey söyle donunca çok hoş bir tablo oluşur! Su sağlıktır. Su hayattır. Su azizdir ve kutsaldır.
Sonra Edebiyat Defterinden tanıştığım Değerli Ağabeyim şair Mehmetali Işık’la Kadıköy de buluştuk.
İlk defa karşılaşmamıza rağmen çok dostça sohbet ettik, şiir üzerine konuştuk.
Edebiyat Evi Yönetiminin günün şiiri seçtiği,
“KINALI KUZUM....
Bana kınalı kuzum derdin
Çağırdığında anne...
Ben;
Kınalı kuzu nedir dediğimde
Büyüyünce anlarsın oğul anlarsın derdin hep…”
Diye başlayan şiiri beni çok etkilemiştir.
Sonra buluşmak üzere vedalaştık.
Daha sonra Sultanahmet’te bir Cuma namazı kıldık.
Hoca hutbede Kudüs’ten bahsederken Çanakkale savaşları, Uhut, Bedir, On beş temmuz derken Sakarya savaşlarını atlaması benim zoruma gitti. Mısırlı bir alim yazdığı on iki cilt kitabının on dört sayfasında Sakarya için “Peygamberlerin mucizelerinin bir devamıdır” Dediğinden dahi haberi yok o hocanın. Sakarya olmasaydı bu ezan okunacak mıydı? Bu al bayrak dalgalanacak mıydı ?
Sonra değerli dost Beykoz Türk Ocağı Başkanı Mehmet Arslan Bey beni davet etti. Gittim. Orada değerli Ağabey Ever İpekle buluşmanın mutluluğunu da yaşadım. Memleket meseleleri üzerine yapılan konuşmalar ilgi çekici idi. Sonra Mehmet Arslan Bey beni Pazar günü Bakırköy Türk Ocağında yapılacak olan sabah kahvaltılı sohbete davet etti. Sayın Başkan Arif Akdeniz Beyin Bey’in Misafirperverliği için şükranlarımı arz ettikten sonra bana de kısa bir konuşma fırsatı verdi. ”Türk Ocakları Aynı zamanda Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de
yetişmesinde etkili olan kutsal bir ocaktır. Onun için tekrar Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına dönmek için bu ocak önder olmak mecburiyetindedir” Şeklinde konuşmamı yaptım. Değeli konuşmacılar ufkumuzu açtı. Hele Mehmet Aslan beyin “ Türk Ocakları İstanbul’da Türklük konusunda başı çekmiştir daha etkili çalışmalar yapmalıdır” diyerek oradakilere şevk ve heyecan vermiştir.
Sonra ben profesör Hasan Zeki Kalay Ağabeyle buluşup sohbetler etmeye devam ettik. Onun Türkçe üzerinde Titizlikle ve taviz vermeyen tavrı beni çok etkilemiştir. Hatta gelecek günlerde bu konuda bir konferans vermesini rica ettim.
Sonra Edebiyat Öğretmeni Vehbi Altun, Zelkif Terzi ağabey, Servet ağabey, İki değerli dostlarla birlikte Fatih Camiinde buluşmak üzere bir çay ocağında beklerken Televizyonda Müslüm Abbas konuşuyor. Nereden açıldıysa konu dedim ki ”Bu Amerikan uşağı daha dün Kıbrısı’ Türkler işgal etti, Ermenistan Büyük devleti kurulmalıdır demedi mi ? Bunlar Türkü arkadan vurmadı mı? Bu mu Filistin Devletini koruyacak. Efendim silahları yokmuş. Çanakkale de Sakarya da bizim silahımız mı vardı? Öyle olacağına bunlarda ruh yok dolayısıyla imanları da zayıf. Bir avuç Yahudi ile baş edemiyorlar deyince içeri ayetler yazılı poster satan bir adam girdi. Dedim ki ona bu ayetler Canabı Allahın emirleridir, okuyalım, anlayalım uygulayalım. Duvara süs gibi asmanın ne anlamı var deyince oradakiler bana tepki gösterdi. Siz burada oturun “Atı alan Üsküdar’ı geçti” Diyerek oradan ayrıldım.
Arkadaşlarla buluştuk hoş sohbetler ettik
Sonra biz Vebi Altun hocamla yolumuz aynı olduğu için beraberce eve yollandık. Yolda bana bir şiir okur musun? Dedim beni kırmadı. Şöyle okudu
Çiçeklerle hoş geçin,
Balı incitme gönül.
Bir küçük meyve için
Dalı incitme gönül.
Konuşmak bize mahsus,
Olsa da bir güzel süs,
‘Ya hayır de, yahut sus,’
Dili incitme gönül.
Sevmekten geri kalma,
Yapan ol, yıkan olma,
Sevene diken olma,
Gülü incitme gönül.
Başın olsa da yüksek,
Gözün enginde gerek,
Kibirle yürüyerek
Yolu incitme gönül.
Mevlâ verince azma,
Geri alınca kızma,
Tüten ocağı bozma,
Külü incitme gönül.
Dokunur gayretine,
Karışma hikmetine.
Sahibi hürmetine
Kulu incitme gönül.
Bestami Yazgan
İstanbul gezilerine devam edeceğim. Saygılarımla
Yusuf Yılmaz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.