- 944 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
FANUSTA KOCA BİR HAYAT
Bir özlemdi bendeki, hayal dünyamda büyüttüğüm, asla gerçekleşmeyeceğini bildiğim bir özlem. Duvarlara çizdiğim her bir resmi adeta yaşar gibi seyrediyordum hergün. Gah mavi bir gökyüzü, gah denizde bir ada. Her bir resimde yaşanmamışlıkları çiziyorum, bazen de yaşayıp da kıymetini bilemediklerimi… Zaman kavramını unuttum, kolumdaki saat yıllar önce durdu ama ben takmaktan hiç vazgeçmedim. Ara sıra bakarım yine de kolumdaki saate, o bana hep aynı zamanı gösterse de… Biliyorum, aslında hayat öyle hızlı akıyor ki, şuursuzca ve insafsızca. Lakin o şuursuzluğu bile özledim. Anlamsızca bir yerden bir yere koşturan insanları, sırtlarında çantaları okul yolundaki öğrencileri, trafikte kilitlenip kalmış taksicileri, gereksiz kornalar çalan minibüs şoförlerini, her akşam işten çıkıp evlerine gitmek isteyen, otobüs duraklarını hınca hınç dolduran insan yığınlarını çizmek bile ayrı bir keyif veriyor bana, sanki oradaymışım gibi, sanki yaşıyormuşum gibi. Yaşamak mı, çizmek mi diye sorsalar; her yaşayan çizemez ama çizen yaşar derim herhalde. Oysa yaşarken çizebilmeyi ne çok isterdim, ufukta batan güneşi olabildiğince, bütün kızıllığı ile resmedebilmeyi. Denizin mavisine gömülen ışığını seyrederken, en güzel hayalleri kurmayı. Lakin bir fanusa sıkışmış dünyamdan seyrediyorum şimdi güneşin batışını. Yine akşam oluyor işte, on yıldır hep aynı akşam, hep aynı sabah.
***
Zaman öyle geçmiş ki ben farkında olmadan ağarmış sakallarım, dökülen saçlarımdan arta kalan bir tutam saçım bile ağarmış. Yaş olmuş altmış beş, yolun bitmesine ne kalmış. Duvarlarımda yer kalmadı artık, avlunun bile her bir köşesine varıncaya değin çizdim hayallerimi. Tutsaklığımı çizdim, kaybolan yıllarımı, yitip giden gençliğimi, kor olup yanan hasretimi… Ne varsa gönlümde kalan her şeyi çizdim. Bir tek, bir tek pişmanlığı çizmedim. Yoktu içimde zerresi. Bazen keşke der gibi olurum, o an annem gelir aklıma ve döve döve ölümüne sebep olan babam gelir…Hiç unutamadığım o an düşer aklıma; annemin dur yapma diye feryadı çınlar kulaklarımda. Kendimi kaybedip mutfaktan aldığım bıçakla babamın üzerine atılıp defalarca bıçakladığım anı unutamam hiç. Annemin son nefesini verirken söylediği oğlum deyişi çınlar kulaklarımda. Alıştım da artık bu mahpus damına, pişmanlığın gayrı kime ne faydası var artık.
***
Hakim müebbet dediydi, sonra iyi halden kırk yıla mahkum etti, acaba kötü hal olsaydı ne olurdu. İtiraz etmedim, gidecek ne yerim ne de kimsem vardı. Zaman öyle çabuk geçmiş ki kırk yılın geçtiğini gardiyanın gelip “gözünaydın yarın tahliye oluyorsun” dediğinde anladım. Artık toparlanma vaktiydi, lakin ben bu duvarlara ömrümü çizdim, şimdi nasıl bırakacaktım? Bu dört duvar fanusun içinden izlediğim, güneşin denize doğru batışını, fanustan çıkınca bu denli hissedebilecek miydim? Görebilecek miydim kuşların denizin üzerinde raksedişlerini, duyabilecek miydim dalgaların seslerini? Çizemezsem yazarım dedim ben de kendi kendime. Bir ceketim bir de elimden düşürmediğim kalemimle attım adımlarımı özgürlüğe…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.